18 Ağustos 2009 Salı

SIRBİSTAN'DA ÜRETİM DEVAM EDİYOR

Aralık ayında bu Sırp meselesini ele almıştık. Avrupa'da bir zamanlar moda olan Yugo döneminin tekrar hortladığını söylemek mümkün rahatlıkla. Bir kaç hafta önce milli takımların başarı kriterleri arasında, yurt dışına futbolcu ihracının genel-geçer biçimde yer almadığını, bu durumun ülkeden ülkeye farklılık gösterdiği konusunda bir şeyler karalamıştık. Sırbistan böyle bir ülke işte. Şu anda 2010 Dünya Kupası elemelerinde grubunda ilk sırada. Bir maç fazlası ile Fransa'nın 5 puan önünde. Kalan üç maçta ilk iki sıradan aşağı inmeyecekleri garanti gibi. 9 Eylül'de grupta tek yenilgilerini aldıkları Fransa'yı Belgrad'a konuk edecekler. Radomir Antic'in takımını büyük bir ihtimal gelecek yıl yaz aylarında Güney Afrika'da izleyeceğiz. Yaz dönemindeki transferler Sırbistan milli takımında forma giyen futbolculardan, yurt dışında top koşturanların sayısını daha da artırdı. Burada yukarıda Sırbistan özelinde geçerli olan "futbolcu ihracı" unsuruna değinmemizin sebebi, futbolcuların Sırbistan Ligi'nden çıkıp daha yarışmacı liglere gidişleri ve dolayısıyla da daha hızlı gelişim göstermeleri. Zoran Tosic ve Adem Ljajic Manchester United'a gitmek yerine Sırbistan'da kalacak olsalardı önlerindeki 3 yıldaki performansları daha başka olacaktı muhakkak. Nemanja Vidic'in de güvenilir bir defans oyuncusundan bir duvara dönüşmesinin sebebi bu sıçramadır.

Sırbistan milli takımında bu yıl içerisinde forma giyen toplam 35 oyuncudan sadece 8 tanesi Sırbistan'da forma giyiyor. Bu 8 isimden ikisi FK Vojvodina ve FK Rad kalecileri Zeljko Brkic ve Bojan Isailovic. Geriye klan 6 kişiden Danijel Aleksic (18) ve Miroslav Vulićević'in (24) Sırbistan dışına gitmesi çok yakın. Aleksicin Bundesliga veya Eredivisie'ye, Vulićević'in de Chelsea'da Ivanovic'in stepnesine geçişinin çok yakın olduğu söyleniyor. Yani sürekli devam ettirilen bir sirkülasyon var. Kalan 27 oyuncunun altısı Serie A'da, dördü Bundesliga'da, dördü Premier Lig'de, üçü Eredivisie'de, ikisi La Liga'da, ikisi Rusya'da forma giyiyor. Yani Avrupa'nın beş büyük liginin dördüne toplam 16 oyuncu ihraç etmiş durumdalar ve hala ihraç etmeye devam ediyorlar. Tabi belirtmemiz gereken bir başka şey var. Yukarıda liglerini saydığımız 21 oyuncunun yaş ortalaması 23.2. Dolayısıyla, bu tür yetenek üreten ülkelerin ürünlerinin pişmek için ülkelerinde belli bir zaman geçirmek gibi bir zorunlulukları yok, ayrıca dünya futbolunda akademilere verilen önem giderek arttığından gerek de yok. Yani Arda Turan, Sercan Yıldırım gibi adamların Türkiye'de bir kaç sezon daha oynayıp sözüm ona "pişecekleri" zamanı, bir Premier Lig ya da Bundesliga takımında kendilerini geliştirerek geçirmeleri mümkün. Bir de artık "yurt dışında oynayıp yedek kalacağıma burada oynarım daha iyi" mantığının da bir kenara bırakılması lazım. Zaten bu büyük liglerin kulüpleri, oyuncunun henüz kıvama gelmediiğini görünce çoğunlukla kendi ülkesi takımlarına veya transfer olduğu ülkeye kiraya gönderiyor.

Nemanja Matić (resimde solda) bu ihraç politikasının son örneği. Kulübü MFK Kosice Matić'in 1.5 milyon pounda Chelsea'ye satıldığını açıkladı. Henüz 21 yaşında. Geçtiğimiz yıl Middlesbrough için de gündeme gelmişti. Slovak pasaportu da olduğundan şu anda Slovak Ligi'nde forma giymesini çok yadırgamamak lazım. 2 kez Sırp A milli takımının formasını giydi.

3 yorum:

Emrah D dedi ki...

Kucuk duzeltme: Matic Slovak pasaportu oldugu icin Slovakya'da oynuyor degil, Slovakya'da yerli kategorisinde oynayabilmesi icin "Gokcek Vedersonlanmis". Bir ayrinti da bu cocuk U21 turnuvasinda kendini gosterip kapilmadan once alinsin diye her ortamda mabadimi yirtmis olmam. Artik Premier Lig'den takip eder sinirlenirim.

HaCiTo dedi ki...

rad kalecisi isailovic yanılmıyorsam geçen yılın ikinci yarısında gençlerbirliğinde kiralık oynamıştı

Kalten dedi ki...

Türkiye'de "pişme" konusunun fikir özelinde saçma bulunmasına katılıyorum, ama Arda ve Sercan'ın Türkiye'de pişmek yerine illa bir Ligue 1 (biliyorum Ligue 1 örneklerinde yoktu ama bir ara Lyon lafı geçiyordu diye söylüyorum) veya Bundesliga'ya gidip kendilerini geliştirmeleri gerektiğine katılmıyorum.

Arda bu iki ligde B. Münih dışında Galatasaray'dan daha iyi gelişeceği hangi takıma gidebilir? Ligue 1'daki Lyon yapı olarak Galatasaray'dan çok çok daha mı üstün mesela? Hocaysa Rijkaard, antrenörlerse Neeskens ve diğerleri, tesislerse Florya'dakinden iyi tesisler, liglerdeki oyun yapıları vesaireler Almanya ve Fransa'da Galatasaray ve TSL'dekinden çok daha iyi ve öğretici midir? Aynısı FB ve BJK için de geçerli.

Premier lig fizik yapısı özeliyle ayrı mesele ve gerçekten farklı bir boyutta gelişmeye faydalı olabilir, ama Bundesliga'nın da sadece yurtdışı olduğu için daha çekici gelmesini doğru bulmuyorum. Galatasaray uzun süredir TSL'deki en kötü derecesini yaptığı senede Fransa şampiyonunu yenilmeden UEFA'dan eledi. Bordeaux'ya gidecek olan bir Arda çok mu gelişecek?

İtalya ve İspanya'daki 4-5 takım dışında diğerlerine gidenler için de bu dediklerim geçerli, misal Betis/Getafe 3 büyükleri bırakıp gidilecek yerler değil bence.