Meşhur bir
Top 10 İğrenç Öğrenci Modeli yazımız vardı ama o model tüm bir öğrencilik hayatını kapsıyor ve aşağıdaki listeden çok farklı şeyler anlatıyordu. Lise dönemine apayrı bir yer ayırmak gerekir aslında. Yani kusura bakmayın ama aşağıdaki yazıda "
80'lerde çocuk olanlar buraya" türünden abidik Facebook gruplarındaki havayı soluyabilirsiniz. Ama tartışma götürmez şekilde lise dönemi insanların kafalarından asla silemeyecekleri bir dönemdir. Kim etrafınızda "
lise mi, ya hiç hatırlamıyorum ya, yani silmişim abi o dönemi kafamdan, zaten hatırlasan ne olucak, salak bir dönemdi" diyorsa külliyen yalandır. Fil gibi hatırlıyor bunu diyenler, ilk sinemaya gittiği, yanında oturduğu, ilk dayak yediği adamların soyadlarına kadar. İşlerine gelmiyor hatırladım demek. Bir insanın ciddi anlamdaki ilk öfkesinin, ilk aşkının, ilk nefretinin, ilk kıskançlığının, ilk cinsel dürtülerin ortaya çıktığı yılları unutuması mümkün mü? Değil. Ben ilk aşık olduğum kızın okul numarasını bile hatırlıyorum lan, kimi kandırıyorsunuz. Ha öteki uçtaki "
ah en güzel yıllarım, keşke o dönemlere dönebilsem" sevgi böceklerine de ayar oluyorum o ayrı. Niye dönelim arkadaş o yıllara? Altta gri pantolon, üstte ceket, baba parası, istediğini giyemezsin, saçını istediğin gibi yapamazsın, canın istedi mi sınıftan dışarı çıkamazsın, 10 dakika geç kalınca 20 günlük mazeretsiz izinden yarım gün gider, bir dolu denyo öğretmen. Ne döneyim o yıllara manyak mıyım ben? Dönmeyelim ama o yılların kâh güldüren kâh üzen yıllarına sizi geri götürelim muhterem Flying Dutchman okurları.
1-Tebeşir Kamikazesi: İlkokuldan lisenin bitişine kadar 12 sınıfı toplam 3 farklı okulda okudum. Daha tebeşiri bitmeyen bir okul ne gördüm ne de duydum. Sene başında sınıfa hoca girer, elde mavi, pembe, sarı, kırmızı tebeşirler, sene ilerledikçe birden o tebeşirler hiç kullanılmamasına rağmen ortadan yok olur. Yıllar geçti hala bir adamın kırmızı tebeşiri alıp ne yapacağını çözemedim. Neyse konumuz bu değil. Tebeşir bir ders sırasında biter, hocanın tırnağı tahtaya sürter ve sınıftan "
hiyaohhhhhshshshaa" diye bir ses çıkar ve işte sınıfın genelde en önde oturan talihsiz gençlerinden birisi yan sınıfa tebeşir almaya gönderilir. İşte o gencin hayatı kaymıştır, kamikazedir o çocuk, ölüme gider gözünü kapatıp. Zira kaderi şöyledir. Yan sınıfın kapısını 3 kere tereddüt edip, alnında terler birikmişken çalar ve içeri girer, zaten o an bitmiştir işiniz, aynı anda 40 kişilik mevcut kafayı çevirip size bakar, mal gibi kalmışsınızdır. Genellikle aksi bir hocaya denk gelirsiniz, adam zaten sinirlidir, ders bölündüğü için kıpkırmızı olur, bir de tebeşir isteyince pancara döner...."
Uleaaaaaaan" diye patlar size. Bitmiş midir işkence, hayır. Dönüşte bir de tebeşir bulamadığınız için kendi hocanızdan fırça yersiniz....Ölsem daha iyiydi.
2-Sözlü by Numb3rs: Bir insan evladının ömründe, tüm hayatının film şeridi gibi gözler önünden geçtiği 2 an vardır. Hayır ölümden önceki bir kaç saniye değil. Birincisi askerde komutana uyurken yakalandıktan sonraki geçen 4-5 saniye, diğeri de lisede hocanın aniden sözlü yapmaya karar verdiği, isim listesinde bulunduğunuz sıra ile o günün tarihinin aynı sayı olduğu zamandır. Hoca sınıfa girer, ders başlar.
