Türkiye'de "
tribüncü" denilen ve benim hala anlamını çözemediğim, zira 10 farklı adamın 10 farklı şekilde açıkladığı, standart bir tanımı olmayan bir kavram var biliyorsunuz. Ben hafiften içinin boş olduğu, üstünkörü bir kavram olarak görüyorum bu kelimeyi. Ama üzerinde çok fazla tartışma var, özellikle Türkiye'de ergenlik çağına yeni girmiş taraftarlar arasında. Tribün liderinin kuyruğunda dolaşıp, mahalle arasında 2 tane taraftar kovaladıklarında kendilerini "
tribün neferi" olarak gören gençler türedi maalesef. Daha kötü olan takım sevgisinin bu kavram karmaşasında giderek geriye itilmesi, mensubu olduğu tribün grubunun devamlılığı ve mutluluğunu, hatta bu özelde kişisel mutluluğunu takımının başarısının önünde gören bir topluluk oluşuyor ki bunun kof bir "
stadyum eşkiyası" ekibi yarattığını itiraf etmek zorundayız. Hadi sokak ağzıyla konuşalım, bu yeni Türk tribün kültürü her sezon yüzlerce "
apaçi" yaratıyor. Bu ekibin deplasman konusunda da ağızına pelesenk olmuş lafları var malum. Daha fazla deplasmana gidenin takımını daha fazla sevdiği gibi bir inanış doğmaya başladı. Bu yüzden her taraftar forumunda buna benzer bir tartışma bulabilirsiniz. Benim için takım sevgisi bütün bunlardan bağımsız, insanın ruh hali ile ilgili bir olaydır. Kulübünün bir sezon boyunca oynadığı 34 maça da giden bir adamın, bütün maçları evinden izlemek zorunda kalan tekerlekli sandalyeye mahkum bir gençten daha fazla kulübünü sevdiği yargısına ulaşamazsınız. Ulaştınız diyelim, o zaman aşağıdaki adamı yaşayan en büyük kulüp sevgisine sahip adam olarak ilan etmek gerekir. Zira yurdum apaçisinin ağzını açık bırakacak bir künyesi var Reading taraftarı Charles McLeod'un.
McLeod yukarıda söylediğim gibi
51 yıldır Reading tribünlerine iştirak eden bir adam. Son 2 yıldır kombine sahibi. Geçen sene Reading'i stadyumda desteklediği maç sayısı 17. "Eeee ne var bunda?" diyeceksiniz.
Şu var ki, McLeod Kanada'da yaşıyor.
İlk maçına 1958 yılında gitmiş McLeod. Kulübü uzun yıllar takip ettikten sonra 1965'te Kanada'ya taşınmış. Taşındığı ilk yıllarda basından takip edebilmiş takımı, daha sonra da günümüze yaklaştıkça internet üzerinden. İngiltere'ye her gelişinde stadyuma gitmiş tabi. Derken 2007 yılında takım hasretine dayanamamış ve Madejski Stadyumu'ndan almış kombineyi.
Geçtiğimiz yıl 17 maça iştirak etmiş. 11 iç saha 4 deplasman ve 2 play-off maçı olmak üzere. Kanada-İngiltere arası aşağı yukarı 11.000 km.
Geçen yıl aşağı yukarı 190.000 kilometre katetmiş McLeod. Uçak biletleri ve diğer masrafları da katın işin içine. Kafanızda tabloyu çizin işte. Toplamda harcadığı rakam 14.000 pound. Türk parası ile 35.000 liraya denk geliyor. 2009-10 yılı kombinesini de indirmiş cebine çoktan McLeod. 1958'de gittiği maçında Brighton'A karşı oynandığını ve 1-1 bittiğini dün gibi hatırlıyor hala. Şimdi sormak lazım, hangisi daha "
tribüncü" diye. Mahalle arasında maç sonrası taraftar kovalayan mı, yoksa McLeod mu?
5 yorum:
brighton'a karşı, aha daçmin iz üstünde:)
alper'in de çok güzel bir haberi vardı lambuja.blogspot.com da, tren yolu işçisi bir adamdı, alper koyabilir misin buraya, ben baktım bulamadım da...
bence bu da tribüncü değildir.Çok sevseydi semtini bırakmazdı hiç birşey uğruna.
hocam o teyzeoğlu topuz pankartının arkasında bende vardım :)
görüşünüze aynen katılıyorum, izninizle http://www.kapalikale.com/tribuncu.html web sitemizde kullanıyorum yazınızı.
Problem olacaksa kaldırabilirim
Üstelik de sıradan bir takım Reading. Helal-i hoş olsun diyebiliyorum sadece.
14 000 pound aslında oldukça cazipmiş bence. öyle ya da böyle. kanadada yaşayan bir türkün bunu gerçekleştirme olasılığı çok çok daha düşük bu sebepten. aklına gelse bile bürokratik engeller etakılacak pek çok vatandaşımız olabileceğini düşünüyorum ben. apaçilikten ziyade gerçek taraftar profili de yok değil günümüzde.
yıllar önce de futbol mundial ya da benzeri bir programda da buna benzer bir şey hatırlıyorum hayal meya. avustralyada yaşayan biri west ham maçlarına gelip gidiyordu. vay be bu west ham nasıl bir takımmış böyle diyivermiştim çocukken.
Yorum Gönder