26 Ekim 2009 Pazartesi

HADDİNİ BİLEN TAKIMIN ZAFERİ















Dakika 57. Hakan Balta golü atıyor, kendi sahasına dönüyor, yerini alıyor, kenara bakıyor, suratında hoşnutsuz bir ifade "hadi beee" ifadesi. Spiker Melih Şendil anons edince öğreniyoruz sebebini. Arda oyundan çıkıyor, Kewell yerine giriyor. Rijkaard'ın dün teknik adamlık adına yaptığı en müspet hareketi saha içindeki Galatasaray'lı futbolcular böyle yorumluyorlar. Kötü bir değişiklik olarak. En azından golü atan Hakan, Arda'nın çıktığına üzülüyor. Galatasaray'ın özellikle son 2 ayda giderek artan probleminin o kadar güzel bir fotoğrafıydı ki o an. Takımdaki futbolcuların ne derece Arda'ya bağımlı, onun yeteneklerine bel bağladığının göstergesi. Messi'nin Arjantin milli takımında yaşadığı problemin aynısı. Bu anlık bir tespitti biz maçın başına dönelim.

Uğur Meleke'nin hafta içi bir derbi analiz yazısı vardı. Daum'un bu maçta da, bu sezon genelde yaptığı gibi öne geçip onu korumak üzerine bir taktikle oynayabileceğini söylüyordu. Öyle yaptı Alman hoca. Maçın başında, geçmişten gelen psikolojik destekle de saldırdı. Atılan golde top Wederson tarafından ortaya kesildiğinde Roberto Carlos ofsayt pozisyonunda, hatalı bir hakem kararı ama bizim işimiz o değil. Daum'un taktiği daha maçın başında tutunca da sonra planın ikinci aşaması girdi devreye. Galatasaray'ın hücum hattındaki 4 adamını birbirinden uzaklaştırmak. Nonda, Elano, Arda ve Keita ilk yarı boyunca birbirlerine 20 metrelik uzaklıkta oynadılar. Topu aldıklarında en yakın arkadaşlarını görmek için kafalarını kaldırdıklarında sadece sarı lacivert renkleri gördüler. Markajı sevmeyen 4 adam böylece birbirinden giderek uzaklaştı. Arda bundan en fazla nasibini alan adam oldu, zira topu her aldığında taç çizgisine sıkışmıştı ve başında en az iki FB'li oyuncu vardı, o da dakikalar ilerledikçe kaleden uzaklaştı. 40 dakikalar civarı top ayağına geldiğinde orta saha çizgisi etrafında dolaşıyordu. O dakikadan sonra bir şey ortaya çıktı Kewell, Baros, Elano, Nonda, Arda, Keita farketmez...Galatasaray markajı sevmeyen ve durarak oynayan bu adamlarla bir şey yapamayacaktı. Zira elinde Torres'in arkasında motor gibi çalışan Dirk Kuijt ve Benayoun yoktu. Yukarıda söylediğimiz gibi Messi'nin Arjantin milli takımında hep düştüğü, Barcelona ile de geçtiğimiz yılki Chelsea maçlarında düştüğü durumun aynısıydı. Milli takımda bunun sonucu başarısızlık oluyor aynen Galatasaray'da olduğu gibi. Barcelona'da olmuyor çünkü arkasında Xavi ve Iniesta gibi iki adam oynuyor. Sıra orada zaten.