"Evet bir sözlü yapalım" der. Herkes saatine bakar. Ayın 16'sı...Gözler 16. sıradaki isme çevrilir. Zira herkes yerini bildiğinden 16. sıradaki kurban titremeye başlamıştır. Ardından beklenen replik gelir. "
bugün ayın kaçı....16'sı...kim var 16. sırada eveeeet Flying Dutchman, evet Hollandalı anlat bakalım kuşlarda sindirim"....Ne bileyim yahu kuşlarda sindirimi, yiyorlar sıçıyorlar işte, aradaki münasebetten bize ne, ben 10 saniye önce Kubilay'ın Barcelona'ya attığı golü düşünüyorum sen gelmiş bana kuşlar diyorsun. Kalkarsın tahtaya yürüyerek, o yürümenin adı Dead Man Walking'dir başka bir şey değil. Sırf bu yüzden, şimdiki aklım olsa kendimi 31. sıradan yukarıdaki numaralara yazdırırdım.
3-Tokalı Solucandil: Pazartesi sabahı, okula gelirsin. Zaten hafta sonunun bitmiş olduğundan keyifsizlik had safhadadır. Derken hoca girer, sınıfta bir hareketlenme başlar, herkes çantasından bir şeyler çıkarır. Ulan bu ne? Yandakine sorarsın, "
oooo ödev vardı olüüm yapmadın mı?" şeklinde sağ elinin avuç içini yumruk yaptığı sol elinin tepesine vurur ardı ardına. Çat çat sesleri eşliğinde gerilim dolu dakikalar başlar, hocanın size çekeceği nutuk düşünülür, gündüz kabusu tam. Derken o da ne, hoca arkasını döner başlar anlatmaya, unutmuştur ödevi falan, aradan 2 gün geçince, adam hayat kavgası, futbol maçı, çoluk çocuk stresinden unutmuştur tabi, tam 30 yıllık Çin İşkencesi'nden çıkmış gibi bir rahatlama olurken ön sırada oturan tokalı, sarışın, yaz-kış farketmeden beyaz çorap giyen kızdan bomba gelir."
Hocaaaaam ödevler vardı bakmayacak mısınız?". Hani o idam karşıtı aktivistler var ya. Eminim hayatında bu duyguyu yaşamamışlardan çıkıyor. Bunların en azılısını getir, o kızın olduğu sınıfa koy, dönem bittiğinde giyotini bilemeye başlar. Ulan hoca unutmuş, sana giren yok çıkan yok, niye hatırlatıyorsun....
4-Cyclops Klanı: Listenin sadece kızlara özel bir kabusu bu. Yukarıda dedik ya ciddi anlamda ilk cinsel duyguların yaşandığı dönem diye. İşte maalesef bunun kurbanı kızlar olur. Ben bir lise öğrencisinin, okuldaki kızların eteğinin altını görebilmek için yaptığı manevraları Napoleon'un savaş meydanındaki manevralarında bile görmedim. Bu yetenek artık öyle gelişmiştir ki X-Men'deki Cyclops gibi engel tanımaz. Ben bu iş yüzünden katarakt, şaşı olan hatta geçici olarak görme duyusunu kaybeden arkadaşlar biliyorum. Zira bir insanın kafası ileriye bakarken 90 derece açıdaki bir nesneyi görmesi imkansızdır. Ama başarır bu azimli gençler. Bu ekibin (yani bizim) iğrenç bir yükü de vardır kızlara. Kızlar bu yüzden yazın tayt giymek zorunda kalırlar eteğin altına. Yazın sıcağında, eteğin altına tayt giymek de tahmin ediyorum işkence gibidir. Tayt giyenler görülünce hayal kırıklığına uğranılır, tayt giymeyen görülünce de, "
şşşş bugün iyi manzara var haaa, kaşar....." muhabbeti yapılır. Az kereste değilmişiz lan....
5-Highschool's Sweethearts: Hiç unutmam, lise hazırlıktayız daha, yani ortaokuldan liseye geçiş dönemi daha tam Beverly Hills High 90210 moduna girmemişiz. Hala Atlı Karınca-Carousel'deyiz. Serviste gidiyoruz, Özcan isimli, şimdi kulakları patlasın, toplumda "tam piç ya" diye tabir edilen bir arkadaşımız gitmiş, bir kıza "
Fırat seni seviyor" demiş. Benim kıza hiç bir romantik, erotik ve pornografik duygu beslememem, bu nedenle yaptığı denyoluk bir yana bunu söylediği kızın gelip ona değil bana kızması bir yana. Ulan (afedersiniz) kaltak bana niye kızıyorsun. Benim olaydan haberim bile yok. Ama bu yolda yalnız mıyım, değilim. Her okulda gelmiştir bu bir kaç kader kurbanının başına. Kendisi hakkında bir başka adam ya da kızı sevdiği, oynaştığı, 69 yaptığı söylentileri (bizimki çok modern bir okuldu) söylentileri çıkarılır. Sıçtı Cafer bez getir, hadi ondan sonra temizle bu lekeyi. İşin kötüsü kızın kendisi, kızın arkadaşları ve hatta kızın tüm sınıfının önünden bile geçemezsin artık. Kimyan değişir. Ama bu söylentiyi çıkaran adam aşağıdaki Sırp futbolcusu gibi kökten gelmiştir. İlkokuldaki "
kaşık desene lan...kaşık de..hşşş kaşık de....(denilir)...bütün kızlara aşııık hehehheeheh" esprisini yapan adamın sadece gövdece büyümüş halidir.
6-Agent Rotring 0.9: Silgi, kalemtraş, gönye, iletki, cetvel, boş sayfa, kırmızı kalem, tükenmez kalem bunların hepsi etraftaki arkadaşlardan temin edilir ama temin edilmeyecek şey 0.9 uçtur. Herhangi bir sınav sırasında eğer 0.9 ucunuz bittiyse yapılacak şey, kağıdı vererek sınavdan çıkmaktır. Plütonyum veya 0 Rh- kan grubu gibi bir şeydir 0.9 uç. Her kırtasiyede bulunmaz, her öğrencide olmaz. Bu yüzden stokun bitmesi demek her şeyin bitmesi demektir. Zira sınıfın kibar düzenli bayanları 0.5, ortalama insanları 0.7 kullanır. Hiç bir zaman yazısı güzel olmayan, düzensiz adamlar ise 0.9 kullanır. Uç bittiğinde sınıfa "
0.9 Tombo ucu olup da vermeyenin" tehditi sallanır ama hakikaten olsa dükkan senin. Bir de bu işi abartıp 1.0 uç kullanan bir adam görmüştüm. Adamın daha 15 yaşında kaportacı olacağı belliydi. 0.5 ucu kullananlar reklamcı oldu, 0.7 uç kullananlar bankacı. Bir de düzene aykırı tahta kurşunkalem kullananlar vardı. Onlar da sanırım şu anda İstiklal'de Alınteri dergisini satıyor.
7-Sıra Dayağı: Kimse farketmemiştir ama sıra dayağı dünyanın en komünist eylemlerinden birisidir. Kapsadığı toplumdaki herkese aynı şiddette yansır, birisinin işlediği hata tüm toplumu etkiler, karar alıcının kararları kesindir, adam kayırmaz, ve topluluğu oluşturan bireyler sadece kendi yararını değil herkesin yararını düşünürler. Ortaya çıkan ürün tüm topluma aittir. Yıllarca dünya üzerinde ideal komünist oluşumları araştıran filozofların yapması gereken bir Türk okulundaki sıra dayağı anına bakmaktır. Hoca arka sıralardan birisi konuştu diye cetveli veya zoppayı eline alır, o güne kadar hiç dayak yememiş ve sadece kendi iyiliklerini düşünen liberal-kapitalist çalışkan kızlar ağlamaya başlar, o sırada tecrübelilerden tüm sınıfa yardımcı olacak tavsiyeler gelir". "
Ellere tebeşir tozu dökün, ellere tükürün" gibi. Tüm sınıftan tükürük ve çat-çut sesleri yükselir. Sıra dayağı size geldiği anda yapılacak şey doğrudan kadere razı olmaktır, çünkü korkunun ecele faydası yoktur. Elinizi çekmeye kalkarsanız ya sopa parmak ucunuza gelip daha çok acıtır, ya da hoca eliniz yerine kafanıza vurur. Dolayısıyla kurbanlık koyun moduna girmek en doğrusudur. Bir de tam zamanında elini çekip cetveli sıraya vurdurup kırdırtan ve hocayı daha beter kudurtan cengaverler vardır.
8-Kodumunun Dress Kod'u: İtiraf edeyim 7 yıllık ortaokul+lise dönemi, yani genellikle gri pantolon, beyaz veya mavi gömlek, lacivert ceket şeklindeki kıyafet yükümlülüğünü bir kere bile ihlal etmedim. Sırf bu yüzden bir dolu gereksiz hocayla muhattap olmayı istemediğimdendi. Yönetime başkaldırma şovunun aracı değildir kıyafet yönetmeliğini ihlal etmek. Ama mezun olduğum günden sonra kumaş pantolonu ilk giydiğim tarih üniversite mezuniyet balosuydu. Tam 5 yıl boyunca kumaş pantolon giymedim. Ama herkes bizim gibi değil tabi. Şimdi resmi kıyafette beyaz gömlek varken, gri ile geleni anlarım, beyaz üstüne ince mavi çizgiyle geleni anlarım da yeşil üzerine kahverengi çizgiyle geleni anlamam. Yahu bari alakalı bir şey giy, bu ne? Adam okula gelir, sabah sırada kalabalığın ortasında durur, gün boyu müdür muavinleriyle köşe kapmaca oynar, sınıftan çıkamaz, derslerde 30 derece sıcakta ceketle oturur. Derken okul çıkışı tak yakalanır. "
Yavrum numaran neydi senin, yarın veli gelsin, veliiiin, tasdiknameni vereceeem". Disipline gidersin. Bu disipline gitme de ne film olaydı yahu. Disiplin dedikleri müdür muavinin odası....
9-Cehennemde 2 Devre: Öğle tatili olur, arada 45 dakikalık bir boşluk vardır, veyahut 2 saatlik dersin hocası gelmemiştir, çocuğunu dişçiye götürmüştür. Yapılacak iş bellidir. Bu zamanlar için sınıfa getirilen top çıkartılır, müdür yardımcısından yalvararak izin alınır ve sahaya çıkılır. Sahada basmadık yer bırakılmaz, o pantolon ceket ve deri ayakkabılarla kıran kırana bir maç yapılır. Derken geri dönme zamanı gelir. Kimse dönmek istemediğinden birisi "
oğlum hadi gidelim hoca gelmiş hocaaa" diye bağırana kadar maç kesilmez. En sonunda kadere razı olunup sınıfa girilir. Manzara şudur. Ful sessizlik, masada oturan bir hoca, defterler açık herkes bir şeyler yazmaktadır ve 15 tane adam yaka bağır dağılmış, surat kıpkırmızı, ter içinde elde selpaklarla sınıfa girer. Tüm sınıf bu kupa törenini izler ve ekip arkadaki boş yerlere oturur. Aralarında genelde çalışkan olan ama zorla ayarttıkları bir parlak çocuk da vardır. Hocadan "
aaa sende mi Berkin" isyanı duyulur. Terli biçimde Pisagor teoremi dinlenir. Pisagoooor, çölde bir vaha gibiiieee
10-Nöbetçi Öğrenci: Daha önce yazdığımız yazıdan alıntılayacağım yine.
Nöbetçi Öğrenci insanlık tarihinin gördüğü en pis iştir. Halbuki dışarıdan bakılınca çok arzu duyulan bir görev gibi görülür. O eziyeti çekmeyenler hep "bir türlü bana sıra gelmedi ah ah" derler ama.
Asıl darbe yiyen ve intihar sebebi olan baş müdür yardımcısının odasının önündeki nöbetçidir. O görevde bulunup büyüdüğünde vatana milete hayırlı olan, fizik veya kimya profesörü olan bir gence ben rastlamadım. Bir kere o adam aynı zamanda çaycıdır. Dakikada bir çay ocağına gider, çay getirir. Olmadı öğretmenler odasına gider bir öğretmeni çağırır. Olmadı teneffüs zili çalınca öğrencileri sınıflarına sokar. En streslisi de günün sonunda sınıflardan "sınıf defteri" denen olmaz olası şeyi toplama anıdır. Her sınıfın kapısı tek tek çalınır, "
hocam sınıf defterini alacaktım" denir. Genelde öğretmenden "
git oğlum sonra gel sırası mı" fırçası yenir. Yenmezse kurtulunur mu sanıyorsunuz? Elbette hayır. Sınıftan içeri girilir, öğretmen defteri imzalarken sınıfın önünde yalı kazığı gibi dikilinir. Bu arada sınıftaki bazı, şimdi kötü konuşmak istemediğim, zirzoplar sizinle "
eheheh mala bak", "
eeehehe ne dikiliyosun lan kamil...şşş kamile bak" tarzı laflar veya baş parmak, orta parmak hareketleri ile sizinle dalga geçer. Okul büyükse bu acı defalarca tekrarlanır. Gün gözyaşları içinde bitirilir.
by Barad-dur, Canarino, forzabrian, Gorky, FD ve special guest star maf....
16 yorum:
Abi senin zamanında disiplin belki sadece müdür yardımcısı odasıydı ama artık çatır çatır kurul kurup3-5 kez ifade alıyorlar.
