EL SECRETO DE SUS OJOS

2010 En İyi Yabancı Film Oscar'ı dalındaki aday filmlerden birisi "El Secreto de Sus Ojos". Çok fazla sallamadığım Oscarlarda tek baktığım daldır. Gerçi akademi geçmişte nasıl nice başyapıtı es geçmişse bu dalda da aynı yeteneğini sürdürmüştür. 30 yıla yayılan bir hikayeyi anlatıyor bu Arjantin filmi. Arjantin Adliyesi'nde çalışan bir görevlinin, 1974 yılında işlenen bir cinayeti araştırması ve yıllar sonra bunun üzerine yazdığı roman üzerinden giderek karakterlerin hayatına bir bakış fırlatıyor. Film Eduardo Sacheri'nin La pregunta de sus ojos romanından uyarlanmış. Filmin yönetmeni Juan Jose Campanella daha önce Law&Order ve House MD gibi dizilerin bazı bölümlerinin yönetmenliğini de üstlenmiş bir isim.

El Secreto de Sus Ojos, içinde 2 ana hikaye barındırıyor. Filmde araştırılan cinayet ve baş kahraman Benjamín Espósito'nun, Irene Menéndez-Hastings'e karşı hissettiği 30 yıldır içinde tuttuğu duygular. İkilinin arasındaki ilişki yıllar geçtikçe bu olay örgüsü çerçevesinde gelişiyor. Film hem kurgusu, hem oyuncu performansları hem de yönetmenlik sanatı açısından son derece tatmin edici. Ama özellikle filmin tam ortasına rast gelen ve bir karakter hakkındaki sırrın ortaya çıkmasıyla başlayan, Arjantin denince akla ilk gelen şeylerden birisi olan futbolun da filme bulaştığı müthiş bir sahne var. Racing'in El Cilindro de Avellaneda Stadyumu'nun metrelerce uzağından helikopter çekimi ile başlayıp, kamera açısı değiştirmeden, tek planda çekilmiş olağanüstü bir sahne. Sahnenin çekiminin ön prodüksionu için tam 2 yıl harcanmış. Aşağı yukarı 3-4 dakika süren bu sahne 3 günde çekilmiş ve 9 ayda post prodüksiyonu tamamlanmış. Ama ortada öyle bir şaheser sahne var ki ağzınız açık izliyorsunuz adeta. Nefes almadan. Filmin son bölümünde de hoş bir twist var. Genel anlamda da Arjantin hukuk sisteminin içine sınmış ajanların ve hakimlerin, askeri cuntanın hapisten çıkartarak halkı gözetlettiği bir istibdat yönetiminin fotoğrafı var alt metin olarak izleyiciye sunulan.

Un Prophete ve Das weisse Band'ı (The White Ribbon) henüz izlemedim ama bu sezonun ABD dışından gelen en iddialı filmlerinden biriyle karşı karşıyayız.

Mehmet Ali bu enfes ötesi sahnenin linkini vermiş sağolsun.