21 Ocak 2010 Perşembe
BİR ANTALYALI BAŞPEHLİVAN: CENGİZ ELBEYE
Recep Gürbüz'le baslamisti Antalya'da güresin kipirdamasi. Kirkpinar'dan sonra en eski turnuvaya sahip Antalya'nin cikardigi ilk baspehlivandir ve bunu o kücücük yapisiyla 1988 yilinda 24 yasindayken finalde kendisinin iki kati büyüklügündeki rakibi Recep Kilic'i yenerek basarmistir Recep Gürbüz. Ayni zamanda gecen sene Kirkpinar'da ücüncü olan Ali Gürbüz'ün de babasidir kendisi.
Recep Gürbüz:
Güllük'ün TRT caddesiyle birlestigi yerdeki Migros'un (o zamanlar Migros yok tabii) karsisindaki kaldirimdayim, Güllük caddesinden geciyor konvoyla Recep Gürbüz, kemeri boynunda üstü acik bi arabayla. Gözgöze geldik, öyle bi saflik, öyle bi temizlik aldim o bakistan, müthis gururlu ama etrafa utanarak el salliyor. Bütün herkes de onu selamliyor, alkisliyor. Ve tam 1 yil sonra 1989'da beyin tümöründen hayatini kaybettigi haberini ögrendik. Bütün Antalya aglamisti arkasindan.
Bir sonraki Kirkpinar Baspehlivanligini da Cengiz Elbeye getirmisti Antalya'ya.
Bahceli'de Sera pastanesi sokaginda bi bodybuildingci vardi, sol ayak bilek baglarim kopup, daha sonraki iyilesme sürecinin son dönemlerinde bilegi güclendirmek icin oraya takilirken, Cengiz Elbeye'nin de oraya takildigini ögrendim, sahibi arkadasiymis. Arada sirada gelir gider derken, cok karsilastik orada. Heybet lafi kücük kalir yaninda.Ya da heybet buna denir, ya da ben bu kelimenin anlamini hayatimda ilk defa Cengiz Elbeye'nin cüssesinde anlamlastirabildim de denilebilir.. Daha önceleri öyle heybet kelimesini aktif olarak kullanmak zorunda kalmamistim. Güresi severim falan filan derken bayagi bi güres muhabbeti yaptik. Ahmet Tasci icin güresmez, dayak atar, tokat atar derdi. Bir ara ikisinin finallerinden biri de elense cekme yerine tokata dönüsmüstü zaten. Beraber bi fotograf cektirmisligimiz var, hala saklarim. Fotoda ilk dikkat ceken ikimizin de masada duran elleri. Cengiz Elbeye'ninkilerin yaninda bizim el yeni dogmus bebek eli gibi kaliyor. Ülkücü oldugunu da söylemisti, tokalasip öpüsürken kafalari tokusturmak zorunda kaliyorduk, bi keresinde tokalasirken kafamda hafiften bir catirdama hissettigimi hatirliyorum.
Mehmet Ali Erbil'in basrol oynadigi "By E" filminde kücük bi rol almisti ve Ahmet Tasci ve bir sürü pehlivanla birlikte Pierre Guiarchon'nin prodüksiyonuyla Ekim 2000'de‘ ‘The Bashpehlivanns of Turkey-La Lutte de Legendes’’ adli bir oyunu da Paris'te sergilemislerdi.
By E filminden bir kare:
O oyunun afisi:
Ve Recep Gürbüz gibi bir baska Antalyali Baspehlivan Cengiz Elbeye'de de beyin tümörü teshis edilmis, gecen Mayis ayinda da böyle fenalasmis ve yogun bakima alinmisti bu yüzden. Dün kenar köse bir haberini gördüm:"Cengiz Elbeye yogun bakimda!"
Popüler kültürle basa cikmasi imkansiz olan Yagli Güres'imizin en eski turnuvasini 2 kere kazanmis KOCA BIR BASPEHLIVAN. Henüz 42 yasinda. Antalya'ya 1988'de Recep Gürbüz'le gelen Kirkpinar Baspehlivanlik bayraginin tasiyicisi, Hasan Tuna, Osman Aynur'a, Mehmet Yesilyesil'e aktaricisi. Ahmet Tasci gibi istisna bir güresciye ait bir muazzam Kirkpinar Baspehlivanlik hegemonyasinina kismen de olsa dur diyebileni. Cengiz Elbeye.
Tanri sifa versin...
by meinkissen
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
sabah gary neville postuna yorum yazacaktım nedense vazgeçtim. Cantona örneğini verince aklıma filmdeki repliği gelmişti: "I'm not a man, I'm Cantona" diye :)
3 yıldır bülent abiyi okurum. Ara sıra da buraya uğrardım. Bugün, akşam eve gidince flying dutchman'i de ekleyeyim yer iminin köşesine (en solda aceto, en sağda flying dutchman oldu :))diye karar verdim. Geldim bu postu okudum. Gözümde tüten Antalyamı benim kadar bilen birini görünce(küçüklüğünde yerel güreşlere koşa koşa gitmiş birisi olarak postun konusuna ayrıca teşekkürler) yüzümde oluşan gülümseme bugünkü en mutlu anımdı.
Allah sevdiklerine bağışlasın.
Allah acil şifa versin. Çocuk yaşlardan itibaren yağlı güreşleri seyrederim. Son 30 yıldaki en önemli pehlivanlardan birisinin hastalığının medyada bahsinin geçmemiş olması ne kadar üzücü.
antalya'da özellikle eskiler ve kırsal kesimdekiler bu insanları bilir ve konuşur, yaptıkları güreş oyunlarını, kündeye getirirken ettikleri kurnazlıkları...
vallahi nostalji oldu benim için.
Bu hastalığın medyada bahsinin geçmemesi, kesinlikle bilinçli bir propogandanın sonucudur. Başka şekilde izah edilemez.
Adem
Yorum Gönder