Bu arada yazı mükemmel desem yeridir.
elinize sağlık, gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. okuyan herkesin kendisiniden bir şeyler bulacağına eminim.
yazı çok güzel olmuş elinize sağlık ayrıca 10 dk.lık tenefüs aralarının 7 dakikası öğrenci için kalan 3 dakikasıda öğretmen içindi,ama futbol manyaklığı ile geçmiş öğrencilik hayatımızda tenefüslerde 7+3 kuralı uygulanır öğretmen zilinin son saniyesine kadar futbol oynanır yalnız topla değil seven up yada cola kutusunun üstüne basılıp ezilmesi sonucu oluşan garip bir cisim ile.
bir anda lise yıllarıma döndüm... eline sağlık :)
Sözlüye kalkma sırası bazı derslerde şu şekilde cereyan ederdi:
Ayın 24'ü, sınıf mevcudu 50.
Önce 24. kişi alınır sözlüye.
Akabinde, 34,44,4,14...
Artık her kişide geçen zamana ve sınıf mevcuduna göre...
resimdeki bizim okul haydarpaşa lisesi..hatta orda top oynayanlardan biri ben bile olabilirim :) hakkaten lise özleniyor.
@puhu
aynı zamanda bizim okul :)))
O değil de o fotoğrafı çeken ben olabilirim?
Ya da web sitesini hazırlarken çektirmiş de olabilirim?
Tam hatırlamıyorum ama fotoğrafla bir ilgim var. :)
İlginç oldu Google Reader'da o fotoğrafı görmek.
Ben artık bu top 10 listelerinde daha degisik seyler okumak istiyorum. İlk önerimi yapıyorum, 10 en yakısıklı italyan futbolcu :-)
kıyak bir yazı daha =)) ellerinize sağlık, çok keyifliydi.
yıllarımız kalem düştü bahanesiyle eğilip kızların bacaklarını kesmekle, porno cd değiş tokuşu etmekle, son senede kız arkadaşla pastanelerde tenhalı kovalamakla geçti ama güzeldi be ^^
ben nöbetçiliği severdim. özelliklede o defterleri toplama işini. çünkü genelin akinse hoca defteri yazarken ben millete bulaşırdım. böyle bir karşı saldırı beklemediklerinden dumur olurlardı. onlar açılana kadar ben sınıftan çıkmış olurdum. birde kendi sınıfına girip işi iyice soytarılığa vurabilme şansı çok değerli bir olaydı.. millete iyi yazın daha sonra alıcam o notları sizden diyerek pis pis sırıtmak :D
valla ben öğretmenler toplantısını tek geçerdim o zamanlar ;
- hşşş hulki olm yarın yarım gün biliosun deme ? ona göre yani..
- niye lan ?
- öğretmenler toplantısı varmış olum..
- hobaaaa !! hazırla hazırla olta takımlarını hazırla, yarın balığa gidiyoruz..
tüm yurtta ve dış temsilciliklerde hatta ve hatta orta doğu ve balkanlar ile yavru vatan kıbrıs'da bayram etkisi yaşatırdı bazı bünyelerde bu tarz haberler..
al tarafı yarım gün lan zıbıdı !!
@flying dutchman
o zaman bu bloga sempatim bi kat daha arttı diyebilirim :)
gerçi ilk mesajı yazdığımda yazının tamamını okumamıştım henüz.fotoğrafı görünce hemen mesaj attım.yoksa "Yavrum numaran neydi senin, yarın veli gelsin, veliiiin, tasdiknameni vereceeem" repliğinden uyanırdım. aslında bu repliğin kült versiyonu "yavrum senin ismin kaç?" :)
hahaah "ismin kaç numaran ne?". Apo'nun bizim sınıftaki gitar çalan bir arkadaşa "nabersiniz müzikseller" demesi vardır efsane...Çok severim kendisin o ayrı...mezuniyetten 1 sene sonra okula gidişimizde işini gücünü bırakıp bizi kuru fasulye götürmesiyle gönlümde taht kurmuştur...
Yalnız belirteyim blog yazarlarından Barad-dur'un da okuludur aynı zamanda :)
"nabersiniz müzikseller" bu gerçekten efsaneymiş.ahahhaa..
hafiften tırssak da biz de severdik apo'yu (ama hanefi hocayı daha bi severdik).
bir vukuat olunca filan arada sırada gelirdi sınıfa yarım saat nutuk çekerdi.hem ders kaynardı hem de gülderdik..öyle bi nutuk esnasında, sanırım oraya öss'den gelmişti, "bi adam çöpçü de olsa akşam evine gidince tursille yıkanır mis gibi olur" demişliği vardır.
Hocadan "aaa sende mi Berkin" isyanı duyulur. Terli biçimde Pisagor teoremi dinlenir.
bu berkin in tekirdağ taraflarında olma ihtimali varmı bende böyle birini tanıyorum da :)
Yorum Gönder