Bu savunma iyi yapılıyorsa elinizdeki şanslar uzak şutlar ve duran toplardır, nitekim Galatasaray'ın tek golü bir kornerden geldi hatırlatalım, bunun dışındaki tek pozisyon maçın son bölümündeki Aydın'ın pozisyonu. Mustafa Sarp'ın ağırlığını koyduğu pozisyon. Zaten bu taktiği delmek için muhtemel çözümlerden birisi de budur, kitlenmiş hücum oyuncularına destek verecek orta saha oyuncuları. Ancak Ayhan ve Mustafa Sarp kendi defans adamlarının çıkaramadığı topları alıp ileriye götürme işiyle o kadar meşguldüler ki hücuma destek olamadılar. Ayhan oyunun iki yönünde de çok kötüydü. Kariyerinin en çok pas hatasını yaptığı maçı oynamış olabilir. Fenerbahçe'nin ise yarım forvetle oynadığı oyunu tebrik etmek gerekir. Tribünlerde "Herkes Haddini Bilecek" pankartı açan taraftarın takımı haddini bilen taraftı sahada. Galatasaray'la açık alanda çarpışmayı değil, alanını daraltarak ve onu bozarak oynamayı tercih ettiler. Colin kazım hayati pozisyonda olduğu bu taktikte bana göre müthiş oynadı. Servet ve Gökhan'ı kâh faul yaparak kâh nizami şarjlarla, kâh boş koşularla inanılmaz yordu. Coca Cola Kid diye boşuna demiyorlar. Derbinin tüm dünyada izlendiğini biliyordu, vitrindeki Coca Cola gibi davrandı o da, iyi pazarladı kendini. Emre ve Baroni Ayhan ve Mustafa Sarp'ın yüzünü rakip kaleye dönmesini ellerinden geldiğince engellediler. Şöyle bir kozları var ellerinde. Bu taktik aynı zamanda çok geçerli bir deplasman taktiğidir. Rövanş maçında da Galatasaray'ı durduracak taktiği biliyorlar.

Galatasaray'ın çözmesi gereken sorunlar aynı. Defans hattının ve orta saha oyuncularının ileri uçtaki dörtlüye pas aktaramamaları, kanattaki ikilinin taç çizgisine itildiği maçlardaki hücum fakirliği ve ileri uçtaki oyuncunun bu durumun sonucunda silikleşmesi. Bir de buna son 1 aydır Leo Franco hadisesi eklenmiş durumda. Giderek saatli bir bombaya dönüşüyor Arjantin'li. Öndeki defans adamlarının güvenini kaybederse (ki o güvenin hafiften sarsıldığını düşünüyorum) sezonun sonunu zor getirirler. Henüz Galatasaray'a kazandırdığı bir puanı yok, bununla ilgili verdiği umut da yok.

Pozisyonlar hakkında uzun uzun konuşmak mümkün ama sahada Daum'un Rijkaard'ı mat ettiği çok açıktı bu yüzden konuşmak çok şeyi değiştirmeyecek. Fenerbahçe'nin ilk golünde ince bir ofsayt olduğu, penaltı pozisyonunun da biraz ağır olduğunu iddia etmek mümkün ama pozisyon üretemeyen bir takım karşısında, attığı goller dışında 2-3 çok net pozisyon bulan bir takımın galibiyetini bunlara bağlamak yersiz olacaktır.

Rüya takım; zevksiz, etileyici olmayan futbol oynayan takımın 5 puan gerisinde. Futbol böyle, renkli olan değil efektif oynayan kazanıyor. 1982 ve 1990 Brezilyasının değil, 1998 Fransası ve 2008 İspanyasının zamanı. Alışmak lazım.

27 yorum:

baho dedi ki...

daum harbiden mat etti hollandalıyı

gsnin en etkili olduğu yer kanatları 3 kişiyle savunduk,keitanın önünde carlos vederson emre

ardanın önünde gökhan(belalısı) mehmet cristian

ve ortada boş boş pas yaptı galatasaray bu noktada kritik adam elanoydu gs için,oda paspas olunca koca maçı 1 pozisyonla bitirdi gs..

Tuğberk dedi ki...

'' Rüya takım; zevksiz, etileyici olmayan futbol oynayan takımın 5 puan gerisinde. Futbol böyle, renkli olan değil efektif oynayan kazanıyor. 1982 ve 1990 Brezilyasının değil, 1998 Fransası ve 2008 İspanyasının zamanı. Alışmak lazım. ''

Galatasaray gol kaçırmadı , Fenerbahçe 3 attı 3 kaçırdı..Haddini bilme meselesine gelince..Evet Fenerbahçe kadrosu bu şekilde oynamaya ve mücadeleye müsait..Bunu oynaması futbol doğrusu , oynamaması delilik olur..Bi de hocam , ofsaytle ne alaka ve nasıl penaltı ağır gözünü seveyim..Franco kırmızı görmeliydi kesinlikle..

