Ortadoğu ve Balkanlar'ın en araştırmacı blogu Flying Dutchman, yepyeni bir çalışmayla daha karşınızda. Hazır transfer piyasası bu kadar ateşlenmişken, kulüpler son 10 yılda nasıl yabancı transferler yapmış, bomba olarak gelenler nerede patlamış, ummadık adamlar nasıl tarihe geçmiş, kısacası kimler en iyiymiş, kimler en kötüymüş bir tartalım görelim istedik. Beşiktaş'la başlıyoruz. 1999/2000 sezonundan 2008/2009'a kimler gelmiş, kimler geçmiş. Kim iz bırakmış, kim teneke bağlanıp kovalanmış. En iyi 11, bugün SüperLig'e girse şampiyon olur mu, bakalım görelim.
Tabi bu araştırma serisine girmeden önce kriterleri de belirtelim ki, yanlış anlaşılmalara mahal vermeyelim. İyilerin sadece attıkları gole, oynadıkları maça bakmadık. Oynarken, "bayılıyorum lan bu adama" dedirttiren, uğruna besteler yapılan, haftanın onbirine sıkça yazılan, takımı kurtaran, gittiklerinde ağlatan adamlar bu listede olsun dedik, elden geldiğince. Eh 11 kurma gerekliliği olduğu için bazı mevkilerdekiler sırıttı ama idare edin artık. Kötü 11 için ise, kötü futbolcu olma zorunluluğu yok malum. Şahane transfer olarak gelip, tenekelerle gönderilen, arkasından "yürü, at arabası" dedirten pek çok adam oldu biliyorsunuz, onlar oluştursun bu listeleri de. Karşınızda, son şampiyonun en kötü yabancı onbiri!
ÖNCE KÖTÜLER:
Beşiktaş'ın son 10 yıldaki transfer oburluğunu bilmeyen yok. Seba'dan kurtulma gazını arkasına alan yönetimler, sağda solda ne var ne yok topladı. Eh yabancı futbolcular da bundan nasibini aldı tabi. 47 oyuncu oynamış 10 yılda Beşiktaş'ta, hesap edin. Eh bu kadar fazla sayı olmasının sebebi de kötüler olacak muhakkak, başlayalım.
Son 10 yıllık sürece Beşiktaş kaleci problemiyle başladı, zaten 90'larda Beşiktaş'ın ne zaman iyi kalecisi vardı ki? Evet bu son 10 yılda da epey kaleci geldi geçti; Asper, Myhre, Shorunmu, Runje! Ama en kötüsü tartışmasız Kjaer'di herhalde. Evet Shorunmu, Myhre ve Runje ile de çok dalga geçildi, hatta Runje, resmen o sezon Beşiktaşlılar'ın aklında kalan yegane hatıra oldu. Yine de, Kjaer'in yeri tabii ki başka. Daum'un 2001-2002'deki en büyük takıntısı kaleciydi zaten. Fevzi'ye güvenmeyen, Shorunmu'yu gönderen Daum, önce Kjaer'i denedi her ne hikmetse. Kaleciden çok bir çuvala benzeyen Danimarkalı kaleci, geldiğinde 36 yaşındaydı. Sadece 6 maçta oynadı, sonra da apar topar gönderildi. Yediği hatalı goller dışında, hatırlanan başka özelliği yok. Daum, onun gidişinin ardından iki İskandinav daha aldı, onlar da tutmadı.
Savunmaya geçelim. Sağbek mevkisi için 90'ların sonuna dönmek gerek. Feldkamp-Briegel döneminin harika transfer hamleleri bu listeye girmeyi hakediyor. Hengen'in önü kapalı ama, Olivier Schaefer, kadronun değişmez adamlarından. Vasatı aşamayan ve bal yapmaz görüntüsüyle, ne idüğü belirsiz oyuncular listesinin demirbaşıydı.
