16 Eylül 2009 Çarşamba

KIBRIS'TA NELER OLUYOR?

















Kıbrıs'ta olan bitenle ciddi anlamda ilk tanışmamız 2005 Temmuz ayına rastlar. Anorthosis Famagusta'nın Trabzonspor'u Larnaka'da 3-1 mağlup ettiği tarihe rastlar. Avni Aker'den 1-0'lık mağlubiyetle çıkan takım Şampiyonlar Ligi üçüncü ön eleme turunda Glasgow Rangers'a elenmiş ve daha ileri gidememişti. 3 sezon sonra kapısına geldikleri devler ligi fırsatını kaçırmadılar. Önce Pyunik'i mağlup eden ardından da Rapid Wien ve Olympiakos gibi kendilerinden üst kalibredeki takımları mağlup eden Temuri Ketsbaia'nın takımı, ülke futbol tarihinde Şampiyonlar Ligi vizesi alan ilk takım oldu. İlginç şekilde grupta averaj takımı olmayı reddettiler. 4 puanla başladılar gruba ki PAO'yu kendi evlerinde 3-1 ile bozguna uğrattılar. Böylece Yunanistan'ın en büyük iki takımını aynı sezon içinde 3 golle uğurlamış oluyorlardı. Grubun son maçları geldiğinde hala son 16'ya kalma şansları sürüyordu. Ardından bu sezona gelindi. Yine bir Kıbrıs takımı Şampiyonlar Ligi gruplarında. Apoel Nicosia aynen Anorthosis gibi kulüp tarihinin en büyük başarısını yaşayıp, FC Copenhagen'ı eleyerek devler ligine kaldıktan sonra ilk maçında Atletico Madrid deplasmanından puan çıkarmayı başardı. Avrupa futbolunda uzun yıllar görünmedikten ve çantada keklik göründükten sonra, ülke futbolunun, iki yıl üstüste, bir çok önde gelen Avrupa takımının giremediği Şampiyonlar Ligi'ne iştirak etmesinin ardında neler yatıyor peki?

Ülke futbolunun lokomotifi 3 takım var aslında Kıbrıs'ta. Anorthosis Famagusta, APOEL FC ve AC Omonia. Larnaka (Gazimağusa) ve Nicosia (Lefkoşa) şehirlerinden geliyorlar. 2000 yılından beri Kıbrıs Lig şampiyonlukları birisi dışında (2006'da şampiyon olan Apollon Limassol) bu 3 takım arasında paylaşılmış. Zaten ülke futbolunun en çok şampiyonluk kazanan ekipleri de bu takımlar. APOEL'in 20, Omonia'nın 19, Anorthosis'in ise 13 şampiyonluğu var. Ancak Omonia son 6 yıldır şampiyonluk yüzü göremiyor ve bu sebeple de Anorthosis ve APOEL'in Şampiyonlar Ligi başarısından hafif uzak kalmış durumdalar. Bu iki takımın başarısının ardında öncelikle, kaliteli yabancı ve yurt dışında kariyer yapmış Yunan oyuncuları kadrolara kazandırmakta yatıyor. Her ne kadar tek sebep olarak bu gösterilemese de, milli takımın aynı dönemde Euro 2008 ve 2010 Dünya Kupası eleme gruplarındaki başarısızlığı buna bir kanıt olarak gösterilebilir. Kıbrıs milli takımının, 2000'li yıllardaki Galatasaray örneğindeki gibi, futbolu gelişmekte olan bir ülkenin, Avrupa başarısı yaşayan takımın yerli oyuncularını doğrudan milli takım iskeletine oturtma gibi bir şansları yok zira iki takımın da kadrolarında çok sayıda Kıbrıs'lı olmayan oyuncu bulunuyor.














Trianos Dellas, Ricardo Fernandes, Delron Buckley, Nikolaos Frousos başta olmak üzere bir dolu yabancı futbolcuyu kadrosunda bulunduruyor Famagusta. APOEL ise Adrian Sikora, Joost Broerse, Paulo Jorge, Mario Breska gibi oyuncuları transfer etti. Kadroda ayrıca Marcin Zewlakow, Nuno Morais, Helio Pinto gibi oyuncular da bulunuyor. Onların yolundan giden Omonia da bu sezon kadrosuna Bruno Aguiar, Maciej Zurawski, Christos Karipidis, Christos, Patsatzoglou, Stefanos Kotsolis, Mahamadou Sidibe gibi oyuncuları kattı. Ayrıca Timo Wenzel, Aleksandar Pantic gibi oyuncular da zaten kadrodaydı. Burada dikkat çeken bir başka özellik takım kadrolarında Brezilya ve Portekiz'li (özellikle Portekiz'li) oyuncuların fazlalığı. 2006 şampiyonu Apollon Limassol'un kadrosunda da, Türkiye'de de forma giymiş Klodian Duro da dahil 18 yabancı futbolcu bulunuyor. Ülke futbolundaki atılım hakkında biraz bilgi vermiştir bu sanırım. Özellikle son 2 yıldaki Şampiyonlar Ligi macerası bu takımlarda oynama isteğini artırmış görünüyor. Joost Broerse buna iyi bir örnek. Hollanda gibi önde gelen liglerden birisinde, FC Utrecht forması giyiyordu ama APOEL de olsa Şampiyonlar Ligi'nde forma giyme fırsatını kaçırmadı.















Nicosia (Lefkoşa) derbisi ülkenin en büyük derbisi olarak kabul ediliyor. Zaten APOEL ve Omonia taraftarları arasında çok büyük bir husumet mevcut. Omonia ülkenin en çok taraftara sahip kulübü. Bir sezon içinde en fazla bilet satma alanında rekoru ellerinde bulunuduruyorlar. Gate 9 en bilinen tribün gruplarının başında geliyor. Karşılarında ise PAN.SY.FI var. APOEL'in taraftar grubu. Onların da iki rekoru var. Lig maçında ve bir Avrupa kupası mücadelesinde en fazla seyirci çekme rekoru (2002-03 sezonu APOEL-Omonia 23.043, 2008-09 ŞL 3. ön eleme turu APOEL-FC Copenhagen 21.133).

*Famagusta-Larnaka düzeltmesi çin teşekkürler...

8 yorum:

barışekler dedi ki...

hemen diğer yaka olan yavru vatanda da türk bank kktc süper ligi adı altında oynanan çamurlu sahaları ve seyircisiz tribünleri görünce içim acıyor.
orada yaşayan bir dostum,lig gözlemcisi olarak görev yaptığı sırada ve bir maçta kendisine de rüşvet niyetine bir koli hellim ve yumurta teklif edildiğini anlatırdı...

Flying Dutchman dedi ki...

@barışekler

aslında bununla ilgili bir yazı düşünüyoruz..Türk tarafındaki takımların mutlaka ve mutlaka dünya futboluna dahil olması gerekiyor. Bir avuç Tibet'li bile gidip milli març organize etmeye çalışıyorsa 250.000 nüfuslu bir bölgeden de bir şeyler çıkmalı mutlaka...

Artık diğer taraf federasyonu ile anlaşıp o lige mi dahil olurlar (Türk hakemleriyle beraber tabi) başka bir çare mi düşünülür bilemiyorum.

barışekler dedi ki...

@FD

kıbrısa gitmeden önce bunların hayalini bende kurardım türkiye şampiyonuyla kıbrıs şampiyonu maç yapsın güzel bir organizasyon oluşturulsun gibi...
bizde zaten bunu akıl edecek bir federasyon yok
ama işin kıbrıs yönü daha felaket eğer birgün kıbrısa yolun düşerse anlarsınki kıbrıs halkı gerçekten çok rahat bir halk,memur mesaileri 1 de biter artı 3 milyarda maaş alınır.
Bir çalışana şunu şuraya al desen tenezzül etmez artı T.C vatandaşlarını çok da sevdikleri söylenemez, konu biraz dağıldı gibi ama açıkçası bu tip olayların futboluda çok geriye götürdüğü aşikar, kendi çapında iyi şeyler yapmaya çalışan kişiler var ama genel olarak KKTC de bu işleri ciddi bir şekilde yürütecek insanları bulmak mümkün değil...

Adsız dedi ki...

Anarthosis Famagusta, 1911 yilinda Famagusta'da(Gazimagusa)kurulmus.Ama 1974'den sonra adanin ikiye bölünmesiyle birleikte Larnaka sehrine yerlesmisdir. Ve maclarinida Larnaka sehrindeki Antonis-Papadopoulos-Stadi'nda yapmaktadir. Dolayisiyla Trabzon ile oynadiklari mac sizin iddia eddiginiz gibi Famagusta'da degil Larnaka'da vuku bulmustur.
Selamlar..

Flying Dutchman dedi ki...

düzeltme için teşekkürler...yazıya not düşelim

Erdem Karakuş dedi ki...

Kıbrıs takımlarının başarıları şaşırılacak birşey değil bence. Klasik küçük ülkenin averaj takımı havasında değiller. Taraftarlarıyla bütünleşiyorlar, kendilerini gösterme isteği var. Futbol ülkesi konumundalar, futbola çok ciddi bir ilgi var. Şampiyonlar Ligi'nde bu sene uygulanmaya başlayan champions path, non-champions path olayını eleştirip "bu küçük takımlar bık bık bık.." diyip duran bazı bloglara da yazmıştım bunu. Nitekim Atletico-Apoel maçının sonucuna şaşırmadım, geçen sene Anorthosis'in aldığı puanlara da şaşırmamıştım. Hatta üst tura çıkmayı haketmişlerdi, üzülmüştüm elenmelerine.

Her neyse, küçük ülke deyip geçmemek lazım.

LeFoot dedi ki...

Gec de olsa bir yorum dusmeliyim bu yaziya,
Blogun yazar kadrosunda bulunan bir Kibrisli olarak daha once tek yazi yazmisim memleketimin futbolu hakkinda. Yazmak istemememin sebebi hep politik sebebler oldu. Ne yaparsan Kibris ta hersey donup dolasip politikada solugunu aliyor. Oyle olunca da isler iyice karmasiklasiyor. Kibrisin durumu goreceli ama goreceli oldugu kadar da gorulmek istenmeyenler var.

barisekler kardesime yaptigi yorum icin kendi adima tesekkur ederim ama yanlis yansitilan yerleri duzeltmem gerek. Kibrista memur mesaileri yil boyunca 1 de bitmiyor. O sadece 40 dereceyi asan yaz sicaginda olan bir durum ki bu da Ingiliz somurgesinden bu yana gelen bir duzenleme. Maaslar da 3 milyar degil henuz :) Ama Kibris halkinin rahat ve futursuzca yasamasi en buyuk problemimiz. Bu konuda haklisin. Ama bu bir modelin sonuclaridir. Turkiye hukumetlerinin yillarca adadaki halki kontrol altinda tutma politikasinin sonuclaridir bunlar. Kibris a yillarca hesapsiz paralar aktarilmistir. Ne yapildiklari sorulmadan. Ve sonunda zaten genetiginde rahatlik olan ada halki iyice duraganlastirilmistir. Haa burda en buyuk suc yine ada halkinindir. Sonucta parayi veren Turkiye yi suclamak akil isi degildir. Turkiye nin adadaki suclari baska seylerdir. Bunu da tarih bize hergun anlatmaya calisiyor. Ama maalesef olaya milliyetci bir pencereden bakinca bazi seyleri gormek mumkun olmuyor. Birde, Kibrista Turkler sevilmez diye genel bir kani var. Bu konuyu iyi gozlemlemek lazim. Neden? boyle diye. Bizim de soyumuz Turk sonucta. Ama herseyden once Kibrisliyim. Ama bunu anlatmak cok zor oluyor bazen. Sadece bir ornek veriyim. Adada 100 binin uzerinde Kibrisli Turk varken, 250 bini askin Turk-Kurt gocmen var ve bu kitle tamamen Turkiyenin tabanindan geliyor. Bu durum Turkiye olceginde 100 milyonun uzerinde ayni yerden gelen yabancinin Turkiye de yasamasi demek...

Ama ada tarihindeki en buyuk suclu ne Turkiye dir, ne de Yunanistan. En buyuk suclu kuskusuz Ingiltere dir. Yasanan herseyin kivilcimini el altindan Ingiltere ateslemistir.

Neyse, Kibrista politika sinirsizdir. O yuzden susuyorum. Isin futbol boyutunda ise Guneyin yukselisi gozden kacirilamayacak boyutlara vardi. Flying Dutchman in yazdiklarina kucuk bir ekleme; Guneydeki buyuk takimlarin arasindaki ayrimi olusturan Italya gibi politik ve dini sebebler. Boyle olunca cekismenin boyutu baska yelere variyor.

Saygilar...

Adsız dedi ki...

benim bildiğim kadarıyla omonia solcuların APOEL sağcıların takımı yani AKEL-EOKA çatışmasının futbola yansıması diye biliyorum.Yanluşsam düzeltirseniz sevinirim