Flying Dutchman dedi ki...

@Tuğberk

penaltı pozisyonu yoruma açık pozisyon ki benim yorumum penaltı olmadığı yönünde.Seninki farklı olabilir..

Ama ofsayt pozisyonunun yorumla alakası yok. Maçta pozisyon tekrarında Lig Tv çizgiyi cart diye çekti ve Roberto Carlos ofsayt pozisyonunda Wederson topa vururken...Net biçimde meydanda...O pozisyonun futbol kurallarınca tanımı ofsayt.

Ama derdim o dediğim gibi, zaten yazıda da belirttim.

turhanatakan dedi ki...

rüya takım değerlendirmelerine baştan beri fazla katılmadım. en azından herkesin kafasındaki futbol doğruları farklıdır ve benim istediğim galatasaray'ın oyuncu yapısı bundan çok farklı. yine de taraftar profilindeki büyük değişimin de etkisiyle gelen ve çoğunluk tarafından övgü toplayan transferlerle oluşan takım üzerinden değerlendirme yapmak durumundayız.

benim yıllardır futbolda büyük değişimler olurken değişmeyen basit düşüncem savunma hattı iyi olan takımın uzun vadede iyi işler yapacağıdır. bir de defans oyuncusunun belirgin bir açığının olmaması gerektiğini düşünmüşümdür. misal, vasatın altında hıza sahip bir savunmacıysanız maçın genelinde, oyun şablonuna da bağlı olarak idare edersiniz, başka özellikleriniz sayesinde takıma katkınız da olur ama öyle pozisyonlar gelir ki o zaafınız yüzünden takımı yakabilirsiniz. ne yazık ki servet çetin başta olmak üzere çok belirgin zaafı olan oyuncularımız mevcut. ilk gol öncesi top kazım'dan bana göre sahanın en iyilerinden olan wederson'a gelirken servet alex ile birlikte başladığı koşusunu carlos'a doğru sürdürdü. bu çok temel bir hatadır. gayet basit sebebini de ofsayttan da olsa carlos'un topu bırakması sonucu gördük. hele ki bizdeki gibi sağ bek dışında (sabri de devşirme bir savunmacı zaten) hamle hızı yetersiz savunmacılardan oluşan bir geri dörtlü varsa servet'in son anda carlos'a doğru hareketlenmesi sonucu hakan balta ezbere alex'in önüne geçemeyeceği için bir dolu gol yeriz.

maçla ilgili söylenecek daha çok şey var aslında ama hepsi benim açımdan tatsız tuzsuz şeyler, o yüzden sadece bu yorumla yetineyim.

son sözüm dilerim toparlanırız ama sorunlar çok daha fazla ve farklı gibi duruyor, ilk yarının sonunu fenerbahçe ile yakın tamamlamamız şimdilik en gerçekçi hedef benim adıma.

turhanatakan dedi ki...

şu dakikadan sonra, yani zerre puanı hak etmeyen oyun ve maç öncesi çirkinliklerinden sonra ne kadar anlam ifade eder bilmiyorum ama penaltı pozisyonu için görüşüm alex'in kendini yere bıraktığıdır. çok itiraz eden olabilir ve o anı bir kez daha yaşayıp net karar veremeyeceğimize göre konuşmak da çok anlamlı değil ama yıllardır yaptığımız iş bu ne de olsa:) en basit şekilde açıklamak gerekirse sol bacağına darbe alıp o hızla düşen bir oyuncunun sağa eğimli ve gayet başarılı bir şekilde düşmesi epey zor. görüntü yanılgı yaratır ya ve izlerken iki görüntüyü birleştirir televizyon, alex'in topu kurtardığı anda leo francoyu görünce hafiften kendini bırakmış olması daha akla yakın geliyor bana .

kırmızı kart konusuna ise daha önce çok değindik, kalecinin konumu gereği yaptığı hemen her penaltı sonucu kırmızı kart görmesi gerektiği düşünülür. ama zamanlama hatası sonucu oluşan pozisyonlarda hakemin yorumu öne çıkıyor ki bence de doğrusu bu. yine de bünyamin gezer gibi bir hakemin bunları düşünerek sarı verdiğini düşünmüyorum, tamamen eyyam yaptı bence.

