31 Temmuz 2009 Cuma

NERDE O ESKİ MACARLAR?


Macarca'da Hon; anavatan, Ved de savunan anlamına geliyormuş. Dün Fenerbahçe karşısında arz-ı endam eden Budapeşte takımının havalı bir adı var yani hesapta: Anavatan Savunucuları! Gelgelelim bırak savunmayı, kalenin anahtarını bırakıp, "abi biz boğazdayız, siz de maçı bitirince gelin, iki kadeh içelim" deseler daha az kötü olabilirlerdi herhalde, evet o derece.

İsimlerinin anlamını anlattık, Honved'le devam edelim. Geçmişinde müthiş başarılar olan, Puskas, Kocsis, Bozsik ve Czibor'un takımı Honved, 1993'ten beri şampiyon olamamış. Biraz kupa beyi havaları var. 2007 ve 2009'da kupayı kazanmışlar, geçen yılki kupa sayesinde de Fenerbahçe'nin karşısındalar. Yoksa ligdeki performansları feci, 14. bitirmişler geçen yılı. 16 takımlı ligde 14.lük fena, statü üç takım düşürse bu sezon ikinci ligdeler. Bu arada, bu küme düşme hadisesi gerçekleşse 100. yıllarında düşmüş olacaklar hem de. Neyse ki 100. yılda bir kupa alabilmişler. Sitelerine de göz gezdirdim de. Yüzyılın güzelini falan seçiyorlar, nasıl bir şey bu kardeşim?

Ben bu sefer maç analizi yapacaktım, konuyu dağıtmayayım. 3 senedir hasret kaldığımız oyunu, izlediğim ilk iki maçta görmek hakikaten beni kendime getirdi. Geçen yıl buralarda çok yazdık, laf arasında çok söyledik: Sıkıntı açık ve netti, koşmayan oyuncular, arızalı yedek sırası, alternatifsiz kadro. Bu yılın hemen başında söyleyebileceğimiz şey de doğal olarak çok belli. Takım 3 sene önceye dönmüş, sanki arada hiçbir şey yaşanmamış da kaldığı yerden devam ediyor gibi. Nasıl oynayacağını bilen, henüz tam olarak beceremese de yapmaya çalışan oyuncular. Nasıl mı?

Daum'un oyun planını anlamak için dahi olmaya gerek yok. O, Türkiye'yi yıllar içinde çok iyi çözdü, biz de yıllardır onun takımlarını izlerken planını gayet iyi anladık. Top takımdayken, orta sahayı sıklıkla geçip atağın içine giren bekler, ön liberodan atağa sıkça katılan orta saha oyuncuları ve karambolde son vuruşları yapacak golcüler. Sistemin kilit hattı ise, usta ayaklar ve duran toplar. Daum, bunu geçen 3 yılki periyotta yaparken, kanat oyuncularını kendisi üreterek mazhar oldu. Düşünün işte, Fenerbahçe'nin o dönemki bekleri Önder Turacı, Ali Güneş, Serkan Balcı, Deniz Barış, Ümit Özat'tı. Bugün ise elinde gerçekten çok kıymetli kanat savunucuları var: Gökhan Gönül, Roberto Carlos ve Andre Santos. Bu elbette ki onun için bir şans olacaktır.

Tabi ki her şey sadece beklerle bitmiyor. Başarıyı esas sağlayan ise kanatta uyumu sağlayacak ikililer. İlk sezonda Ali Güneş-Serhat Akın ikilisinin sağladığı uyum, diğer iki sezon Ümit Özat-Tuncay Şanlı kanadının akıcılığı, işleri çok değiştirmişti.

Bu sezon yapılan transferlere ve Daum'un üzerinde durduğu şeylere baktığımızda, fazla bir şeyin değişmediğini görüyoruz. Solda Roberto Carlos-Andre Santos ikilisi sistemin önemli bir ayağı. Sağda ise Gökhan Gönül-Kazım ikilisinden çok şey bekleniyor. Öte yandan alternatifli kadro konusunda da önemli mesafe alınmış. Dün sahaya çıkan 11 ideal gibi görünüyor savunma dışında. Yedek tahtası da oldukça güçlü. Daha kenarda bekleyen Mehmet Topuz, Selçuk Şahin, Deniz Barış, Özer Hurmacı, Semih Şentürk, Deivid de Souza, Bekir İrtegün, Uğur Boral, Vederson, Ali Bilgin gibi isimler var. Tek zayıf görünen yer savunma. Oraya da Edu'nun dönüşü yanında bir takviye daha gerekebilir. Bunu da zaman gösterecek. Daum'un son dakika alternatif transferlerini de iyi biliriz. Alper Akıcı, Tomas vs. gibi isimleri hatırlayalım.

