21 Ağustos 2009 Cuma

AĞIR ABİ



















Bu yazıyı bir hayli uzun süredir yazmak istiyordum ama bugüne nasip oldu anca. Bazı bloglardaki "az önce postayla geldi, cillop gibi yatıyor şu an masanın üzerinde açmaya bile korkuyorum" türü sahip olduğu şeyi plütonyum gibi anlatan yazılar gibi olacak ama kusura bakmayın. Bir de hayvanını anlatan var biliyorsunuz. Bizim de yukarıda iki aydır 2 çöpçü 2 Japon var ama daha isimlerini bile koyamadım. Çöpçülerin birine Ares birine Zeus, Japonların birine Kira öbürüne de L düşünüyorum ama bakalım. Neyse biraz daha anlatırsam, "bu da bizim küçük hanımefendi Tarçın, dün gece de çok hırçındı, ama sonra uyudu, zaman zaman da kızışmıştı" diye kedisinin 32 plandan resmini çekip koyanlara benzeyeceğim. Ayrıca Tarçın ne lan? Neyse benim anlatacağım şey başka.

Evlilik takdir ettiğimiz bir müessese. İnsan hayatında o gün kadar olmadığı bazı şeyleri hayatına sokmaya başlıyor ve zevk alması halinde de bu müesseseye olan bakışı pozitif anlamda gelişiyor. Ben bu yanı kısa geçeceğim Canarino'nun kendi blogunda çok hoş bir yazı var oraya atayım sizi. Bana bu müessesenin kazandırdığı en güzel şeylerden birisi yukarıdaki alettir. Şimdi bahsedeceğim şeyi 80'li yılların başında veya 70'lerin sonunda doğmuş adamlar daha iyi anlayacaktır. Eski elektronik aletlerin bir ağırlığı vardır. Günümüzün teknoloji harikalarında olduğu gibi çok amaçlı, çok fazla fonksiyonu bulunan aletlerden değillerdir ama az iş yapsalar da yaptıkları işi tam yaparlar. Özellikle eski Alman ürünlerinde vardır bu. Resmen Alman disiplini elektronik aletlere geçmiştir. Hiç unutmam bizimkilerin evlenmeden önce 1979'da aldıkları bir Siemens televizyon vardı. 2009 yılına geldik, o televizyon hala çalışıyor. 1-2 kez tamir geçirdi ama hiç bir zaman teklemedi. Hep görev adamı oldu. Bizim eve Vestel'dir, Samsung'dur, Sonydir ne başka yıldız oyuncu televizyonlar girdi geçti ama o hep yerinde kaldı. Alman disiplini işte. Bu resimlerdeki müzik seti de öyle bir alet. Eşimin evlenmeden önce aldığı ve bize kazandırdığı bir şaheser. Japonların ilk harikalarından, Pioneer marka bir minyatür Jukebox aslında. Yapım tarihi 2000'lerden önceye dayanıyor. İçine 25 tane cd'yi atıp random tuşuna basıyorsunuz, o 25 cdden istediği şarkıyı seçip çalıyor. Benim buna benzer gördüğüm ilk müzik seti lisede bir arkadaşımın evinde gördüğüm Kenwood müzik setiydi ve aynı anda ancak 3 tane cd alabiliyordu. Aşağı yukarı o da 90'ların sonuna rastlar işte. Şimdi, eve satın alabileceğiniz, bu yapıda bir müzik seti kaç tane cdyi alabiliyor bilmiyorum. Aletin ses kalitesi benim bugüne kadar gördüğüm en iyi örnek. Sırf bu aletin varlığı yüzünden son aylarda orijinal cd satın alma sayım arttı zira mp3 çalamıyor, o yılların audio teknolojisi göz önüne alınırsa normal.

Velhasıl bu eski aletlere saygı duymak gerekir. Kıyıda köşede uzun süredir kullanmadığınız müzik seti, radyo falan varsa bir köşeye atıp iPod, mp3player gibi aletlerin yanında üvey evlat muamelesi yapmayın derim. Sizin ceremenizi çok çekti onlar. Hollanda'ya gelene kadar ben Commodore 64'ün kafa ayarı teybini bile saklıyordum be. Ne yapacağdım, Pentium IV 2.8 ghz gördük diye çöpe mi atacağdım?

6 yorum:

Northx dedi ki...

L koyarsan telaffuz edemez, telef olur japon. ling ling koy istersen.


http://www.youtube.com/watch?v=KzAQZAB6_-s

Olympian dedi ki...

benim hatun da yildonumu hediyesi olarak yeni bi pikap almis sagolsun. plaklar uykularindan uyandi. ama ben de bu durumu firsat bilip, ipod u eskidi diye cope atmadim tabi :)

tubik dedi ki...

algıda seçicilik yaparsak kedimin resimlerine laf ettirtmem arkadaş! :) Ayrıca "Tarçın nedir?" demeyiniz, sırf o nedir bu nedir, öyle isim mi olur diye diye hayvana bi isim koyamadık, ne idüğü belirsiz bir karakter sahibi oldu sonunda!

Algıda seçicilik yapmaz da konunun bütününe bakacak olursak , annemlerin "kuponla" aldıkları bir ITT Schaub-Lorenz 37 ekran televizyon vardır ki aslanlar gibi iş yapıyor hala. Bildiğimiz kavisli ekran camının hemen önünde düz bir ek cam vardı ki ne işe yaradığını bir türlü çözemedim. Bugünün dümdüz ekranlı televizyon teknolojisine bir öngörümüydü diye düşünmekteyim.. Artık kırıldı o cam.. Yine de mutfağın demirbaşı, evlerinin baştacıdır...

İsmail Şayan dedi ki...

PF serisi olabilir. Türkiye'de 1998'de piyasaya sürülmüştü. Muhtemelen P-970F. Hatırladığım kadarı ile Pioneer marka bir mp3 player'ı bağlayıp setin kumandasından kullanmak mümkün.

Adsız dedi ki...

1998'den beri kullandığım cihaz, hala sapasağlam mc deckleri dışında.

Black Pearl dedi ki...

@ Hebbeneka tipi XR-P560F.
mp3 baglamayi dusunmuyorum o diger seylerle de dinlenilebilir.
Bu muzik setinin en ilginc yanı, kumandasında aldıgımızda icinde pil mevcuttu. O pil hala icinde ve hala calısıyor!!!! (duracell tabiki) En az 15 sene babam almıstı.

ps. @ FD
o balıklara yukarıdaki isimleri koymanın iyi fikir oldugunu dusunmuyorum (bende burdan okuyarak ogredim bu planını). Hatta isim falan koymayı dusunmuyorum. Ne yani, Kira deyince dönüp bakacak mı balık?
Köpek mi bu? Köpek insanın dostu mudur?