Solbekte ise Del Bosque hediyesi Juanfran var. Aslında bu kadronun en garip adamlarından. Epey etkileyici bir kariyerle ve aslında genç bir yaşta 3.5 milyon avro bedelle Türkiye'ye geldi. Solbekte İbrahim Üzülmez'in önüne geçmesi beklenen adamlardandı, olmadı. Del Bosque gidince iyice bitti. Sadece 13 maçta oynadı 1 gol attı, ertesi sezon Ajax'a kiralandı, sonra da bedavaya ülkesine döndü.
Gelelim göbeğe. Birincisi tabi ki son yılların bomba transferi "o olmadı bunu verelim" Gordon Schildenfeld. Beşiktaş transferin son günü Dinamo Zagreb'in stoperi Drpic'ten kamuoyu baskısıyla vazgeçmek durumunda kalınca, Drpic'in partneri Türkiye'ye geldi. Piyango buna denir herhalde. Gordon'un gözlerinin görmediği iddia edildi, oynadığı 7 maça bakılınca, bunu söyleyenler pek de haksız sayılmazdı aslında. Bir maçta ofsaytı 10-15 metre bozmasıyla akıllara kazındı. Son iki yıldır da adı, yabancı hakkını açmaya çalışan Beşiktaş'ın sepetleme çalışmalarında geçiyor. Hala Beşiktaş'ın malı, geçen yılı Duisburg'da geçirdi, bu yıl da Sturm Graz'da oynayacak. Ve muhtemelen Beşiktaş'tan para almaya devam edecek.
İkinci adamı ise fazla hatırlamamız normal. Yine Daum döneminde Ronaldo'nun ardından büyük umutlarla geldi. Daum'un Brezilyalı tandeminin önemli parçası olacaktı, ama Beşiktaş'ta sadece 15 gün geçirdi. 1 maçta oynadı, ama ilk 11'de oynayacağım diye rest çekince postalandı, adı kaldı yadigar: Marinho.
Forvetteki bolluk nedeniyle orta sahayı üçlü tutacağız. Birincisi Lucescu'nun deneme yanılmalarından: Maldrasanu. Galatasaray'da her getirdiği yabancının suyunu çıkarıp takıma katkı sağlayan Lucescu'ya Beşiktaş yönetimi de sesini çıkarmadı tabi. Zago, Pancu, Giunti gibi isimlerin ardından Lucescu'nun yoğun ısrarlarıyla tek Rumen olarak o geldi. Lucescu sayesinde birkaç maç oynadı ama bir numarası olmadığı hemen anlaşıldı. Sezon sonunda gönderildi.
Orta sahadaki diğer isim de aynı dönemden. Yine büyük umutlarla transfer edilen bir Brezilyalı: Müslüm Baba olarak da bilinen Amaral! Fatih Terim döneminde Fiorentina'da oynardı, o yüzden herkes bilirdi kendisini. Beşiktaş aldığında olay oldu. Velhasıl yarım dönem oynadığı Beşiktaş'ta, gözleri ve bakışından başka hiçbir şeyi konuşturamadı. Şu anda 36 yaşında ve hala futbola devam ediyor. Beşiktaş'tan sonra 8 ayrı takımın formasını giydiğini de ekleyelim.
Ve yine efsane bir isim: Sixten Veit! İkinci Daum döneminin felaketlerinden (O değil de şu listede Daum'un getirdiği kaçıncı adam oldu bu?). 31 yaşında geldi Türkiye'ye. Beşiktaş'ın parası yoktu o dönem, ucuzlardan seçiyordu. Ama hem ucuz, hem iyi bulmaya mazhar olamadılar. 4 maç oynadı Veit ve ülkesine geri döndü.
Hücum üçlüsüne geldi sıra. Burada da alternatifi bol Karakartal'ın. Ohen ve Jun'u yedeğe yazdığımızı söyleyip aslara geçelim. Önce Higuain. Kardeşinin ekmeğini yiyen futbolcular listesi yapıyor olsak da tepeden listeye girebilirdi Federico. Ertuğrul Sağlam ısrarla istedi onu. Hücuma hareket getireceği düşünülüyordu, olmadı. Futbolu, izleyenleri memnun etmedi. 14 maç oynadı, 2 gol atabildi. Nobre ve Bobo'nun varolduğu kadroda ne işi vardı, o zaten anlaşılmadı. Holosko gelsin diye, güç bela bir yerlere kiralandı. Sezon sonunda da gönderildi.
