Türkiye'de stadyumları, kadrosunda bulundurdukları futbolcular, renkleri, taraf oldukları derbiler ve başarılar bir kenara bırakıldığında, alternatif bazı nedenlerle sempati duyulan 2 önemli kulüp vardır. Livorno ve St. Pauli. Tamam her taraftarın kendisine özgü, bu kulüplerin dışında da sempati duyduğu camialar vardır ama bu ikisinin özellikle yeri ayrıdır. İlki hakkında çok söylenecek bir şey yok ki, bu haftayı bitirirken Adana'ya yapacakları ziyaret ile ilgili bir kaç şey karalayacağız. Yazının konusu ikinci takım. Almanya'nın Hamburg şehrinin sınırları içinde yer alan aynı isimli bölgeden gelen FC St. Pauli. Zira takım 2009-10 sezonunda Alman ikinci liginde mücadele etmekte ve şu anda 4 maç sonunda 10 puanla liderlik koltuğunda.
Bir dolu şey söylenir St. Pauli hakkında Türkiye'de. Amsterdam'ın Red Light District'ini andıran caddesi Reeperbahn (ya da Kiez), ambleminde bulundurduğu farklı dinlere ait semboller ve kulüp başkanının bir transseksüel olup geceleri barlarda dans ettiği gibi söylentiler bunların en önde gelenleridir. Tabi bu söylentiler ateşin olmadığı yerden çıkmamaktadır onu da itiraf etmek lazım. Geçen yıl Orion isimli erotik ürünlerin dağıtımcılığı ile uğraşan bir şirket St. Pauli kulübü ile yaptiği anlaşma sonucu,
kulübün isminin yazdığı prezervatifleri piyasaya sürmüş ve bunun karşılığında da stadyumda saha kenarı reklamları ile firma ve diğer ürünlerini tanıtmıştı.Aslında St. Pauli 1980'lerin ortalarına kadar bugünkü imajından uzakta, 1910 yılındaki kuruluşu sırasında, etrafta kahverengi renkli başka hiç bir kulüp olmadığı için kendisine bu rengi seçen, sıradan bir Alman futbol kulübü görünümündeydi. 1970'lerin sonunda ikinci ligden birinci lige yükselme başarısını göstermişler, ancak izleyen sezon tekrar ikinci ligin yolunu tutmuşlardı. 1979'da mali kriz sebebiyle üçüncü kademe Oberliga'ya düşürüldüler.
1980'lerle beraber, kulüp sadece yeşil sahalarda mücadele eden bir takım olma hüviyetinden çıkıp futbol dışındaki bir çok faktörden de etkilenen ve bunları kulüp kültürünün parçası haline getiren bir camiaya dönüşmeye başladı. Özellikle özgürlükçü, sol düşüncenin hakim olduğu bir kulüp halini aldı. Tribünlerde ultra felsefesini, sosyalizm ve diğer sol açılımlarla kesiştiren bir dolu pankart, tezahürat ve banner görülmeye başlandı.
Kulüp Alman futbol tarihinde, kendi stadyumunda, sağ akımdan sembolleri içeren tezahürat, pankart ve diğer eylemleri yasaklayan ilk kulüp oldu. Bu da 1980'lerin başında 1.500 civarı bir kitleye maçlarını oynayan kulübün stadyumuna 20.000 sayısına ulaşan kalabalıkların akın etmesine sebep oldu. Böylece St. Pauli Bundesliga tarihinde neredeyse hiç bir başarısı yokken ülke sınırlarını aşan bir kulüp haline geldi. 1985-98 yılları arası takım ikinci lig ve birinci lig arasında gidip geldi bir kaç kez.
2001-02 sezonu onlar için ilginç bir hadiseye de sahne oldu. 6 Şubat 2002'de St. Pauli Bundesliga mücadelesinde Bayern Munich'i 2-1 mağlup edince, kısa süre önce Dünya Kulüpler Şampiyonası'nın galibi Bayern'e de bir gönderme yaparak üzerinde
Weltpokalsiegerbesieger (Dünya Kulüpler Şampiyonunun Fatihi) yazılı t-shirtleri piyasaya sürdüler. Bir kaç yıl sonra, yine mali krizin çözümlerine destek olması amacıyla piyasaya sürdükleri ve üzerinde bu sefer
Retter (kurtarıcı) yazan t-shirtler 6 haftada 140.000 adet sattı. Bir çok sivil toplum örgütüne verdikleri destek, Küba'daki çocuklara yapılan yardımlar onların hayranlarını ve kulüp kültürünü iyice oturttu. Bu arada dört sene üstüste Regionalliga Nord'da mücadele ettikten sonra 2006-07 sezonunda ligi lider bitirip ikinci lige yükseldiler. Son iki sezon sırasıyla gelen dokuzunculuk ve sekizinciliğin ardından bu sezona fırtına gibi girdiler.
11 yıl boyunca takımın formasını giymiş olan ve 2005 yılından beri de futbol direktörü, kulüp başkanı gibi görevlerde bulunmuş, şehri çok iyi bilen
Holger Stanislawski'nin çalıştırdığı St. Pauli 4 hafta sonunda topladığı 10 puanla liderlik koltuğunda. 4 maçta 13 gol attılar. 2001-02 yılındaki küme düşüşten beri dönemedikleri birinci ligi kovalıyorlar. Üçüncü ligde oynarken dahi bir çok birinci lig kulübünden fazla kombine bilet satan, Almanya çapında 11 milyon taraftarının olduğu bilinen ve yurt içi ve dışında toplam 200 adet taraftar derneği, fan kulübü olan modern futbolun bu "kült" statüsündeki takımı, Alman liginin yükselişte olduğu bu dönemde isminden başarılarıyla da söz ettirmek istiyor. Alman basının ona taktğı lakapla "
Sir Stani", "
kulüpteki tüm kariyerim boyunca gördğüm en iyi takımla karşı karşıyayız" diyor.
Kulüp başkanı
Corny Litmann, Hamburg'daki tiyatronun sahibi olan, 2001 yılında Hamburg kentinde "
yılın girişimcisi" seçilmiş ve cinsel tercihini kamuyouna açıklamış bir eşcinsel. Tabi şu pavyon ve dans hadisesini doğrulayan bir bilgi yok elimizde, henüz bir şehir efsanesi durumunda.
Son bir not. St. Pauli'nin stadyumu, Reeperbahn sokağının hemen yakınındaki Millerntor Stadyumu'nun
skorbordu hala elektronik sistemle değil manuel olarak işliyor. Herhangi bir takım gol attığında bir görevli gidip, skorbordu kartlarla değiştiriyor. Eski usüle devam kısacası.
1 yorum:
"Kulüp Alman futbol tarihinde, kendi stadyumunda, sağ akımdan sembolleri içeren tezahürat, pankart ve diğer eylemleri destekleyen ilk kulüp oldu."
St. Pauli bunun tam tersine, sağ akım sembollerini yasaklayan ilk kulüp oldu, önemli bir husus :)
Yorum Gönder