Mitya dedi ki...

efendim, oncelikle chelsea - barcelona maclarindan ornek verirken xavi-iniesta ikilisine deginmissiniz. ruya takim diye adlandirdiginiz takimda - sizin de belirttiginiz gibi - bu iki oyuncunun karakterine yaklasan oyuncu yok. aksine fenerbahce'de emre xavi modeline turkiye'de en cok yaklasan oyuncudur, ve gunumuz futbolunda her ust duzey takimin isteyecegi turden bir orta saha adamidir. elbette sakatlik problemi yasamadiginda, ancak bu sene su ana kadar kusursuz oynuyor. ote yandan "ruya takimlarinin" sag bek ve sol bekleri sabri sarioglu - hakan balta olmaz, olamaz, ancak fenerbahce'de an azindan bir kanatta gokhan gonul her yonuyle muthis bir oyuncu, ve boyle maclarda fark yaratiyor. her oynadigi mac arda'yi usandirmasindan tutun, ileri geri doksan dakika deli gibi kosup durmasi, 80 kusuruncu dakikada hala guiza'ya golluk orta yapabilmesi basli basina takdire sayan. helal olsun gokhan, ve seni elestirmek icin firsat kollayanlar utansin.

kisacasi, galatasaray'in ileri dortlusu cok yetenekli oyunculardan kurulu olmasina ragmen arkalarindaki 7 oyuncu da vasat, ve kesinlikle birbirlerini tamamlayamayan oyuncular. kapanan takimlara bastirip bir gol buluyorsun, ardindan cogu kez dagiliyorlar, ancak direncli takimlar, ki fenerbahce bu ligin bu anlamda en iyisi, bunu gercekten yemiyor. korkunc sevilla hucum gucunu bile nisbeten pasifize edebilmis bir takimin savunmasi var karsida, ve bir takimin bunu kullanmasina etkileyici olmayan futbol oynamak dememek gerekir. evet, fenerbahce bu sezon kotu oynadi zaman zaman, ancak son haftalardaki steaua ve genclerbirligi maclarinda bu sezon turkiye'deki en iyi takimi seyrettim - oyunun her alaninda butuncul bir futbol, seri ve hizli paslar, surekli topu tutan, kaybettiginde de deli gibi mucadele eden bir takim. iste sorun da burda, galatasaray su an maalesef bunu gerceklestirebilecek oyunculardan kurulu degil. oynadigi da kesinlikle total futbol falan da degil. ancak yonetime saygim sonsuz - elbet devre arasinda oraya bir takviye gelecektir.

bir de daum, ne olurdu santos yerine su mac moralli ozer'i koyuverseydin. bu ast-ust iliskisi deli ediyor beni bu adamin.

Dreamtime dedi ki...

Tespitler güzel.Dün çok kötü bir gs vardı sahada.Artık psikolojik baskının da etkisi ile midir bilemiyorum ama acayip ürkek oynadılar.90 küsür dakikada sadece bulabildikleri 3 pozisyondu ki bunun sadece 1 pozisyonu kayda değerdi.Attıkları gol bile zoru zoruna idi.Resmen mahallede futbol oynuyorlarmış gibi birbirlerine pas atmaktan başka hiçbirşey yapamadılar. Şansızlıklar da vardı tabi Baros'un sakatlanması gibi. Fakat gel gör o penaltı olmasa da, fbnin ilk golünde ofsayt kokusu olsa da sonuçta yeneceği belliydi.Dün mücadele dolu, süper, kıran kırana diyebileceğimiz bir oyun yoktu ortada.Bu iki takım için de geçerli ama fb gs'nin eksik yanlarından faydalanmayı bildi.Umarım gs sıkıntılarını bir an önce çözer.Yoksa bu kadroya yazık olur.

varol döken dedi ki...

ofsayt tartışması olsun diye değil sadece karşılaştırmalı bilgi olsun diye... güiza'nın 80. dakika civarı bir pozisyonu var, 1 değil 2 adamın arasından fırlıyor, orada da kesinlikle ofsayt yok...

penaltı için aceto güzel yorum yapmış, saniye değil salise farkı var, alex'in düşüşü ve leo franco müdahalesi ile... şunu söyleyebilirim alex sadece penaltıyı garantiye almış, yoksa her halükarda geçip golü atabilirdi...

rüya takım, kabus takım, total takım, shell takım ezberleri takımın üstünde gereksiz baskı yaratıyor... o takımdan daha iyi oynayan bu takım her maç özelinde yeter de artar bile...

bu maç özelinde de o takım benim takımımdı:)

Cenky dedi ki...