Ailton! Bir rüzgar gibi geçti Brezilyalı. Yine büyük umutlarla geldi, arkasında harika bir Almanya kariyeri vardı ne de olsa. Schalke'den yüklü bir meblağla transfer edildi, ama Beşiktaş'ın problem adamı oldu. Basbayağı güreşçi gibiydi sahada, her geçen gün daha da tombikleşiyordu hatta. Komik açıklamalarıyla, gamsız tavırlarıyla dikkat çekti. Amokachi, İlhan Mansız, Carew sonrası, onların yerini tutması beklendi, olmadı. 14 maç oynadı, 5 gol attı. Yarım sezon kaldığı Beşiktaş'ta, devre arası apar topar Hamburg'a satıldı. Kariyerine gezgin golcü olarak devam etse de, bir daha iflah olmadı.
Ve son adam; şu aralar Eskişehir taraftarlarının hastası olduğu Süleyman Youla. Yüksek bonservis bedeliyle geldiği Gençlerbirliği'nde 4 sezon oynadı, istikrarlı olmasa da bazı maçlarda çok can yaktı. Pire gibi hızlıydı, ama kaleciyle karşı karşıyayken bazen çok kazmaydı. Tam büyük takım taraftarının sevmediği futbolcu tipi. Beşiktaş'ta oynadığı zamanlarda kaçırdıklarıyla saç baş yoldurdu. Rıza hoca onu çok severdi, ama tribünlere sevdiremedi. Sezon ortasında Rıza'yla birlikte o da gönderildi. İkilinin yolları birkaç yıl sonra Eskişehir'de kesişti. Youla, Türkiye'ye tekrar kendini kabul ettirse de, limitinin ne olduğunu artık herkes çok iyi biliyor.
Bu takım şimdi oynasa küme düşer mi? O performanslarıyla evet!
by tunchay
Tabi bu araştırma serisine girmeden önce kriterleri de belirtelim ki, yanlış anlaşılmalara mahal vermeyelim. İyilerin sadece attıkları gole, oynadıkları maça bakmadık. Oynarken, "bayılıyorum lan bu adama" dedirttiren, uğruna besteler yapılan, haftanın onbirine sıkça yazılan, takımı kurtaran, gittiklerinde ağlatan adamlar bu listede olsun dedik, elden geldiğince. Eh 11 kurma gerekliliği olduğu için bazı mevkilerdekiler sırıttı ama idare edin artık. Kötü 11 için ise, kötü futbolcu olma zorunluluğu yok malum. Şahane transfer olarak gelip, tenekelerle gönderilen, arkasından "yürü, at arabası" dedirten pek çok adam oldu biliyorsunuz, onlar oluştursun bu listeleri de. Karşınızda, son şampiyonun en kötü yabancı onbiri!
ÖNCE KÖTÜLER:
Beşiktaş'ın son 10 yıldaki transfer oburluğunu bilmeyen yok. Seba'dan kurtulma gazını arkasına alan yönetimler, sağda solda ne var ne yok topladı. Eh yabancı futbolcular da bundan nasibini aldı tabi. 47 oyuncu oynamış 10 yılda Beşiktaş'ta, hesap edin. Eh bu kadar fazla sayı olmasının sebebi de kötüler olacak muhakkak, başlayalım.