Kanatları anlattık, şimdi özellikle üstünde durulan "savaşan" takım hüviyetine bir bakalım. Burada öncelikle Emre'nin belirleyici rolünün altını çizmek gerek. Defalarca kez söyledim, Emre'yi sahada görmek insanı rahatsız ediyor, bunda sabit fikirliyim. Öte yandan yine sadece futbol ve sahadakilere de futbolcu olarak bakarsak takımın en kilit adamının Emre Belözoğlu olacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle rakibin üzerine çökme anlarında, kaptığı toplarla ve oyunu açabilecek yönlendirmeleriyle kilit rol oynayacağını söylesek abartmış olmayız. Yıllar sonra ilk kez sezon öncesi hazırlık kampına katılmış olması da kendisi açısından önemli olacaktır. Dün de sahada epey diriydi. İlk yarıda orta sahanın rakibi kolayca sindirmesinin baş aktörü de oydu.

Cristian için ise oyun içinde fazla rol kapmayan bir savaşçı olacağı izlenimini aldık diyebiliriz. Sürekli hareket eden, boşa kaçan, top alan dağıtan, gerektiğinde arkadan atağı da destekleyen bir oyuncu olduğu düşünülebilir. Ama tabi Daum'un da dediği gibi, onun gerçek özelliklerini görmek için, çetin bir savaş geçireceği maçları beklemek gerek. Maldonado da haftalarca "idare ederken", bir Galatasaray maçındaki silikliği, hayatını karartmıştı hatırlarsınız. Selçuk da mesela yıllarca büyük maçlarda iyi mücadele edip, başarılı oyunlar çıkardığı için kadroda. Bekleyip göreceğiz.

Savunmayı kısaca eleştirelim. Balkan takımlarının reçetesini kim bulduysa artık, hepsinde ileride bir tane ufak, hızlı koşan Afrikalı mutlaka bulunuyor. İkinci siyahi futbolcu hakkı ise ya savunmanın ortası, ya da orta saha için kullanılıyor. Gerisi ise sırf düz oyuncular. MTK da, Partizan da böyleydi, Honved de devam etti. Evet Honved'de hiçbir şey yoktu ama, onların Afrikalısı bile bizim savunmaya anlık zorlamalar yaşattı. Bilica ve Önder uzun vadede güven verir mi, emin değilim. Lugano-Edu savunması da Uche-Högh savunması gibi efsane olarak kalmasın lütfen.

Hücumu da konuşup bitirelim. Güiza için Daum'un söylediklerinin ne anlam ifade ettiğini, sanırım hepimiz şimdi daha iyi anladık. Rakibin üzerine çöken sistemde, şüphe yok ki Güiza, çok daha fazla pozisyon bulacak ve epey de gol atacaktır. Semih oranın ilk alternatifi, ama 70'deki değişiklik de gösteriyor ki, diğer yedek forvet alternatifleri de takım içinden çıkacak; Kazım, Deivid gibi.

Toparlayalım. Geçen seneki kabusun üzerine, silkiniyor Fenerbahçe. Maçta da epeyce hop oturup hop kalkıldı haliyle. Yine de buraya kadarki süreç bir deneme sayılabilir. Sezonun ilk ciddi testi pazar akşamı Olimpiyat Stadı'nda oynanacak. İki kurt hoca, cv'ye bir kupa eklemek için, tüm hünerlerini gösterecek. Daum'un son olimpiyat stadı macerası fenaydı, başka bir finalde başka bir ezeli rakipten 5 yemişti takım. Bu sefer ne olacak göreceğiz. Beşiktaş ise, şampiyonluğun arkasına mı sığınacak, yoksa onun özgüveniyle kalitesini daha da mı arttıracak, bir fikir verecektir bu maç, onu da göreceğiz.

Ağustos, futbol ayıdır, hoşgelsin.

by tunchay

2 yorum:

Olympian dedi ki...

tribun ne alemde yeni sezonda tunchay?

Tuncay Yavuz dedi ki...

tribün konusu icin birşeyler söylemek cok dogru degil su anda. dolu degildi ama 30 bin civarı da taraftar vardı.

b blok hareketlendi biliyorsunuz, herkes oraya toparlandı. benim yer ise h blokta, bu sene biraz harekete uzagiz o yuzden cok da icinde yer alamayacagiz gelismelerin.

ama arkadaslardan duydugum kadarıyla guzel bir birlik var o tarafta ve kuvvetli bir tribün olabilir sezon icinde. bu macta farkedilen sey ise kopukluktu. b blok ve telekom kale arkası bir telden migros ve h-ı blok ayrı telden calmaktaydı.

genel olarak ise taraftar memnun galiba. hop oturup hop kalkıyor tribünler ataklarda bile. sanırım heyecan kısmen de olsa geri geldi simdiden.