Okuduğum en güzel derbi yorumuydu. Ellerine sağlık.

varol döken dedi ki...

bu arada başlığa asla ve kat'a katılmadığımı belirteyim... sonuçta real madrid ile değil galatasaray ile oynuyoruz, haddimizi değil rakibimizi, artısını eksisini psikolojisini, ilk golü yersek ne olur, ilk biz atarsak ne olur'u çok iyi biliyoruz...

haddimizi bilerek falan değil, futbolu bilerek oynadık, galatasaray'dan çok çok daha iyi oynadık, daha iyi bir takım gibi oynadık ve kazandık...

1982'nin brezilyası ile galatarasay'ı karşılaştırmak da biraz romantik ve gerçekçi olmayan bakış olmuş... 98 fransası ve 2008 ispanyası gayet domine edici futbol oynuyorlardı bu arada onu da araya sıkıştıralım...

solo dedi ki...

cerrahi operasyon; total futbolektomi, cerrah; alex de souza

diren ayhan dedi ki...

Daum Türkiyeyi biliyor diye boşuna söylememişler.Gerçekten tanıyor.Gerilimin ve stresin Galatasaray ı bozduğunu, top oynayamaz hale getirdiğini bilen bir teknik direktör.Daha maç başlamadan, Galatasaray kim ? Arda neci ? daha önce iki takım arasında ne olmuş ki bu maç bu kadar önemli ? gibi hiç bi şeyi bilmeyen Baroni midir Cristian mıdır adına spikerlerinde karar veremediği adam durduk yere gerginlik yaratsın.Belliki Daum bu adamların sinirleriyle oynayın, topu düşünemesinler demiş.Maç boyunca böyle durumlar sık yaşandı.Yoksa Gökhan durduk yere Elano ya nie saldırsın ki karşısındaki tam tersine gayet sakin takılırken.Yada Baroni durduk yere topu da önüne almışken niye bitane çakıversin Arda ya. Bunlar da meyvasını verdi tabii.Hem galatasaray futbolu düşünmedi ve düşünemedi hem Keita kart gördü.Çok zekice bir taktik,kesinlikle yadırgıyor yada yargılıyor değilim.Benim karşımdada stresi kontrol edemeyen, baş edemeyen adamlardan oluşan ama bireysel yetenekleri benimkinden çok daha yüksek bir takım olsa, bende bunu yaparım.Birde Üstüne fizik üstünlüğü ve iyi bir defansif anlayışı koyunca kayış koptu doğal olarak.
Elano ile başlamanın mantığı kağıt üzerinde doğru gibiydi.Sonuçta bir önceki maç gayet olumlu ve başarılı pas dağıttı.Ama yine son iki haftadır eski futboluna dönmeye başlayan (Galatasay daki tabii premier lig deki değil ) kewel ın yedek başlaması yanlıştı.Arda nın çıkması doğruydu belki ama bende çok memnun değilim bu değişiklikten.Tam gol bulunmuş, moral motivasyonu yükselmişti ki oyun dışına alındı kanaatindeyim.
Her şeyin ötesinde Galatasaray lı futbolcuların stresle baş etmeyi öğrenmesi gerek.Yoksa canımız daha çok yanar.
Bunların haricinde ise Fener kendi taktiğini çok başarılı bir şekilde uyguladı.
En azından iki senedir gol atabiliyor ve farkı git gide azaltıyoruz diyip, umudumun seneye 2-1,ondan sonraki sene 1-1 birsonrakinde ise artık nihayet 1-0 la maçı almakta yattığını üzülerek bildiriyorum :)

yorgunforvet dedi ki...

dos santos da elano da kendi form düzeyini brezilya milli takımına göre ayarlamışlardı, ikiside dünya kupası eleme maçları sonrası düşüşe geçtiler,
fark şu; daum bunu görerek riske girdi ve santosu oynatmadı (kaybetseydi korka olacaktı)
rijkard elano yu ısrarla sahada tuttu. budur.

varol döken dedi ki...