Son 10 yıllık sürece Beşiktaş kaleci problemiyle başladı, zaten 90'larda Beşiktaş'ın ne zaman iyi kalecisi vardı ki? Evet bu son 10 yılda da epey kaleci geldi geçti; Asper, Myhre, Shorunmu, Runje! Ama en kötüsü tartışmasız Kjaer'di herhalde. Evet Shorunmu, Myhre ve Runje ile de çok dalga geçildi, hatta Runje, resmen o sezon Beşiktaşlılar'ın aklında kalan yegane hatıra oldu. Yine de, Kjaer'in yeri tabii ki başka. Daum'un 2001-2002'deki en büyük takıntısı kaleciydi zaten. Fevzi'ye güvenmeyen, Shorunmu'yu gönderen Daum, önce Kjaer'i denedi her ne hikmetse. Kaleciden çok bir çuvala benzeyen Danimarkalı kaleci, geldiğinde 36 yaşındaydı. Sadece 6 maçta oynadı, sonra da apar topar gönderildi. Yediği hatalı goller dışında, hatırlanan başka özelliği yok. Daum, onun gidişinin ardından iki İskandinav daha aldı, onlar da tutmadı.
Savunmaya geçelim. Sağbek mevkisi için 90'ların sonuna dönmek gerek. Feldkamp-Briegel döneminin harika transfer hamleleri bu listeye girmeyi hakediyor. Hengen'in önü kapalı ama, Olivier Schaefer, kadronun değişmez adamlarından. Vasatı aşamayan ve bal yapmaz görüntüsüyle, ne idüğü belirsiz oyuncular listesinin demirbaşıydı.
Solbekte ise Del Bosque hediyesi Juanfran var. Aslında bu kadronun en garip adamlarından. Epey etkileyici bir kariyerle ve aslında genç bir yaşta 3.5 milyon avro bedelle Türkiye'ye geldi. Solbekte İbrahim Üzülmez'in önüne geçmesi beklenen adamlardandı, olmadı. Del Bosque gidince iyice bitti. Sadece 13 maçta oynadı 1 gol attı, ertesi sezon Ajax'a kiralandı, sonra da bedavaya ülkesine döndü.
Gelelim göbeğe. Birincisi tabi ki son yılların bomba transferi "o olmadı bunu verelim" Gordon Schildenfeld. Beşiktaş transferin son günü Dinamo Zagreb'in stoperi Drpic'ten kamuoyu baskısıyla vazgeçmek durumunda kalınca, Drpic'in partneri Türkiye'ye geldi. Piyango buna denir herhalde. Gordon'un gözlerinin görmediği iddia edildi, oynadığı 7 maça bakılınca, bunu söyleyenler pek de haksız sayılmazdı aslında. Bir maçta ofsaytı 10-15 metre bozmasıyla akıllara kazındı. Son iki yıldır da adı, yabancı hakkını açmaya çalışan Beşiktaş'ın sepetleme çalışmalarında geçiyor. Hala Beşiktaş'ın malı, geçen yılı Duisburg'da geçirdi, bu yıl da Sturm Graz'da oynayacak. Ve muhtemelen Beşiktaş'tan para almaya devam edecek.
İkinci adamı ise fazla hatırlamamız normal. Yine Daum döneminde Ronaldo'nun ardından büyük umutlarla geldi. Daum'un Brezilyalı tandeminin önemli parçası olacaktı, ama Beşiktaş'ta sadece 15 gün geçirdi. 1 maçta oynadı, ama ilk 11'de oynayacağım diye rest çekince postalandı, adı kaldı yadigar: Marinho.
Forvetteki bolluk nedeniyle orta sahayı üçlü tutacağız. Birincisi Lucescu'nun deneme yanılmalarından: Maldrasanu. Galatasaray'da her getirdiği yabancının suyunu çıkarıp takıma katkı sağlayan Lucescu'ya Beşiktaş yönetimi de sesini çıkarmadı tabi. Zago, Pancu, Giunti gibi isimlerin ardından Lucescu'nun yoğun ısrarlarıyla tek Rumen olarak o geldi. Lucescu sayesinde birkaç maç oynadı ama bir numarası olmadığı hemen anlaşıldı. Sezon sonunda gönderildi.
