19 Kasım 2009 Perşembe

PORTEKİZ'İ GÜNEY AFRİKA'YA KİM GÖTÜRDÜ?

























Fransa-İrlanda maçının yankıları yüzünden, Avrupa'daki diğer 3 maç gümbürtüye gitti hafiften. Yunanistan'ın Ukrayna karşısında aldığı 2 skora da dikkat çekmek lazım. 0-0 ve 0-1. Dünya Kupası'nda da 2004'ten farklı bir Yunanistan görmeyeceğiz. Her şeye rağmen Kral Otto'ya bir selam çakmak gerekiyor. Euro 2004'e kadar, futbol tarihinde sadece 1 Avrupa Şampiyonası ve 1 Dünya Kupası görmüş bir takımı, o tarihten itibaren düzenlenen 4 kupanın üçüne götürdü, ve bu üç tanesinin birinde şampiyon yaptı ki Yunanistan bir daha böyle bir başarının yanına bile yaklaşır mı ciddi şüphelerim var. 71 yaşındaki teknik adamın, örneğin Guus Hiddink kadar göz önünde ve arzulanan bir teknik adam olmamasının bir numaralı sebebi Yunanistan'ın sahaya koyduğu futbol. Ancak bu ona göndereceğimiz övgüleri azaltmamıza yetmiyor.

Slovenya'daki maçın özeti, 4 gün önce Luzhniki'de, 89'da Pecnik'in vurduğu kafada gizli. Hiddink de maç sonrası "turu bize kaybettiren Rusya'da yediğimiz gol oldu" dedi. Andrei Arshavin bu iki maçla, Zenit'i UEFA Kupası zaferine taşımasının ardından kendisi etrafında üretilen süper yıldız yakıştırmalarının hafiften abartı olduğunu göstermiş oldu bizlere. Rusya'daki maçta bir felaketti. Aldığı tüm topları birisi dışında rakibe hediye etti. Dün de Pogrebnyak'a, maçın 70. dakikasında yaptığı bir orta dışında hiçbir müspet hareketi yok. Her iki maçın toplamında görev yapan 28 oyuncu içerisindeki en kötü adamdı tartışmasız. Yury Zhirkov Rusya'yı finallere götürecekti kendi çabasıyla. Dün maç 1-0 iken hücumda tek başına sürükledi takımını. Ancak özellikle Bilyaletdinov, Semak ve Arshavin gibi Rusya'nın hücum gücüne önemli katkı yapan orta saha oyuncuları tutuk olunca Pavlyuchenko'nun devre dışı kaldığını gördük. Buna rağmen Rusya turu geçebilirdi zira maçın hakemi Terje Hauge Kerzhakov'u kırmızı kartla oyun dışına gönderirken aslında tam tersi bir kararla Handanovic'i oyundan atmalıydı. Geçtiğimiz yıl Chelsea'nin başında iken bir Norveçli Hiddink'in başını fena halde yakmıştı. Şimdi de bir başka Norveçli. Tabii onun etkisi Ovrebo kadar büyük değildi, zira Rusya sahada 11 kişiyken de çok iyi işler yapmıyordu. Bu aynı zamanda Hiddink'in, nerede ise Fenerbahçe'den gönderilmesinden beri gözle görülür ilk başarısızlığı. Milli takım için elverişli duruma geldiği herkesin dilinde. Ruslar kontratını Euro 2012 için uzatmayı düşünüyorlardı. Şimdi ne düşünürler bilemem.



















Fransa İrlanda maçı hakkında artık söylenecek bir şey kalmadı herhalde. Bu maçın bence tek hayırlı yanı Domenech'in Türk milli takımı için ortalarda dolaşan dedikodularının kesilmesidir. Hıncal Uluçvari bir şekilde "Fransa bu turnuvaya kalarak aslında kendisine en büyük kötülüğü yaptı" bile diyebilirim., zira bu Domenech'in görevde bir 4 yıl daha kalmasını getirebilir beraberinde. Yine de Dünya Kupası'ndaki bir hüsranda artık koltuğu boşaltacağını düşünüyorum.

Bosna Hersek-Portekiz maçını sona bıraktık çünkü onunla ilgili söyleyeceğimiz şeyler ayrı. Portekiz çok kötü başladığı eleme grubu maçlarının sonucunda gitti kupaya. Carlos Queiroz'un kellesi isteniyordu bundan 1 sene önce. Şimdi elinde 7 ay daha var. Queiroz Bosna ile ilgili oturup maç kasetlerini izlememiş görünüşe bakılırsa. İngiltere'deki bir araştırma merkezinden yardım almış. 4,5 yıl önce Cheltenham Town kulübü bünyesinde çalışan ama kulüpten ayrılarak kendisine bir şirket kuran Derek Bragg Portekizliye Bosna'lı oyuncuları tanıma konusunda çok önemli yardımlar yapmış. Şirketin dünya üzerinde çalışan 60 adet scoutu var ve bunlar rakip hakkında bilgi isteyen teknik adamlar için bir veri tabanı oluşturuyor. Queiroz, Bosna ile eşleşince Bragg'a başvurmuş ve o da kendisine, Bosnalıların tek tek ve takım bazında güçlü ve zayıf yanlarını, istatistiklerini ayrıntılı bilgilerini içeren 11 sayfalık bir rapor göndermiş. Meslea raporda şöyle notlar bulunuyor.
















-Bosna'nın yetenekli orta saha oyuncuları ve çok iyi iki forveti var, ancak top kendilerinde olmadığı zaman, takım savunmaında disiplin problemleri var. Topa sahip olma ve pas konusunda oldukça üst düzey bir takım olan İspanya onları bu nedenle darmadağın etti.

-Kaleci Nemanja Supic ve defans oyuncuları bireysel olarak yetenekliler ancak orta sahadan çok az destek görüyorlar (Supic iki maçta da oynamadı).

-Rahimic ve Bajramovic top rakipte iken pres yapma amacıyla çok fazla efor harcıyorlar. Ancak diğer orta saha oyuncuları Muratovic ve Salihovic onların yarısı kadar koşmuyor bu da takım kondisyonunda dengesizliklere yol açıyor.

-Salihovic ve Pjanic topsuz koşularda etkililer ancak Misimovic daha çok topun ayağına gelmesini bekleyen bir oyuncu.

-Topu tehlike bölgesinden uzaklaştırmak için çok fazla rastgele vuruş yapyıorlar bu da bazen kritik top kayıplarına sebep olabiliyor.

-Maçın sonlarında mağlup durumdalarsa uzun taçlar denemek yerine, kısa mesafeli atışları tercih ediyorlar.

-En önemlisi ilk golü yemeleri halinde bocalıyorlar ve genelde skoru geri döndürmekte çok zorlanıyorlar.

Bragg'ın Premier Lig'de Everton ve Burnley, Championship'ten 8 takım ve İskoçya'dan Celtic olmak üzere dünya üzerindeki 53 takımla ilişkisi var. 55.000 oyuncuyu içeren veri tabanından yararlanmak için kulüpler yılda 3.000 ile 18.000 pound arası bir bedel ödüyorlar. Merak ettiğim, bizim 3-4 kişilik Milli takım teknik ekibinin Bosna hakkında bu derece detaylı araştırma yapıp yapmadığı.

Hiç yorum yok: