4 Mayıs 2010 Salı

THE ROAD

























2006 yılında piyasaya sürülen, Cormac McCarthy'e ait bir roman "The Road". 2007 Pulitzer Ödülü'nün adayları arasındaydı. 2007 yılında yapımcı Nick Weschler kitabın film haklarını satın aldı ve yönetmenlik koltuğuna Palebo, Nick Cav and The Bad Seeds, Bush, Therapy, Depeche Mode gibi grupların videolarını yönetmiş Avustralyalı John Hillcoat'u oturttu. Hillcoat'un elinde 20 milyon dolarlık bir bütçe vardı. 2009 yapımı post-apokaliptik film The Road'un başlangıç hikayesini böyle açıklayabiliriz. 20 milyonluk bütçce CGI efektlerinden kaçınmayı gerektiriyordu ki Hillcoat da filmi Pennsylvannia'daki harabelerde çekmiş. Bir baba ile oğulun, dünyada meydana gelen ve bitki ile hayvan yaşamını öldüren, hayatta kalan insanları yamyamlığa götüren bir felaketten sonra hayatta kalma çabasını anlatıyor. Viggo Mortensen baba, rolü gereği Mortensen ve Charlize Theron'un oğlunu oynayan ve Theron'a cidden çok benzeyen Kodi Smit-McPhee çocuk rolünde, filmin tüm kadrosundae olduğu gibi isimsiz karakterleri canlandırıyorlar. Kıyamet sonrası tabloyu anlatan birçok filmde olduğu gibi kasvet, karamsarlık atmosferinin üzerine bir de güneşin yokluğu sebebiyle sürekli bir "ikindi" havasında geçen gündüzler ve gece eklenmiş. Bu yüzden de filme dayanmak zor olabiliyor bir süreden sonra. Mortensen film için biçilmiş kaftan olduğunu kanıtlamış kolaylıkla. İnsanoğlunun bağlı olduğu kaynakların yokluğunda nasıl birbiriyle mücadele içine girdiği tarafında Lord of The Flies'la çakışıyor ve filmin ana metni arkasında sıkı bir baba-oğul ilişkisi tasviri var. Filmin % 80'inde beyaz perdede sadece bu 2 karakteri gördüğümüzden ilişkileri hakkında derinlemesine analiz yapma imkanı da buluyoruz. Hillcoat'un filmin bu tarafını iyi kotardığını söyleyebiliriz.

Çarpıcı, izleyiciyi tokatlayan bir film değil The Road. Daha alttan alta işleyen, dingin bir hikaye. Nick Cave tarafından bestelenen müzikleri de avantaj olarak bir yere yazın. Tavsiye edilir ama mucize beklemeyin şimdiden söylemesi...

3 yorum:

frodo555 dedi ki...

Tek kelime: Sucks!
Tamam bir film her soruyu cevaplandırmak zorunda değil de;bu kadar sallamasyon olanını da ilk defa görüyorum...

----Spoiler------
Felaket ne? N'ooldu? Güneş nerede? Charlise bir gece nereye kayboldu? Motorlar niye çalışmıyor... Güneye niye gidiliyor? Sahile niye gidiliyor? Yemek ve temiz su dolu bunker'ı neden terk ediyorlar... Bunların hiçbirine cevap vermeden bu tür bi film çekilir mi kardeşim.... Bütçe bu kadar düşükse çağırsayın Vigo yerine ben oynasaydım, aradaki ücret farkını da 30 saniyelik iki efektle en azından filmin başında olup biteni biraz olsun açıklamaya harcardın... Yalan ötesi bir film, bırakın bilet parasını; limitli net kullananların ~1GB lık kota ziyan etmelerine değmez... Korsan DVD ciler bu filmi satın alana üstüne 3 TL ödeyerek vermeliler bence...

SirEvo dedi ki...

İzlediğim filmlerle ilgili bir şeyler yazarım genelde ama bu film beni ne olumlu ne olumsuz hiç etkilemedi. Yani off müthiş film ya da rezalet ya rezalet diyemedim izledikten sonra. Sırf oyunculukların güzel olduğu felaket filmlerinden. İşlenişi biraz farklı olsa da durağan devam etmesi ve azıcık da uzun süresi biraz sıkabiliyor. Dediğin gibi, pek bir şey beklenmeden izlenmeli...

Bu arada çocuğumuz Kodi Smit-McPhee, rolünün altından bence gayet iyi kalkmış. 100'den fazla çocuk arasından ciddi bir eleme sonrası seçilmiş. Charlize Theron'a benzerliği de bu seçimde etkili rol oynamış.

mondo trasho dedi ki...

kim bilebilirdi ki twente'yi. bi de öyle düşünün.