Orta sahadaki diğer isim de aynı dönemden. Yine büyük umutlarla transfer edilen bir Brezilyalı: Müslüm Baba olarak da bilinen Amaral! Fatih Terim döneminde Fiorentina'da oynardı, o yüzden herkes bilirdi kendisini. Beşiktaş aldığında olay oldu. Velhasıl yarım dönem oynadığı Beşiktaş'ta, gözleri ve bakışından başka hiçbir şeyi konuşturamadı. Şu anda 36 yaşında ve hala futbola devam ediyor. Beşiktaş'tan sonra 8 ayrı takımın formasını giydiğini de ekleyelim.
Ve yine efsane bir isim: Sixten Veit! İkinci Daum döneminin felaketlerinden (O değil de şu listede Daum'un getirdiği kaçıncı adam oldu bu?). 31 yaşında geldi Türkiye'ye. Beşiktaş'ın parası yoktu o dönem, ucuzlardan seçiyordu. Ama hem ucuz, hem iyi bulmaya mazhar olamadılar. 4 maç oynadı Veit ve ülkesine geri döndü.
Hücum üçlüsüne geldi sıra. Burada da alternatifi bol Karakartal'ın. Ohen ve Jun'u yedeğe yazdığımızı söyleyip aslara geçelim. Önce Higuain. Kardeşinin ekmeğini yiyen futbolcular listesi yapıyor olsak da tepeden listeye girebilirdi Federico. Ertuğrul Sağlam ısrarla istedi onu. Hücuma hareket getireceği düşünülüyordu, olmadı. Futbolu, izleyenleri memnun etmedi. 14 maç oynadı, 2 gol atabildi. Nobre ve Bobo'nun varolduğu kadroda ne işi vardı, o zaten anlaşılmadı. Holosko gelsin diye, güç bela bir yerlere kiralandı. Sezon sonunda da gönderildi.
Ailton! Bir rüzgar gibi geçti Brezilyalı. Yine büyük umutlarla geldi, arkasında harika bir Almanya kariyeri vardı ne de olsa. Schalke'den yüklü bir meblağla transfer edildi, ama Beşiktaş'ın problem adamı oldu. Basbayağı güreşçi gibiydi sahada, her geçen gün daha da tombikleşiyordu hatta. Komik açıklamalarıyla, gamsız tavırlarıyla dikkat çekti. Amokachi, İlhan Mansız, Carew sonrası, onların yerini tutması beklendi, olmadı. 14 maç oynadı, 5 gol attı. Yarım sezon kaldığı Beşiktaş'ta, devre arası apar topar Hamburg'a satıldı. Kariyerine gezgin golcü olarak devam etse de, bir daha iflah olmadı.
Ve son adam; şu aralar Eskişehir taraftarlarının hastası olduğu Süleyman Youla. Yüksek bonservis bedeliyle geldiği Gençlerbirliği'nde 4 sezon oynadı, istikrarlı olmasa da bazı maçlarda çok can yaktı. Pire gibi hızlıydı, ama kaleciyle karşı karşıyayken bazen çok kazmaydı. Tam büyük takım taraftarının sevmediği futbolcu tipi. Beşiktaş'ta oynadığı zamanlarda kaçırdıklarıyla saç baş yoldurdu. Rıza hoca onu çok severdi, ama tribünlere sevdiremedi. Sezon ortasında Rıza'yla birlikte o da gönderildi. İkilinin yolları birkaç yıl sonra Eskişehir'de kesişti. Youla, Türkiye'ye tekrar kendini kabul ettirse de, limitinin ne olduğunu artık herkes çok iyi biliyor.
Bu takım şimdi oynasa küme düşer mi? O performanslarıyla evet!
by tunchay
26 yorum:
İkinci adamı ise fazla hatırlamamız normal. Yine Daum döneminde Ronaldo'nun ardından büyük umutlarla geldi. Daum'un Brezilyalı tandeminin önemli parçası olacaktı, ama Beşiktaş'ta sadece 15 gün geçirdi. 1 maçta oynadı, ama ilk 11'de oynayacağım diye rest çekince postalandı, adı kaldı yadigar. bu maurinho mu neydi sanırım :S
bir bonus kafa Nartollo var idi, ne oldu o?
diarra nasıl unutulur? :(
Juanfran'da bulmamak lazım suçu.Ya da transferi yapanlarda.Her şey İbrahim'in yüzünden.Lanetli sol bekte kim başarılı olabildi ki İbo dışında.Benim asıl korktuğum Türkiye'nin yeni yıldızı denilen İsmail'in bu lanete kurban gitmesi.
diarra değil ya diatta :)
juanfran başarılı olamasın diye antrenmanlarda bilerek sert girerlerdi. ama aynısının ismail'e yapılacağını sanmam.
http://handannkaleminden-handan.blogspot.com/2009/08/kenan-evrene-haklarn-helal-etmeyenler.html
içimi en çok sızlatan da Higuain oldu şimdi okurken. ben ümitliydim ya :(
Kesinlikle Diatta yazılmalıydı bu kadroya,diğer takımlarımızı bekliyoruz
"...zaten 90'larda Beşiktaş'ın ne zaman iyi kalecisi vardı ki?"
Hafızanızı biraz tazeleyeyim o zaman. 90lı yılların başında Engin İpekoğlu ile 96'da gelen Mrmic çok iyi kalecilerdi. Daum'un Beşiktaş'ın başına ördüğü ilk çorap olan Aumann gelene kadar da Şener gayet iyiydi ve milli takıma yükselmişti. Fevzi ise ayağının altından topu kaçırana kadar da epey iyi oynamıştı ve o da milli takıma kadar yükselmişti, sonrasını ise biliyoruz zaten: Daum.
"...Asper, Myhre, Shorunmu, Runje! Ama en kötüsü tartışmasız Kjaer'di herhalde."
"...Daum, onun gidişinin ardından iki İskandinav daha aldı, onlar da tutmadı." Biri Myhere, diğeri de Asper.
İki ifadeye göre Asper, Shorunmu ve Runje kötü kaleci oluyor. Hayır, siz yanlış hatırlıyorsunuz. 2000-2001 sezonunda Beşiktaş'ın geçtiği iki ön eleme turunda Shorunmu'nun ortaya koyduğu performans sıradışıdır. Özellikle Lokomotif Moskova maçlarında ayakta alkışlanmıştır performansı. O sezonun genelinde kötü olan takımda iyilerdendi. Gönderen kim? Daum.
Asper, müthiş performansıyla çok iyi bir kaleci olarak hatırlanır birçok dimağda. Kiralık olarak gelmişti, Myhre sakatlandığı için. Myhre iyileşince, bu şahane adamı takımdan kesen kim? Daum.
Runje'nin 2006-2007'nin ikinci yarısındaki şahane performansına ise şapka çıkarılır, kötü diyen taş olur.
Bu takımda Seric, Juan Fran'ı keser bence, Juan Fran en azından oynamıştı, Seric geldiği sezon daha lig başlamadan gönderilmeye çalışılmıştı ve pek oynayamamıştı.
juanfran yerine yetenek katili seric'i daha büyük aday görüyorum açıkçası..
ek olarak diatta'dan ziyade de hengen'i aradı gözlerim..
çok güzel derleme olmuş ama, orası ayrı..
cevap zamanı:
@onur: nartallo son 10 seneye girmiyor.
@diattacılar: o da kötü kadroda tabi ama en kötü 11'e marinho-gordon ikilisini layık gördüm, sizinkinde diatta olsun. :)
@ege sezen: engin 90'da BJK'dan ayrıldı. Mrmic çok iyiydi evet, onu söyleyebiliriz bir tek. Şener iyi miydi, yapma. Fevzi ne zaman güven verdi. İyiden kastım bir Rüştü, bir Taffarel, bir Cordoba rahatlığıdır.
Shorunmu, bir iki maç iyi performans koymuş olabilir ortaya, ama toplamda kötü kaleciydi yahu, hem de bayağı bir kötü kaleciydi. Asper, Myhre'nin de yıldız mertebesine erişemediğini söylesek yalan söylemeyiz herhalde.
