3 Temmuz 2009 Cuma

SAHİL MANGASI

























Tatile kaçma mevsimi Temmuz ayı ile resmen başladı. Kalabalığı sevmeyen bir adam olarak Haziran'da havuz başına sadece 5 kişinin düştüğü bir dönemde tatil yapmak benim için iyi oldu tabi. Zira daha önce belirttiğim gibi deniz, kum, güneş insanı olmadığım gibi kalabalığa da hiç gelemiyorum. Letoonia bu nedenle de biraz gözüme girdi elbet. Neyse biz her cuma gündeme göre yaptığımız listeyi sahil kenarı filmlerine getirdik. Türk sinemasında biliyorsunuz tatil filmi demek afedersiniz g.t demek. En son Çılgın Dershane Kampta filminin fişine baktım ve saydım. 23 kişi var. Dizinin altına inen elbise giyen kadın sayısı sıfır, afişteki kalça sayısı 4, göğüs sayısı 2x2'den 4. Yani demişler ki ey Türk abazası, topla peçeteleri gel salona. Neyse ki dünya sinemasındaki her örnek böyle olmuyor, Hollywood son birkaç yıldır bu işin korku tarafına da el atmaya başladı ama bazı gerçekler değişmedi tabi. Aslında bu işin babası biliyorsunuz Baywatch'dur. Jeneriğine bayılırdım o dizinin, 10 tane silikon ve David Hasselhoff kumsalda koşuyorlar, ama nasıl bir koşuş, sanki adam kurtarmaya koşuyorlar, yok tabi öyle bir durum, kendilerine hayırları yok. Sahil filmlerinin bir numaralı klişesi boğulmaktan kurtarılan kızla, aynı günün gecesi sevişmektir ki, sırf bu temel üzerine kurulu nice film yapılmıştır. Biz listeye geçelim ve kısa kısa değinelim.

1-Jaws: Sahil filmi deyince böyle olacak işte. Ben bir anımı anlatayım. Sanırım Jaws 2'nin sonunu komşularla izliyorduk. Roy Scheider abimiz Jaws'u elektrik kablosunda kızarttı herkesi kurtardı. Ben misafirlerin içinde şöyle dedim (yaş 10-11 sanırım) "vay be adama bak sanki Allah"...Çaaaat....Mahalle baskısı tokat olarak geri döndü.

2-The Beach: Bu filmin dünya sinemasına en büyük kazancı bana göre Virginie Ledoyen'dir o kadar. Titanic'in ardından tüm dünyayı saran Di Caprio hastalığının bir uzantısı olan film aynı zamanda, yine bana göre, Danny Boyle filmografisinin en zayıf halkasıdır. Alex Garland'ın aynı isimli romanı tercih edilmeli.

3-Lord Of The Flies: Filmi sanırım en son 15 yıl önce izledim. Hala da çok severim. William Golding'in kitabından uyarlanan film şiddetin ve iktidar hırsının insan yaşamının her anında yaşa bağlı olarak ortaya çıkmadığını gösteren enfes bir yapımdır. Pal Sokağı Çocukları'nın deniz kenarında geçen yamyam versiyonu.

4-Coctail: Tom Cruise'un burun estetiği olmadan önceki son filmi olan Coctail baştaki klişeyi birebir yerine getyiren bir filmdir. Yalnız farklı olarak boğulmaktan kurtarılan kızla değil ablasıyla sevişilir. Elisabeth Shue da çok güzeldi o günlere, hey gidi günler. Dünya sinemasını yakından takip eden Emrah'ın bacısına tecavüz edilen adamdan çıkıp tecavüz eden adam rolüne geçiş yaptığı "Haydi Şimdi Gel" isimli uyarlama da müthiştir elbet. Shue'yu Türk versiyonunda Demet Akalın oynamıştır. Ananız güzel mi lan sizin?

5-Open Water: Erzincan'daki askerlik dönemimimn tek sinema macerası. Bir süre sonra korku verecek öğelerin hep aynı şey, yani köpekbalığı olması elbet sıkar ama aslında tipik bir dev köpekbalığı filmi yerine daha minimal bir çaresizlik filmi vardır karşımızda. Her şeye rağmen düşük bütçeyle çekilmesine rağmen eli yüü düzgün olduğunu söyleyebiliriz.




















6-Blue Lagoon: Lisede aşık olduğum kız bu film için "cinselliği keşfettikleri sahne çok güzel yaaaa" demişti. Ben de gidip izlemiştim, ne var lan işte bildiğin çakışma var işte nesi güzel bunun demiştim. Odundum tabi o zamanlar. Gerçi hala ne var o sahnede çözemedim. Ama Brooke Shields'in patladığı filmidr. Devamında da Milla Jovovich'i patlatmıştır zaten. Yastık koymuşlardır ama araya...di mi lan...

7-Waterworld: Aslında bu filmin neredeyse tümünde sahil değil su vardır ama filmin amacı sahili bulmaktır zaten, yani kara parçasını. Dünya tarihinin en çok zarar eden filmlerinden olan Waterworld (bütçe 170 milyon, hasılat 70 milyon) yönetmen Kevin Reynolds'ı da adaşı Costner'ı da batırmıştır. İkisi de hala çıkamamıştır zaten.

8-Mar Adentro: Alejandro Amenabar'ın filminin tümü neredeyse sahil kenarındaki bir yatağa bağlı Javier Bardem'in oyunculuk gösterisi ile geçer. Aslında film boyunca suya dalma sahnesi bir kere görülür ama zaten filmin tüm hikayesi de o hadise üzerinedir.

9-Pirates Of The Caribbean: Listenin en güncel filmi. Üçleme olmazsa olmazdı zaten. Dördüncü film geliyor biliyorsunuz. Bana sorsalar madem Port Royal, Barbossa, Flying Dutchman gibi efsanelerden yararlandılar, Barbaros Hayreddin gibi bir Türk karakteri soksalar fena sükse yaparlar ama dinleyen kim. Yine de üçüncü filmin sonunun ucu açık bırakılması ile senaryo sıkıntısı çekmeyeceklerini düşünüyorum.

10-Bu İkiliye Dikkat: İşte sona sakladığım bomba. Serpil Çakmaklı bu filmden sonra Banu Alkan'ın kendisine sarktığını söylemiş ve ortalığı birbirine katmıştır. Filmde ikilinin giyinik olduğu sahneler, mayolu oldukları sahnelerden daha azdır ve Yalçın Gülhan bu nedenle film boyunca şortun üstüne çadırı dikmemek için uğraşmıştır. Havuz kalça sokma düzellosu ve Banu Alkan'ın Çakmaklı'ya filmin sonuna doğru çektiği "bak kızım nutuğu" bence filmin zirve anlarıdır.

11 yorum:

varol döken dedi ki...

yastık değil yosun koyuyorlar araya sahil filmlerinde, bilmiyorsak öğrenelim...

waterworld bence süper filmdir, acayip haksızlığa uğramıştır, konusu yeter bence, dramaturg olarak dur ya kaçmayın nereye gidiyorsunuz bir su için soluklanın alooo...

Adsız dedi ki...

3-Lord Of The Flies bu filmi izlemiştim ama ne lan bu demiştim filmin sonunda bişey mi kaçırdım ne bi daha bakmakta yarar var :)

kutay dedi ki...

Lord of the flies bu listenin en muhtesemidir bence..
italyan 1991 yapımı yabancı fılm oscarı meditarrenao bu listede olmalıydı bence...)

Sosyal_FB dedi ki...

Şimdi dikkat ettim de; o Serpil Çakmaklı neden kendi boynunu kırmaya iman etmiş acaba?

Adsız dedi ki...

yahu hocam gidip bacak meme sayisini sayarak aslinda sen ne kadar abazan oldugunu belli etmissin biraz ironik olmus yani :P hani meshur turk abazasi salona peceteyle lafindan sonra dusununce simdi adam memeleri saymis 2ser taneden felan dio diye ilginc geldi

Adsız dedi ki...

the beach cok underrated ya

Sambalici dedi ki...

waterworld ile ilgili yapılan genel yanlış filmin çok büyük zarar ettiği yönünde, ama film sadece amerika'da beklenenin altında gişe yaptı. tam tersine film 260 milyon dolar hasılat yaptı dünya çapında ve baya para kazandırdı costner'a.

Black Pearl dedi ki...

Bu liste neye gore siralanmistir? Herhalde en iyi film siralamasi diil cunku o zaman Lord Of The Flies, Mar Adentro ve Pirates Of The Caribbean ilk 3te olmalı bence.

Lord of the flies'i Üni sinemasinda 1963 yapim ve siyah beyaz olarak izledim. Cok begendim. Oyuncular o film icin bir araya getirilmis ve professional diillermis. Bi daha hic biri bir filmde rol almamislar.

hellguard dedi ki...

Bu İkiliye Dikkat'deki Banu Alkan tiradının tamamı şöyle;

"Bak güzelim, böyle bir yerde tatil yapmak için boşlanmanın(?) anlamı yok. İçinde bulunduğu şartlara göre yaşamayı bilenler mutlu olur ancak. Ben zengin bir ailenin kızıyım her şeyim var. Ne istedimse aldım, giydim, YIRTTIM ATTIM! Bundan sonrasını bilmem ama mutlu olamadım:(. Gençsin, güzelsin, yanılabilirsin, kendini zengin diye satan sahtekarlara yem olma."

Behey maşallah.

turhanatakan dedi ki...

elizabeth shue'yu görünce yine kitlendim kaldım. yedi bitirdi bizim nesli be, mutlu olamadık hayatta:))

ed dedi ki...

luc besson - le grand bleu
bu listede mutlaka olması gereken bir film