@diren ayhan

"bireysel yetenekleri benimkinden çok daha yüksek bir takım olsa..." bu argümanınızı bir de çizerek anlatınız çünkü ben şimdi yazarak çürüteceğim bunu... birebir eşleştirirsek futbolcuların yeteneklerini:

volkan-leo franco: volkan
sabri-gökhan gönül: gökhan gönül
lugano-servet: lugano
bilica-gökhan zan: bilica
roberto carlos-hakan balta: roberto carlos
ayhan-emre: ayhan
mustafa sarp-baroni: baroni
arda-wederson: arda
keita-mehmet topuz: keita
kazım-baros: baros
alex-elano: alex

bu listeye çok itiraz geleceğini sanmam ama tabi 3 wederson 1 arda anca eder fakat o tarafta bir de santos var, tıpkı semih ve güiza olduğu gibi...

galatasaray'ın bireysel olarak fenerbahçe'den yetenekli falan olduğu bir çok gerçekçi değil hatta ben fenerbahçe'nin bu konuda oldukça önde olduğunu düşünüyorum... bu futbol olarak da sahaya yansıdı zaten...

bu ne biçim liste, bünyamin gezer mi hazırladı diyenlerin de aksi görüşlerine saygımız ve merakımız var...

varol döken dedi ki...

ayhan-emre yi karşılaştırırken ayhan elimi tutmuş sanki, tabi ki emre olacak:)

Flying Dutchman dedi ki...

varol, ben 1982 brezilyası ile gs'ı karşılaştırmadım, günümüz futbolunda o örneklerin hangisinin daha geçerli olduğunu belirttim.

varol döken dedi ki...

günümüz futbolunda fenerbahçe'nin oynadığı oyun geçerliydi dün gece...

Flying Dutchman dedi ki...

ne demek istediğini anlayamadım, neyse uzatmayayım, haklısın

varol döken dedi ki...

son yazdığım sana değil, genel geçer ezbere anlayışaydı... bunu lambuja.blogspot'ta alper çok daha yetkin ve güzel işlemiş bugün... pasaportu hollanda, ismi rijkaard diye oynattığı futbol total futbol olarak yaftalandı daha sahaya 11 kişi bile çıkmadan... kaldı ki zaten artık futbolu total olarak oynamayan her takım toto olmaya mahkum kumar kağıtlarında...

fenerbahçe dün bu anlamda galatasaray'dan çok daha total, çok daha derli toplu, çok daha çalışılmış, çok daha taktiksel oynadı...

rüya takım, zevksiz takım diye ikiye ayırdığın için galatasaray'ı oraya yakın gördüğünü düşündüm... şu güne kadar oynadıkları futbol için evet ama dün akşam fenerbahçe bu futbolu bozarken kendi karakterini de koydu sahaya... grupta chelsea-barcelona maçı üzerine atışmalar olmuştu hatırlarsın, futbolun kağıdından, ezberinden, guardian yazarlarının çıktılarından anlayan arkadaşlar, hiddink'in zeka olarak guardiola'yı nasıl ezdiğini görememişlerdi... herkes chelsea oynatmamaya çıktı yazdı ama bu oynatmama üzerine kurulu bir çaresizlik değil, nasıl oynayacağını çok iyi bilmenin getirdiği bir çalışma ve zeka içeriyordu...

çok yazdım sıkıldım...

Adsız dedi ki...

franco yu kötüleyenleri anlamıyorum. de sanctis de franco daiyi kaleciler önlerinde defans yok sadece. yazıdan çok ufak bir detaya takıldım sadece tüm dünyanın izlediği derbi demişsin bilmeni isterim ki bu maç türkiye sınırları dışında sadece ispanya da yayınlandı kendimizi kandırmayalım fb-gs dünya derbisi değildir. hele ki dünyanın en büyük 3. derbisi diyenler var ki onlara şunu sormak istiyorum bana 1. 2. ve 4. derbileri söyleyin sonra buna karar verelim. bu ufak detay dışında gayet güzel bir yazı

turhanatakan dedi ki...

sevgili varol, o saliseler yüzünden bileğimi kırdım ben, önemli yani o saliseler:)

konu uzamasın ama tek birşeyi fark ettim bu saniye-salise meselesinde. aceto güzel açıklamış diyorsun, kulağa hoş geliyor da zaten kaç tane müdahale saniyeyle ölçülecek kadar uzun sürüyor ki ceza sahasında, tabii ki salise olacak arada, alex'in mustafa sarp'tan sıyrılıp gelmesi kaç saniye sürdü ki penaltı pozisyonu ne kadar sürsün?

"şunu söyleyebilirim alex sadece penaltıyı garantiye almış, yoksa her halükarda geçip golü atabilirdi... " bir de bunu anlamadım, bu mantık değil mi zaten yıllardır eleştirdiğimiz, ne demek penaltıyı garantiye almak, geçecek golünü atacak, kimse de konuşmayacak o zaman. faul yaptırmayı anlarım, rakibin boş çıkışından faydalanıp kendine müdahalede bulundurtabilir oyuncu ama penaltıyı garantiye almak diye bir kavram varsa arif erdem'in günahı neydi o zaman, kendini yere bırakmanın derecesini mi ölçmek durumundayız? benim kızdığım nokta alex'in ve pek çok oyuncunun sıkça yaptığı kendini bırakmaya meyilli olma noktası. yoksa penaltıdır, değildir garantisini veremem, vermek de zor zaten.

belki de tamamen yanlış anlıyorum yazılanları malum psikolojiden, o zaman da affola.

varol döken dedi ki...

@turhanatakan
yok doğru da anlamışsın, haklısın da... kıvırmayacağım... benim şahsi görüşüm alex'in penaltıyı aldırdığıdır... "istese golünü atardı"nın alt metni, kırmızı karta oynamasıdır... bunu saliseler içinde düşünebilecek kadar zeki bir adam alex... bunu etik bulmuyorum, savunmuyorum da sadece durumu belirtiyorum... ama yine de arif ile karşılaştıracak kadar değil yahu:)

birkan dedi ki...

Alex oldu Arif.Daha diyecek söz bulamıyorum çünkü bunlar Fenerbahçe taraftarı şöyledir böyledir diyenler.Sevsinler sizi..

UyAha dedi ki...

derbiyi tüm dünya izledi demişsiniz ama liver-manu maçıcı 202 ülke, river-boca maçını 100 küsür ülke fb-gs maçını ise sadece ingiltere ve ispanyol televizyonları yayınlamış.

hakkaten dün futbolmu vardı sahada? hadi biz gerilimden besleniyoruz ama elin ispanyolu ne takar gerilimi, futbol neredeydi?

Chemedya dedi ki...

Arda- Messi benzetmesi,
Galatasaray'a rüya takımı benzetmesi.

Sanırım Galatasaraylılar sorunu hala anlayamamışlar. Ne Arda = Messi Ne de Galatasaray bir rüya takım. Bunu algıladıkları zaman sezon başında yapılan transferlerin aslında birer fiyasko olduğunu, forvette inanılmaz bir yoğunluk varken savunma ve orta sahalarının 2. sınıf olduğunu anlayacaklar. İngiltere'de tutunamayan Elano, futbolunu geliştirmek yerine başka işlerle uğraşan Arda, Nonda, Baros, Kewel gibi maalesef ki geçmişin yıldızları (ki 3'üne de saygı duyuyorum) ile gerçekten iyi bir oyuncu olan Keita'dan oluşturulan 6 kişilik çok gol atan bir forvet hattı.Bunun yanı sıra son derece vasat bir Mustafa Sarp, pili bitmiş Ayhan'dan oluşan bir orta alan.

