18 Ağustos 2009 Salı

HAFTASONU NOTLARI 2010 - 2



Geçen seneden alışkınız böyle haftasonlarına. Bu sene dört tane takım Avrupa Ligi'nde, milli takım dünya kupası bileti peşinde olacağından, sık sık da görebiliriz. Pazartesi'yi de futbol takvimine iliştirmekten bahsediyorum. Haftanın ilk günü o bütün sendromvari halini terkedebilir, maçla sonuçlanacak olduğunda. Diyelim ve geçelim notlara.

* Cumartesi günü biraz miskin geçti, sebebi tabi ki cuma gecesi. Geçenlerde bir arkadaşımdan kokteyl yapmayı öğrendim, bu aralar hayatımız kokteyllerle geçiyor bu yüzden. Cuma da evde davet verdik, çeşitli denemelerle en güzeli yakaladık falan filan. Uzmantv sağolsun, mojito tarifini bile öğretiyor bu arada, her türlü bilgi için kullanılabilir hale gelmiş, tavsiye deriz. Öğlen bundesliga'dan başka bir şey görmedi gözümüz tv'de. Hamburg 15 dakikada bitirdi işi yalnız, fena. Bayern yine yenemedi, feci başlangıç.

* SüperLig'e gelelim biz. Senenin ilk şoku Trabzon'dan geldi. Ağustos'un en sevilen taraflarından biri de ortaya çıkan sürpriz adamlardır. Bu haftanın çıkış yapan futbolcusu Thierry Tazameta. Perşembe günü lisansı çıkmış Kamerunlu golcünün, cumartesi prime time'da şov yaptı. Takdir etmek gerek. Diyarbakırspor'u Ziya Doğan yönetiyor biliyorsunuz. Artık şuna eminiz ki, Ziya Doğan nerede Ayman orada. Geçen yıl çalışmıyordu Ziya hoca, Ayman da ortalarda yoktu. Birlikte geri döndüler sahneye. 4. takımları bu sanırım beraber: Malatya, Gençler, Trabzon, Diyarbakır. Trabzonspor için heves kırıcı oldu bu mağlubiyet. İlk haftadaki flaş skorun ardından, sezonun sürprizi olabileceği konuşuluyordu, Egemen'in ayağının kayması her şeyi mahvetti. Taraftarın yoğun bir şekilde yuhalamaya geçmesi de bir Trabzon klasiği artık. Daha bismillah yahu.

* Galatasaray sezona yine ballı başladı. İki penaltı, iki şanslı golle Denizli'yi yenmişler. (Yok yahu ne kadar zorlasam da olmuyor, ayı taraftar olmaya özendim de bir an.) Bu sene Galatasaray'ın maçlarında çok penaltı görebiliriz, oyun yapısı itibariyle. Rakibi sıkıştıran, mecbur bırakan bir hücum varyasyon zenginliği olacaktır Cimbom'un. Penaltının tanımı itibariyle bir şüphe hissiyatı her daim vardır ama, bu penaltılar da su götürmeyecek cinsten, zorlasak da ayı yorum mantıklı durmaz. Ali Sami Yen'de Galatasaray'ın rakibinin üzerine gökgürültüsü gibi çökeceği ve çoğunlukla 10-15 dakikalık baskı dönemlerinde rakiplerini alt üst edeceğini düşünüyorum sezon içinde. Sıkıntı yaratabilecek durumlarla daha çok deplasmanda karşılaşabilir Galatasaray. Orada da duran toplarda üretkenleşmeleri bu yıl çok daha anlam kazanacak. İlk 2 haftada 2 tane duran top golü attı Galatasaray, önemli. Denizlispor ikide sıfır çekti ama, büyükleri de temizledi önünden.

* Pazara gelelim. Öğlen Suada, nam-ı diğer Galatasaray Adası'na davetliydik, birkaç blogger arkadaşla. JB'nin Start a Party'lerinden birisi için oradaydık. Sonrasında da maç vardı malum. Neyse ki forma giymeme olayını hem tahmin ediyorduk, hem de bilgilendirilmiştik de çantada götürdük laciverti. Suada'ya Galatasaray forması dışındaki herhangi bir formayla ya da logo taşıyan ürünle girmek yasak, biliniz. Aynısı diğer takım tesislerinde de var bildiğim kadarıyla. Normal, neyse. Etkinlik öncesi uzandık havuz kenarına, kenardaki toraman Galatasaray üyesi amcalara kulak kabarttık. Lise muhabbetlerinden girdiler, Haldun Üstünel'den çıktılar. Klasik sohbetler; birisi diyor fazla şişiriyorlar Haldun'u, öbürü diyor yok iyi adam. Liseli mi diye soruyorlar birbirlerine, transferleri değerlendiriyorlar. Kulübün imkanlarını fazlasıyla değerlendiriyorlar kısaca, biz de görüyoruz işte lise kültürünü uzaktan.

