12 Ocak 2010 Salı

FUTBOLDAN BIKANLAR
















Birkaç ay önce, 22 yaşındaki İrlanda'lı kaleci Shane Supple Ipswich Town takımı ile anlaşmasını feshederek futbolu bıraktığını açıkladı duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da, kararın ayrıntısında Supple, futboldan eskisi kadar zevk almadığını ve yeşil sahalardan soğuduğunu belirtmişti. Tabii bunda Ipswich'te forma giydiği 4 yıl boyunca sık sık Ipswich'in transfer ettiği kalecilerin arkasında beklemesi, sıranın bir türlü ona gelmemesi ve Falkirk ile Oldham Athletic'te geçirdiği kiralık dönemlerinin de getirdiği bir bezginlik vardır ama, genelde böyle durumlarda takıma veda edilir, futbolu bırakma gibi bir durum olmaz. Supple'ınki biraz radikal bir karar oldu anlayacağınız. İngiliz medyası futbolcunun catering işinde kariyer yapacağını bildirdi. Ha bu arada belirteyim Supple ülkesine döndü ve Dublin'deki Saint Brigids GAA kulübünün futbol takımının kalesini korumaya başladı. Tabi bu işi hayır amacıyla amatör düzeyde yapıyor, profesyonel futbola veda etmiş durumda. Biz de bundan hareketle futbol mesleğini icra etmesine rağmen, ondan hoşlanmayanları ve bu düşünceyi daha da ileri götürüp sahneden çekilenleri bir ele alalım dedim.

Espen Baardsen ile başlayalım. Tottenham ve Watford forması ile 1996-2002 yıllarında Premier Lig'de forma giyen Norveçli kaleci 25 yaşında şu anda uluslararası yatırım şirketi Eclectica Asset Management firmasında fon yönetiminde görev yapıyor. Sosyal ve Ekonomik Bilimler mezunu olan Baardsen tarım sektöründen gelen yatırımları değerlendiriyor. Futbolu bıraktıktan sonra "herkes futbolu kolay ve eğlenceli bir iş gibi sanıyor ama şu anda yaptığım işten daha sefil bir işti" şeklinde bir demeci vardır hatta. Kendisiyle yapılmış bir röportajı burada bulabilirsiniz. 26 yaşında futbolu bırakarak boksa geçiş yapan İngiliz fubolcu Curtis Woodhouse da "futbol masa başı işiymiş gibi sıkıcı geliyor, 35 yaşına kadar top oynayıp, çocuklarıma para götüreceğimi düşünmek kabus gibi" diyerek futbolu bırakmış, boksa geçmiş ama sadece 1 profesyonel maça çıkıp yeşil sahalara geri dönmüştü.

Şu anda Tottenham Hotspour forması giyen Benoît Assou-Ekotto'nun "futbolu zaten sahada oynuyorum, bir de niye televizyonda izleyeyim, onu izlemek yerine Ice Cube veya 50 Cent dinlerim daha eğlenceli" şeklinde bir açıklaması var. Premier Lig'de uzun yıllar forma giymiş kaleci Paul Telfer de, arkadaşlarıyla golf oynarken futbol kelimesini yasaklayan ve sürekli yaptığı işten konuşulmasından nefret eden bir adam olarak tanımlanıyor. Yin Premier Lig'de uzun yıllar forma giymiş David Batty'nin de "milli maçları izlerken beni sıkıntı basıyor, bazı insanların bu maçları izlemek için para verdiğini aklım almıyor" demişliği var ki adam milli formayı giymiş bir futbolcuydu. Sidney Govou, David May, Olof Mellberg gibi futbolcular da sadece kendi takımlarının maçlarını izleyip, onun dışında diğer sporları izlemeyi tercih eden adamlar. David May rugbyi futboldan daha çok seviyormuş örneğin.

























Gabriel Batistuta'nın otobiyografisini yazmasında kendisine yardım eden Alessandro Rialti isimli gazetecinin de açıklamaları önemli. "Gabriel ofisime geldi ve benimle aile hayatı üzerine tam 5 gün aralıksız konuştu. Konu futbola bir kez bile gelmedi. Yeşil sahalara geçme zamanı geldiğinde, bana "bütün kayıtlar orada, anlatmama gerek yok" diyerek ofisimden ayrılmıştı" diyor Rialti.

Gelelim futboldan hoşlanmamaları ile birlikte bir de erken yaşta ondan kopup kariyerlerine başka yerlerde devam edenlere. Tabi burada dini inançları sebebiyle futboldan kendi istekleriyle ayrılan Carlos Roa gibi isimlerden bahsetmiyoruz. Örneğin eski M'boro'lu Morris Emmerson'dan örnek verelim. Emmerson bir FA Cup maçı sonrası Boro teknik direktörü Raich Carter tarafından yenilen 2 golden dolayı eleştiriliyor, aynı anda hamile olan karısını da hesaba katıp, bu futboldan bana rahat olmayacak diyerek futbolu bırakmış ve bilgi iletişim teknolojisi sektöründe çalışmaya başlamış.

Tobias Rau'dan daha önce bahsetmiştik. Geçtiğimiz sezon sonu geçirdiği bir dolu sakatlık sebebiyle futbolu brıakmıştı. Rau Eintracht Braunschweig ve Wolfsburg takımlarının formasnını giydikten sonra Bayern Munich'e transfer olmuş, ancak Geçirdiği bir dolu sakatlık Bayern'de 2 senede sadece 13 maça çıkabilmesine sebep olmuştu. Bayern onu 2005'te Arminia Bielefeld'e sattı ama orada da 3 yıl sonunda bir sezonda oynayabileceği maç sayısına bile erişememişti. Haziran ayında Bielefeld onu serbest bıraktı. O da spor üzerine akademik kariyer yapmak içni futbolu bıraktı. Röportajında "yeni bir takımda yeni bir hayata başlamak istemiyorum" diyordu. Sporting Lizbon, Ajax, Bengica ve Atletico Madrid gibi üst düzey takımların formasını giymiş Daniel da Cruz Carvalho 27 yaşında futboldan sıkıldığını ve daha ilgisini çeken şeylere zaman ayırmak istediğini belirterek kariyerine nokta koymuştu. Hidetoshi Nakata'nın da 29 yaşında futbolu bırakışı benzer nedenlerledir. Bıraktığından beri seyahat acentası işleriyle uğraşıyor ve moda tasarımcılığı yapıyor. Reading tarihinin en yetenekli oyuncularından Robin Friday de futbolu "bana ne yapacağımı söyleyen insanları dinlemekten bıktım" diyerek 28 yaşında bırakmıştı (onunla ilgili ayrı bir araştırmamız olacak).

Yunanistan'dan Paris Georgakopoulos ile devam edelim. 1980'lerin sonunda ve 90'ların başında Panathinaikos forması giyen orta saha oyuncusu, 1991 yılında yeni bir kontrat teklifi almış, ancak bazı şartların iyileştirmesini isteyince başkan Giorgos Vardinogiannis tarafından reddedildi. O zamanın Yunan futbol yasalarına rağmen kontratı otomatik olarak yenilendi ama bütün sezonu tribünlerde geçirdi ve akademik eğitime kendisini verdi. Sezon sonu Olympiakos'un teklifine Vardinogiannis 1.5 milyonluk bir bonservis bedeli belirleyince futbolu 26 yaşında bıraktı ve halen deva mettirdiği mühendislik mesleğinde kariyer yaptı. Liverpool'ın 1981-88 yılları arasındaki oyuncusu Craig Johnston da futbolu 28 yaşında kızkardeşinin hastalığıyla ilgilenmek için bırakmıştı.

Peter Knowles'ın hikayesi de ilginç. 17 yaşında transfer olduğu Wolverhampton Wanderers ile başarılı maçlar çıkartan ve İngiltere 23 yaş altı milli takımına da seçilen Knowles 1960'ların sonlarında Amerika'da oynanan bir kaç özel turnuvada konuk olarak forma giymek için bu ülkeye gider. ABD ziyareti sırasında Yehova Şahitleri ile tanışan ve onların yoğun etkisi altında kalan Knowles, İngiltere'ye döner ve 25 yaşında futbolu bırakır. Amacı İncil'i özümsemeye daha fazla zaman ayırmaktır.
















George Connelly ile incelemeyi bitirelim. Olacağı kadar olamayanlardan o da. 1960'larda 17 yaşında Celtic Park'a adım attığında Beckenbauer'le karşılaştırılan bir adamken sonu pek iyi bitmeyenlerden. Aile hayatının oldukça çalkantılı geçmesi, sahip olduğu evi ile ilgili yaşadığı maddi sorunlar futboldan 28 yaşında kopmasına sebep olmuştur. "Futbol oynamak bile bana paraya maloluyordu, eve cebimde 59 poundla gidiyordum ve ödemek zorunda olduğum bir mortgage, doyurmak zorunda olduğum iki çocuğum, iki arabam, elektrik ve gaz faturalarım ve iyi gitmeyen bir evliliğim vardı. Neden devam edeyim diye düşündüm" açıklaması ünlüdür. Bugün bir taksi şöförü olarak hayatını sürdürüyor.

10 yorum:

varol döken dedi ki...

halı sahadan emekli olan 45lik amcalar tribute istiyorum!

Kazim dedi ki...

Bizim Turklerden yok mu aga ben birakiyorum diyen acaba?

the_Q dedi ki...

biliyorum postla alakasız bi yorum olcak ama galatasaray go ahead eagles halil çloağı transfer etmiş.futbolcu hakkında bi biligimiz yok jam derks in özellikle istediği için alındığı söyleniyor.siz acaba bu futbolcu hakkında deatlı bi bilgiye sahipmisinz? teşekkürler
ANIL

Flying Dutchman dedi ki...

detaylı bilgiye sahibim de daha ortada transfer falan olmadığı için (kulüp sitesinde veya hollanda basınında tek bir haber yok) iş kesinleşsin yazarız...

ksaadetlioglu dedi ki...

Vieri'nin zamanında "I was telling a friend last week, I would stop playing [football] now to play cricket if I could get the same contract." demisligi vardir bu konuda... :)

gerisi önemli değil... dedi ki...

isveçli thomas brolin de erken bırakmıştı sanırım.

il Capitano dedi ki...

bi de pascal nouma var.futbolu bıraktıktan sonra beşiktaş maçları dışında maç izlemeyi düşünmüyorum,basketbol daha keyifli tarzı açıklamalar yapmıştı.gerçi acun parayı bastırınca gelip devler ligi'nde süründü ama olsun :)George Connely'nin hikayesi ilginçmiş...

L.E.N. dedi ki...

Eşeltrik faturası ödemek zorunda kalsam ben de futbolu bırakmayı düşünürdüm.

Düşünsenize, eve her ay ne anlama geldiğini bilmediğiniz bir şey fatura ediliyor.

- Mr. Connolly, eşelktriğinizi borcununu ödemediğiniz için kestik.
+ Oh be ! İçimdeki yeşil saha aşkı bambaşka ulan artık !

Flying Dutchman dedi ki...

:))))

Baran Doğan dedi ki...

Sidney Gowou'nun da böyle bir açıklaması vardı.