Allah aşkına bu takımın neresi rüya takım. Dünya'da hangi takım 4'lü hucum hattıyla oynuyor? Makine düzeninde çalışan Barcelona bile 3'lü forvetle oynuyor. Ki hucumda baskı oluşturan 3 oyuncu bunlar. Galatasaray'ın ki gibi eli belinde yürüyen oyuncular değil.Maalesef ki medyanın eğitim seviyesi düşük, fanatik yorumcularından çok etkilenmiş görünüyor blog yazarı. Buna pek kızamıyorum çünkü bu fikirler bulaşıcı bir hastalık gibi. 3 ay önce Lig başlarken şunu söylemiştim. Bu ligde Fenerbahçe ile Beşiktaş çekişir. Galatasaray ise gerçekçi bir takım kuramadığı için hayal kırıklığına uğrayacak. Umarım size eleştirilerim kırıcı olmamıştır.
Sevgiler.

turhanatakan dedi ki...

flying dutchman özür dileyerek bir türlü ifade edemediğim bir noktayı açıklığa kavuşturmak istiyorum.

@birkan

öncelikle, fenerbahçe taraftarı şöyle, böyle diyen kimlerse ve onlardan tutarsız olduğunu düşündüğün görüşler alıyorsan onlara "sevsinler sizi" de, evli barklı adamım beni karıştırma rica ederim:)

bu ülkede milyonlarca galatasaray ve fenerbahçe taraftarı var, ben hayatım boyunca bilimum çeşidiyle karşılaştım. fanatik bir galatasaraylıyım ve fenerbahçe'yi sevmem, tersini de çok doğal karşılarım (en yakın arkadaşlarım arasında bir dolu fenerli de vardır, dünya görüşümün farklı olduğu insanlar da). bu durumlar da yorumumda belirttiğim gibi belki çoğunluğa "yanlış" gelecek bir değerlendirme yapmama yol açmış olabilir. benim veya başkasının gözünde alex, arif erdem gibi de olabilir. şu veya bu sebepten yanlış der açıklarsın veya alex ile arif erdem aynı kefede değerlendirilemez diye bir kural konur ki benim anlatmak istediğim farklı birşeydi.

benim nazarımda -toplumun çoğu için aynı olmadığının farkındayım- 80,90 alabilecekken kopya çekip 100 almaya çalışan adamla sınıfını geçmek için kopya çeken adamın arasında fark yok onu anlatmaya çalışıyorum. hatta belki ikincisine daha çok sempatiyle yaklaşıldığı bile olur öğrenciler arasında, ama hocanın yaklaşımı birincisine karşı daha yumuşaktır genelde. ben de diyorum ki alex'in zaten golü atabilecek olması kendini yere bırakmaya meyilli olmasını mazur göstermez benim için -sadece bu pozisyon veya alex ekseninde de düşünmeyelim bunu, alasını lincoln de yapıyordu, pek çok yetenekli oyuncuda da var bu-. arif erdem vs.'nin beceriksizce ve çoğunluğun yutmayacağı şekilde kendini atması ile bir başkasının ustaca ve anlaşılmayacak şekilde kendini bırakması niyet açısından niye bu denli farklı addediliyor, onu anlamadım demek istiyorum.

gerçi günümüzde çaktırmadan soymak daha makbulken anlamamak da benim öküzlüğüm olabilir ya neyse.

birkan dedi ki...

Turhanatakan bu ilk vukuatın değil Fenerbahçe taraftarı için başka blogda yaptığın genellemeyi unutmuş görünüyorsun.Bak vukuat kelimesi kullandım evli de olsan size Bünyamin Gezer gibi polisler lazımmış.
Şu mantığınla bir tartışmada karşılıklı silahlar çekilip bir cinayet işleyenle Adolf Hitler'i bir tutmamız lazım.
Orada Alex'e temas var buradaki nüans kendini kaleciye temas ettirmekmidir yoksa oluşan temasın şiddetimidir? Temasın şiddetini isterseniz tartışalım yalnız sorduğum soruda ilk kategoriye giren yılların üçkağıtçısını aklamak için mercekle pozisyon aranması sizin gibi elit taraftarlara yakışmıyor.Hele ki üçkağıtçının kılına temas olsa tekme yemiş gibi yalancı dolma vaziyetinde taklaları hala çoğu kişinin hafızasındayken.