* Maç öncesi Nazlı'yı kaçıracağız, bari adada demlenelim diyoruz Erhan'la, hazır parti de var. Üstelik cebimde 6 tane kombine kart var, herkes de beni arıyor da ne gam! Önce içki uzmanı Ertan Engin'den JB Mojito yapmayı öğreniyoruz, başta da söylediğim gaz üzerine iyi oluyor bu hem teorik hem uygulamalı bilgi. Sonra da sırasıyla diğer kokteylleri içiyoruz, kafalar oluyor bir dünya. DJ müzik seçiminde bayağı iyi, perküsyon da ona eşlik ediyor, ortam bir anda kop kop oluyor. Nasıl bir ortam, nasıl bir bohem çözemiyoruz biz; ama millet epey eğleniyor. Bir yerden sonra bizim kafa Kadıköy'de, düşüyoruz yollara.

* Sezonun Kadıköy'deki ilk lig maçı. Bolu, Honved maçlarını es geçenler de gelmiş, hasret gideriyoruz. Oturuyoruz yerimize, başlıyoruz izlemeye. Karşımızda geçen yılın ikincisi, sezon başı mağlubiyetleri, onları da sindirmiş, 9 kişiyle savunmadalar. Fenerbahçe'de Alex de erken pes edince işler zorlaşıyor. O değil de, o kadar kolay sakatlanılır mı Alex yahu? Bir de neden ikinci kaptan Emre? Volkan'a versene bandı kardeşim!

* Dedim yanımdaki Hüseyin'e, "ben razıyım Bilica'yı verelim Yasin de kalsın, parayı geri versinler yeter" diye. O ise; "Yasin gelsin, para kalsa da olur" dedi. İkisi de mantıklı ama bu Bilica'yla lig biter mi, emin değilim.

* 70'e kadar gol atamadı Fenerbahçe ama bu gerginliği bile özlemişiz. En azından pozisyon var, 0-0 bitse de pek ağlanmazdı şu maçta, en çok biraz homurtu o kadar. Kazım'ın gol ofsayt, Emre'ninki epeyce bal bu arada. Maçı döndüren Volkan'ın kurtarışı. Kendisinden pek hazzetmem bilirsiniz, ama o kurtarışı için önünde saygıyla eğilmek gerek, insanüstü.

* Daum geri dönünce takım bazı bilgileri hatırladı dedik ya, taraftar da bazı klişeleri hatırladı tabi ki. Yanımdaki amca, ikinci yarı boyunca, dakika 70 olmadan değişiklik yapmayan adam hatırası sebebiyle yüklendi Daum'a.

* Sivas'ın da ne çok düşmanı varmış arkadaş, ikide sıfır yaptılar diye herkes mesut. Toparlarlar ve ilk 5 içinde yer alırlar diyorum ben.

* Bir de Rambo girdi lan. Özlemişiz.

* Pazarı özetlerle tamamladık. Eskişehirspor KoreoEses çalışmalarıyla açmış sezonu, Bursa'yı da devirip göndermiş. İlk golde penaltı yalan gibi ama, ikinci golde Youla'nın deparı akılalmaz. Ömer Erdoğan orada futbolu bıraksa yeridir yani. Bolt'a kaybetmiş Tyson'dan beter oldu hali. Neyse ki golü attı da peşisıra, kendine geldi. Eskişehir'in 2-0'dan 2-2 olan maçta hemen üçüncüyü bulabilmesi de kritik olmuş. Başka yerlere gidebilirdi o maç yoksa.

* Bolt demişken bir şeyler de ona yazmak lazım. Tamam abi uçtu falan ama, topu topu 3 salise geliştirdi rekorunu, abartmamak lazım (Bu da mı çok ayı yorum oldu?). 9.50'nin altına inmesini bekliyoruz heyecanla.

* Diğer maçları da kısa kısa geçelim. Belediye bu sefer ayaklarını sağlam basıyor yere,Kasımpaşa'dan alınan temiz 3 puan. İbrahim Akın iyi başladı sezona. Gençlerbirliği kaçanlara bugün ağlamıyorsa bile ileride çok ağlayabilir. 5-0 olacak maç 1-1 bitmiş. Serkan Kırıntılı'ya kızmamak lazım, 3-4 senedir Türkiye'de futbol izleyen kimse Isaac Promise'ten öyle nefis bir şut beklemez. Ne güzel gol atmış çocuk. Vassell de rüştünü ispat eden sayıyı 90 küsürde atmış, tribünle kucaklaşma hareketi de, PascalNoumalaşma sürecinin başlangıcı olabilir. Kayseri beraberliklerle devam ediyor, tribünlerin doluluğu güzel, ama düşen ve hayatını kaybeden kardeşimiz için üzüldük hep beraber.

* Gelelim Beşiktaş'a. Geçen senenin arızası, büyüklerin ıkındıkları maçlarda işi lehlerine çevirememesiydi. Bu yıl ise aksi gerçekleşiyor iki haftadır. Beşiktaş da 70'e kadar bekledi ama en sonunda kilidi açtı. İlk gol güzel bir takım golü. İkinci gol ise harika bir frikik golü. İlk görüşte "oha Ömer" diyebilirsiniz belki, ama tekrar tekrar izleyince, Tello'nun nasıl güzel bir vuruş yaptığı farkediliyor. Bu arada, seyircisiz izlediğimiz son maç olur bu maç umarım!

* Ve Premier Lig. 3 büyük ligin ilki başladı işte. Şahane goller olmuş daha ilk haftadan. Bu tam donanımlı adamların bir de frikik atmayı becermelerini seviyorum. Drogba fena iki gol atmış Hull karşısında. Birincisi frikik, ikincisinde derece 0. Wigan, Hugo Rodallega'yı nerden bulmuş bilmiyorum ama Kolombiyalı ilk maçta Friedel'i fena yakmış. Noble, Denilson ve Ekotto'nun golleri de görülmeli. O değil de ilk maçta evinde 6 tane yemek ne fenadır yahu? Dağılmış Everton resmen. Hayır Tim Howard maça bir de dualarla çıkıyor. Ferguson'un bileti neden erken kestiği belli, ne kötü goller yemiş arkadaş. En şahanesi de 6-1 yapan son dakika golü gelince, kale arkasında kalan taraftarın sevinç gösterisi. Adamlarda şeref golü ne önemli yahu?

Bitsin şimdilik. Haftaya Fener Kürt açılımında. Papazın Çayırı'ndaki öneriyi çok beğendiğimizi söyler, ah n'olur şu ülkedeki futbol takımları biraz suya sabuna dokunsalar deriz. Futbol dolu bir hafta var önümüzde, haydi bakalım.

by tunchay

8 yorum:

arnawut dedi ki...

rambo heryerde karşısına çıkıyor insanın. geçenler tobol maçından sonra arkadaşlardan ayrıldık, söğütlüçeşmede bunların karşısına rambo çıkmış :D önce baarmış sonra düşmüş olduğu yerde sızmış :D
http://arnawut.blogspot.com/

anilkos dedi ki...

yalnız bolt 11 salise geliştirdi rekoru 9.69 u 9.61 sanıyordunuz galiba:):)

aikan dedi ki...

bolt konusuna ekleme:
bence bolt'un 9.58 koşmasından daha önemli olan şey; verdiği demeçte "9.40 koşacağım" demiş olmasıdır.

vay babam.

Dwayne dedi ki...

Rambo denilen adamin forma arkasinda "ali koc baba" gibi bisi yaziyo ama hic kimse bunu yazamiyor, soyleyemiyor. Ucan hollandalidan yazi bekliyoruz.

Adsız dedi ki...

Aslinda ben ucan holladalidan isa nin atleteri ne benzeyen fettulahin atletleri tarzinda bir yazi bekliyorum.2 senedir new york dayim ogrencilik nedeniyle burda cumalara gitmeye calisiyorum.ozellikle yazin her cumaya gittigimde turkiyede super liginden 1 veya 2 futbolcu arkadasa rastliyorum.toplam 10 dan fazla topcu gormusumdur fettulah gulen cemaati icin turkiyeden kalkip gelen.Sizden bekldigim yazi turkiye super ligindeki fettulah gulen olusumu hakkinda.

Saygilar

caglar ozdundar

Ayberk dedi ki...

Fenerbahce'nin sahaya Kurtce pankartla cikmasi onerisinden tiksindim, yorum bile yapmayacagim ama referans gosterilen blogda "hakim dili bir kez delmeyi deneyelim" seklinde bir cumle var.
Turkiye Cumhuriyeti Anayasasi der ki: "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir"
Hakim dil degildir o anadildir. Turkiye Cumhuriyeti'nin anadilidir.
Neyse daha da fazla birsey yazmak istemiyorum zira maalesef ulkemin gidisi bu oneriyi yapanlarin istedigi yonde.
Ama elbet bir yerde dur denilecektir.

Joseph dedi ki...

Çok güzel bir analiz.Ve Papazın Çayırındaki öneriyi önermeseydiniz bu kadar güzel bir yazıdan bihaber kalıcaktım.Tekrar tekrar teşekkürler...

Adsız dedi ki...

@ayberk

devletlerin insanlar gibi bir anadan doğmaması nedeniyle anadili olmaz. olsa olsa resmi dildir o. ha anayasada yazan resmi dilin yanında bir de insanların konuştuğu diller vardır. hepsinden ötesi anayasadan alıntılar yapıp nereye varacağız ki? anayasada yazan her şey doğru olsa önce sosyal hukuk devleti olmamız gerekirdi. (bkz: madde 2). hem tut ki yarın devletin dili japoncadır diye değiştirilse 3. madde, insanların japonca konuşmasını bekleyemeceğeğiz değil mi?

kaldı ki yazıda "hakim dili delelim" derken konuşulan dil değil de, futboldaki milliyetçi, düşmanca söylemi delme, dışına çıkma kastedilmiş sanki. bir daha dikkatli oku bence.

ingilizce, fransızca, ispanyolca tabelalarla, nick'lerle, bloglarla dolu ülkemde, altı üstü bir pankart da analarıyla resmi dil dışında konuşanların dilinde olsa yer yerinden oynamaz herhalde. tiksineceğimiz yerde insanları anlamaya çalışsak memleket de bu hale gelmezdi. ondan sonra "gidişat-midişat, dur de falan diye" nutuk çekmeye gerek kalmazdı.