Runje, iyi maçlar oynamış, iyi bir kaleci olabilir, ama o sezonu dalgalarla bitirmedi mi yahu, ben mi yanlış hatırlıyorum.
@joe kleine ve sheed: kadroları tff.org'dan topladım ve nasıl olmuşsa seric gözden kaçmış. Evet bence de Seric Juanfran'ı rahatlıkla keser. Hengen ve Sellami ise savunmadaki diğer alternatiflerdi.
cok guzel olmus, en kısa zamanda fenerbahcesini de bekleriz tunchay
Juanfran dondu dolasti AEK`te buldu kendini. En kotu kadroya girecek kadar da kotu oldugunu dusunmuyorum ya da dusunmek istemiyorum :)
Runje bu listeye girmez, o sezonun ikinci yarısı sırtladı Beşiktaş'ı Delgado ve Bobo ile beraber.
Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Unutulmaz anılar gözümde canlandı:)Birkaç oyuncu için yorumlarımı paylaşmak istiyorum.
Adı geçen oyunculardan Juanfran'ın Beşiktaş ve Ajax sonrası İspanya'da geçirdiği çok iyi bir sezon oldu. Belki de Beşiktaş'dan ayrıldıktan sonra birşeyler yapabilen bir tek Juanfran oldu.
Amaral ise oynadığı maçlarda bence iyiydi ama Lucescu'nun gazabına uğradı.
Ailton ise Beşiktaş'ın en sıkıntılı döneminde geldi ama ona rağmen oynayınca gol atıyordu.
Süleyman Youla'nın ise Demirören döneminde alım-satım sırasında Beşiktaş'a para kazandıran tek oyuncu olması ilginçtir.
Bence listede Kleberson'un da adı geçmeliydi. 1 maç oynar 10 maç yatardı.
Zubeyir Baya ve Seriç gözden kaçan yıldızlar(!) olmuş. Asper ise Real Sociedad'ın yedek kalecisiyken takıma dahil edilmiş, fakat Myhre'nin "As kaleci ben olmazsam giderim." resti üzerine as kadroda fazla forma şansı bulamamış olsa da oynadığı maçlarda çok başarılı bir performans göstermiş ve son 10 yılda Beşiktaş'a gelen en iyi 3 kalciden biridir kanımca. Bir Trabzon maçında çelmiş olduğu bir top var ki hâlâ o topu dünyada o sırada bir tek Oliver Kahn'ın çıkarbileceğine inanırım. Diz yüksekliğinde tam direğin dibine vurulmuş zımba gibi bir şutu resmen lastik gibi uzayarak inanılmaz bir çeviklikle çıkarmıştır. Çok benzer bir kurtarışı 2002 Dünya Kupası'nda ABD-Almanya maçında Kahn da yapmıştır nitekim.
Riko pasayi yazmamis kimse ayip etmissiniz :))
juan fran ilk geldiğinde çok sevinmiştim. kariyerine filan baktığımda ibrahim'den kurtulacaz demiştim kendi kendime :) ama tutmadı maalesef. onun dışında 2. daum dönemin de kaleci krizi yaşanmıştı resmen. oynadığı maçlar da iyi performans göstermesine rağmen neden asper'in yedek kaldığını halen anlayabilmiş değilimdir...
Del Solar ve özellikle de forvette Ohen unutulmuş :))
yukarıda da yazılmış, asper'in trabzonspor maçı performansı klasiktir resmen :)
Marinho'yu eski CM oyunlarında bilirim. hatta Brezilya'ya dönünce Ponte Preta'da forma giymişti. Sağlam defans oyuncuydu oyuna göre. CM4'te denemenizi tavsiye ederim.
del solar? sellami? ahmed hassan? ohen?? nartallo??
son 10 yıl? son 10 yıl? son 10 yıl? son 10 yıl? son 10 yıl??
Marinho yüzüncü yılın ilk haftalarındaki D.bakırspor maçında oynamamışmıydı? ben mi yanlış hatırlıyorum.?
Yorum Gönder