Maç başına prim, galibiyet primi, kupa primi, şampiyonluk primi gibi futbol takımlarının başarıya ulaşmaları halinde kendilerine yapılan ekseriyetle para ödemesi şeklindeki ekstra ödülleri hepimiz biliyoruz. Bu ödüller para olmadığı zamanlarda da genelde ev veya araba şeklinde oluyor. Meşhur bir jip krizimiz vardı zamanında biliyorsunuz. Bunun tersi olarak tüm takıma özel bir ceza kesen teknik adamları çok fazla görmedik futbolumuza. Bireysel para cezalarına sık rastlıyoruz ama, erken kampa alma, maç sonrası antrenmana çıkarma, izinleri iptal etme gibi ufak ve sürekli olmayan uygulamalar dışında, takımın tümünü kapsayan cezalara pek fazla rastlamadık. Bu yazı bunları, hatta en absürd olanları konu alacak işte.
Daha önce AFC Wimbledon yazısında da bahsettiğimiz Wimbledon başkanı, meşhur Sam the Sham' (hilekâr Sam) lakabıyla alınan Sam Hammam ile başlayalım. 1998-99 sezonunda Hammam'ın tüm futbolcuların kotrtatına koydurduğu bir maddeye göre takım eğer herhangi bir maçı 5 gol farkla kaybederse
tüm futbolcuları operaya götürme ve bir Lübnan restoranında yemek yemeye zorlama gibi bir hakkı vardı. O yıllardaki en has
Crazy Gang üyelerinden Robbie Earl bu kuralın herkesin kontratında yazdığını ve söz konusu Lübnan restoranında menüde kendilerine koyun testisi, dana beyni gibi yemklerin olduğunu anlatıyor. Hammam'ın saldığı korku geçerli olmuş olacak ki Wimbledon o sezon hiçbir maçı 5 farklı kaybetmedi. Ama bir kez çok yaklaştılar. Nisan 1999'da Arsenal'e 5-1 yenilerek. Son dakikalarda hepsine bir mide bulantısı gelmiştir büyük ihtimal. Arıza Vinnie Jones konrtattaki bu maddeyi görünce sezon başı takımdan ayılıp QPR'ye gitmiş olabilir.
Aynı sezondan bir başka anektod. 1998-99 sezonunda Burkina Faso Ligi'nde mücadele eden, ordunun takımı Armed Forces Sporting Union'lı futbolculardan 11'i, kaybettikleri kritik bir maçtan sonra kafaları kazınmış halde geceyi hapiste geçirmişlerdi. Kulüp başkanı General Zoumana Traoré yaptığı açıklamada "
bizim takım söz konusu olduğunda konu sadece futbol değildir, ordunun şerefi de söz konusudur, bu futbolcuların ordunun onurunu koruyan askerler gibi hissetmeleri için biraz disipline ettik ve kafalarını kazıdık" demiştir. Madem ordudan girdik devam edelim. 2000 yılında Nijerya ve Gana'da düzenlenen
Afrika Kupası'nda gruplarda elenen Fildişi Sahili milli takımı ordu kampın götürülmüş ve bir süre orada tutulmuştur. Askeriyenin, futbolcuları kızgın taraftarlardan korumak için başvurulan bir yöntem olduğu yönünde açıklama yapılmasına rağmen, sonradan öğrendiliğine göre futbolcular askeri kıyafetlerle yerde süründürülmüş ve askeri görevlilerin hakaret dolu nutuklarına maruz kalmışlardır. Oliver Tebily ve Ibrahima Bakayoko gibi oyuncular o yıllarda Fildişi kadrosundaydı.
Geçelim devlet erkanına.
Saddam Hüseyin'in oğlu Uday'ın meşhur kırbaç hadisesini atlamayacağız tabi. Irak milli takımının kaybettiği maçlar sonrasında futbolculara elektrik veren, falakaya yatıran, kırbaçlatan Uday, mağlup götürülen maçlarda devre arasında soyunma odasına telefon edip
futbolcuları, el ve ayaklarını kesip köpeklere atacağını söyleyerek tehdit ediyordu. Hatta kendisinin maçlar sırasında, kötü oynayan oyuncuya kaç falaka çekileceğine dair bir çizelgesi de bulunuyordu. Eski milli futbolcu Sharar Haydar'ın anlattıkları tüyler ürpertici. Haydar 4 ayrı maçtan sonra işkenceye uğradığını hatırlıyor. "
Amman'da Ürdün'e karşı bir hazırlık maçı oynamış ve 2-0 kaybetmiştik. Maç sonu Uday beni ve 3 arkadaşımı hapishaneye götürdü. Formalarımızı çıkardılar, ayaklarımız bir tahtaya bağlandı ve sırt üstü yatırıldık. Pürüzlü zeminde bizi ileri geri çekerek çıplak sırt derimizi yüzdüler. Ardından sırtımızı kuma yatırdılar. Sonra da bizi bir merdivene tırmanıp dışkı dolu bir havuza atlamak zorunda bıraktılar. Böylece yaralarımızın mikrop kapmasını istiyorlardı. Orada olduğumuz süre boyunca günde 20 falaka yiyordum. Bunu bana yapanlardan merhamet dilediğimde, emir kulu olduklarını ve emre uymazlarsa aynısının onlara yapılacağını söylüyorlardı." Haydar 1998'de Irak'tan kaçmış ve bugün hala Londra'da yaşıyor. Uday'ın bu uygulamalara sadece futbolcuları değil, ülkedeki tüm sporcuları maruz bıraktığını söylüyor.
Bir de mağlubiyete ceza vermek yerine, galibiyet için belirlenen primi geri çekenler var. 1971-1993 yılları arasında, 22 yıl boyunca Dundee United'ın hocalığını yapan ve 1982-83 sezonunda takımı İskoç şampiyonluğuna ulaştıran efsane Jim McLean, takımının Motherwell'i 6-1 mağlup ettiği bir maçtan sonra galibiyet primini oyunculara ödememişti. Sebebi se oyuncuların seyircilere yeteri kadar "eğlence" sağlayamadıklarıydı.
1 yorum:
serdar özkan'ı, nobre'yi falan da uday'a verebilseydik.. ya iyi oynamaya başlarlardı, iyi oynamaya başlamazlarsa da kaçıp giderlerdi. her şekilde pozitif sonuç.
Yorum Gönder