25 Mayıs 2010 Salı

IP MAN




















Uzakdoğu sinemasının son yıllarda yaptığı çıkış daha çok gerilim sinemasıyla başlayan ancak daha sonra romantik-komedi, drama gibi dallara yayılan oldukça özgün örneklerin üretildiği şeklinde karşımıza çıktı. Bu sinema, Türkiye'de yıllar önce video piyasasında patlamış ve bir dolu, sokak deyimiyle "vurdulu kırdılı" filmlerin, yani dövüş sanatlarının sergilendiği filmlerin elden ele dolaşmasına, sinemalara düşmesine, Bruce Lee'nin ve onun ismini kullanan belki de 50'den fazla taklit filmin türemesine sebep oldu aynı zamanda. 1990'ların ortasından itibaren Çin ve Hong Kong sineması çıkardığı filmlerde bu dövüş sanatları öğesini, dramalarda bir sos olarak kullanmaya ve bunu fantastik unsurlarla süslemeye başladı. Hero, Crouching Tiger Hidden Dragon, The House of Flying Daggers bu tür filmlerdir. İşte Ip-Man bu ekolün, dövüş sanatları tarafının ağır bastığı bir film. Zaten bunun olması da kaçınılmaz zira film, Çin'in ve hatta Uzakdoğu'nun ilk dövüş sanatları ustası olarak bilinen Yip Man'ın hikayesini anlatıyor.

Ip Man, 2. Dünya Savaşı'nın öncesinde, 1930 ve 40'lar arasında, Japonya'nın işgalinin hemen öncesi ve işgal sırasında geçiyor. Dövüş sanatlarının merkezlerinden birisi olarak bilinen Çin'in Foshan kentinde doğup büyüyen Ip Man zaten halk arasında son derece saygı duyulan bir figürken, savaş yıllarında halkın kurtuluş mücadelesinde bir simgeye dönüşüyor. Tabii filmde zaman zaman hissettiğiniz Çin milliyetçiliğine de değinmek lazım. Örneğin filmin sonuna doğru İp Man, mücadele ettiği Japon generale "Japonlar dövüş sanatlarını kaba kuvvet olarak kullanıyor, oysaki Çin felsefesinde savaş sanatlarının arkasında sevgi, şefkat gibi öğeler vardır, o yüzden asla anlayamazsınız" şeklinde bir nutuk çekiyor. Bunu yapan adam Tibet, Uygur, Moğolistan gibi bölgelerde zülum yapan bir halkın temsilcisi olunca filme duyulan sempati hafiften azalıyor doğal olarak. Bu tür siyasi söylemler bir tarafa bırakıldığında o müthiş koreografileri ağzınız açık izliyorsunuz.

Eski bir dövüş sanatları ustası olan Sammo Hung'un tasarladığı koreografilere hazırlanmak için büyük bir çalışma içine giren başrol oyuncusu Donnie Yen, rolü hayatının en zor rolü olarak görüyor. Nitekim Yen bu role hazırlanmak için aylar süren, günde tek öğünü içeren bir diyete girmiş, her gün Wing Chun adındaki dövüş sanatını çalışmış. Çekimler sırasında bir sahnede savrulan bir balta sol gözünün hemen yanında bir yarık açmış. Sette sürekli bir masör bulunuyormuş ve aktör bazı günler sakatlıklar sebebiyle sol kolunu kullanamamış. Bu rol ona o kadar etki etmiş ki, filmden sonra konuşma tarzı, sesi ve yürüyüşünün bile değiştiği söyleniyor.




















Bu tür dövüş sanatları filmlerinden hoşlananlar için bulunmaz fırsat. Bruce Lee'nin de elinden geçtiği (üstteki resim) bu büyük ustanın hayat hikayesinin bu yıl piyasaya sürülen ama ilki kadar beğenilmeyen bir de devamı var. Ben yazıyı, filmden bir bölüm ile bitireyim. Bu adamla deplasman yapmak lazım...

5 yorum:

Atilla Çelik dedi ki...

Normal şartlar altında ambale dövüş filmlerinden hiç hoşlanmam. Ama bu filme dövüş filmi gözüyle bakan feci şekilde yanılır. Muazzam bir filmdir. İzlediğimde çok etkilenmiştim ve derin bir öyküsü var.

Kim ne derse desin, Hollywood senaryo ve konu olarak bitmiş durumda. Ama Uzakdoğu'da kurgu ve senaryo bitecek gibi değil. Daha bugün listeme 20-30 tane Uzakdoğu filmi almıştım. Şansa bak ki IP Man'in 2. bölümünü de listeme ekleme yaparken rastgelmiştim. Ama iyi ama kötü her türlü izlenir ikinci bölüm de...

SirEvo dedi ki...

Dövüş, drama, savaş, entrika nereden bakarsanız bakın müthiş bir film. Türe falan bakmayın, filmi izleyin direk. Müthiş ötesi

solo dedi ki...

ben izlemeden önce ismine bakıp "hacker" filmi falandır sanmıştım, çok güzel bir hayal kırıklığı olmuştu.

husnupol dedi ki...

Cd almaya gittiğim dukkandaki cocugun ısrarla ısrarı uzerıne vakit gecirmek icin aldıgım bir filmdi..Uzun süre cdlerin arasında durmasına ragmen bir gun can sıkıntısından dvd ye takmıstım..Film baslarda klasik dovus filmlerine benzemesine ragmen kareograflar bile izlemeye deger fikrimi percinlese de japon muhabbeti girdikten sonra film tadından yenmez bir hal aldı..Bir baktım filmin hic bitmemesini ister durumdaydım..Film sonundaki resimlerini izleyince gercek oldugunu anlayıp hemen internetten aradım..Adamın bir de bruce lee hocası oldugunu anlayınca sok gecirdim..Canım sıkıldıkca 2-3 ayda bir tekrar izlerim..Filmin ikincisi de cıkmıs durumda..Filmi izleyen kesinlikle hayal kırıklıgına ugramaz..İkincisi filmde birincisi kadar drama olmasa da oda gayet basarılı bir film..Herkese kesinlikle öneririm..

Yabancı dedi ki...

ya yeni izlemiştim ben de bu filmi ama genel kanının aksine hiç beğenmedim. size de film ortalarda bir yerde bitti gibi gelmedi mi? daha çok şey olacak gibiydi, gelişme bölümünde film bitti sanki. vasatın altında bir film benim kanımca.