Belçika'nın Excelsior Mouscron kulübünü tüm dünyaya tanıtan 1996-97 sezonu ve Georges Leekens yönetiminde Emile-Mbo Mpenza kardeşlerin liderliğinde, tarihlerinde ilk kez oynadıkları Belçika 1. Ligi'ni üçüncü olarak bitirmeleridir. Takım sadece 6 sezon önce Belçika dördüncü liginde mücadele ediyorken 5 sezon içinde 3 kez lig atlamış ve ülke futbolunun en yüksek kademesine çıkar çıkmaz da lig üçüncülüğünü kazanmıştı. Emile Mpenza Belçika'da verilen Yılın Afrikalı Futbolcusu Ödülü'nü kazandı. Zaten sonra da Belçika vatandaşlığını giyip milli takımda oynamaya başladı. 2000-01 ve 2005-06 yıllarında Belçika Kupası'nda final oynadılar. Anca son 3 yıldır kulüp tam anlamıyla bir çöküş içerisinde. Maddi anlamda altından kalkılamaz bir borç batağındalar. 10 milyon euroya varan borçlar ve bir türlü bulunamayan yeni alıcı kulübü günden güne içinden çıkılamaz bir duruma götürdü. İspanyol, Danimarkalı yatırımcılar ve Roman Abramovich'in Chelsea'yi satın almasında da rol oynayan İsrailli Pini Zahavi talipliler arasındaydı ama satış gerçekleşmedi. Kasım ayında ligde mücadele etme lisansları iptal edildi ama özel bir izinle mücadele etmeye devam ettiler. Dün de vergi dairesinden bir darbe yediler. Ödenmemiş 1.6 milyon euroluk vergi borcu % 300 faize binerek 5 milyon euroya yaklaşmıştı. Bu da 10 milyon euroluk borcun üzerine eklendi. Öyle bir sezon geçiriyorlar ki, her hafta maçlara çıkıp çıkmayacakları 2-3 gün önce belli oluyor. Bugün Bebeto yazısında bahsettiğimiz Miroslav Dukic'in 30 Ekimde bıraktığı koltuğu devralan Hollandalı Teknik direktör Hans Galje "her gün yaşama savaşı verir gibiyiz" diyor.
Bu durumdaki kulüplerin yarıştıkları spora sarılmaları hep garip gelmiştir insanoğluna ama Mouscron'lu futbolcular da belki kafaya takacakları onca şeyin içinde, kendi elleriyle değiştirebilecekleri tek şeyin sahadaki oyun olduğunu anlamış gibiler. Takım bu yokluğa ve her an "kulüp iflas etti herkes başını çaresine baksın" haberinin düşebilme ihtimaline rağmen ligde sekizinci sırada. Son maçta kendi evlerinde Lokeren'e 5-0 mağlup oldular ama ondan önceki 4 maçı üstüste kazanmışlardı. Hatta 24 Eylülden beri sadece 1 kez mağlup oldular. Futbolcular hala bu şartlara karşı bir protesto eylemine girişmediler.
Bu arada yeri gelmişken Belçika Ligi'nin bu sene başladığı acaip play-off uygulamasına da değineyim. Lig bu sezon 18'den 16 takıma düşürüldü. 30 maç sonunda son sırayı alan takım küme düşüyor. 15. takım ise 2. Ligde iki ve beşinci sıra arasındaki takımlarla ile bir play-off oynuyor. Kalan 14 takıma bakalım. İlk 6 sırayı alan takımın sezon için puanları yarıya bölünerek bir Play-off grubu oluşturuluyor. Bu maçlar sonucunda grubu lider bitiren lig şampiyonu oluyor. İlk 2 sıra Şampiyonlar Ligi, üçüncü sıra da Avrupa Ligi bileti alıyor. Dördüncü sıradaki takım da yedi ve ondördüncü sıralar arasındaki 8 takımın iki gruba bölünmesi (puanlar sıfırlanıyor)ve bu iki grubun liderinin arasında oynayacağı maçın galibi ile son Avrupa Ligi bileti için bir maç yapıyor. Niye bu kadar kasmışlar anlamadım. Yani şu var, normal sezon sonunda ondördüncü sırayı alan bir takım, birinci bitiren bir takımın yerine Avrupa Ligi'ne gidebilir.
İngiltere'den Türkiye'ye arabayla yolculuk
-
“Hayatımda yediğim en iyi dondurmaydı” dedi Ozan. Ömrünün henüz 5 yıl 6
ayının geride kaldığını düşününce çok iddialı bir açıklama gibi
gelmeyebilir. Ama...
4 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder