13 Mayıs 2010 Perşembe

SIX PACK!!!

















Diego Forlan ikinci golü atıp formayı çıkardığında ve arkadaşları tarafından karambole alınmadan önce Hollandalı spiker böyle dedi Forlan'ın vücuduna bakıp: "hhere is six pack"...Futbolda teknik direktörlerin öneminin çok büyütüldüğünü iddia eden bazı aklı evvellere gitmeli bu maç belki de. Evladiyelik tabir vardır ya, "Haşmet (bu duruma göre Güntekin olur) şu Fulham'a baksan kaç tane adam alırsın Galatasaray'a" diye. En şöhretli adamı, olacağı kadar olamamış bir Damien Duff ve 29 yaşında şöhret olan Bobby Zamora olan bir kadro Fulham. 2 sezon önce küme düşmekten mucizevi olarak kurtulmuş bir kadro. Bugün Avrupa'nın uluslararası 2 kupasından birisine final oynadılar. Karşı tarafın hücum gücünde Forlan, Agüero, Simao, Reyes gibi isimlerin bulunduğu bir takıma karşı. Zaten maçın sonucunu bağlayan da bu fark oldu.

Dakikalar ilerledikçe heyecanı ve seyir zevki artan bir maç oldu HSV Stadion'daki mücadele. Aslında kabataslak bakıldığında Fulham, diziliş olarak Glatasaray'ın her 2 Atletico Madrid maçındaki dizilişinden çok farklı oynamıyordu. 8 kişilik, 2 kademeli bir svunma hattı ve onların önünde rakip sahada tehlike yaratmaya çalışan 3 hücum oyuncusu. Ama Galatasaray'da bu taktiğin işlemeyip dün Fulham'ın 120 dakika maçı götürmesinde bazı noktalar vardı. Roy Hodgson'ın takımının üstün noktaları. Öncelikle, özellikle ikinci yarıda topu ayaklarına aldıklarında çok iyi paslaştılar, sürekli dikine ve sonuca gidecek şekilde oynamak yerine, sıcakkanlı ve topu bir an önce ayağına almak isteyen Madridlilerin istemdışı üzerlerine gelmesini kullanıp, tipik Fulham uzun topları ile defansın arkasına sarkmaya çalıştılar. İkinci yarının başında Simon Davies, Madrid defansından gelen topu içeriye atsa, rakipten gelen 2 asistle takımını kupaya taşımış olacaktı belki de. Zamora'nın çıkışı elbette maçın dönüm noktalarından bir tanesi. Dempsey sahada kaldığı sürede çok iyi işler yaptı ama sezon sonu ülkesine dönecek olan Nevland ona çok fazla ayak uyduramayınca Fulham'ın hücum organizasyonlarının tehlike seviyesi yarı yarıya düştü. Bu düşüş fırsat kaçırmadan çok, ayağında fazla top tutamamaya dönüşünce Atletico Madrid'li oyuncular çok sık hücum yenilemeye ve Fulhamlılar ekstra efor sarfetmeye başladılar. Maçın sonlarında ve özellikle gol pozisyonunda, oyuncuların yerlerini alamamalarının, Murphy'nin hemen 1 dakika önce, Zoltan Gera'nın da nerede ise son 15 dakika pilinin bitmesinin sebebi oydu. Premier Lig'in yoğun temposunun getirdiği kondisyon avantajı, sezon sonunda oynanan ve 1 mevkinin nerede ise hiç çalışmadığı bir maçta tüm önemini yitirdi.

















Roy Hodgson'a büyük bir kutlama göndermek lazım. Sırf bu maç içindeki hamleleri yüzünden. Atletico Madrid'in zayıf halkasının, sağ taraftaki Perea olduğu belliydi. Devre arasında takımına bu yönde direktif vermiş olacak ki, ikinci yarı Fulham her ani atak geliştirmek için uzun top kullandığında topu Perea'nın kanadına attı. Takımın son ana kadar süren müthiş konsantrasyonu ona yapacağımı ikinci övgü. İngiliz oyuncular özellikle yerleşme ve pozisyon alma konusundaki ilk hatalarını maçın 105. dakikasında Forlan'ın sıfırdan çevirdiği topta yaptılar o kadar. Atletico'nun her 2 golünde de doğrudan gole yol açan bir defans hatası yok. İlk gol Agüero'nun kaleye vurduğu topun Forlan'ın ayağına düşmesi, ikincisi ise belki de kaleyi bulmayacak topun Hangeland'ın bacağına çarpması ile geldi. Laf açılmışken Hangeland'a da ayrı bir övgü yapmak lazım. Tek kelime ile "mükemmel" oynadı. 29 yaşındaki Norveçli, konsantrasyonu, disiplini, ceza sahasına atılan her topu toplaması, teknik kapasitesinin yetersiz görünmesine rağmen ayağına aldığı toplarda panik yapmaması, uzun toplar kullanmak yerine, o uzun pasları daha iyi yapacak isimlere ayağa kısa pasları tercih etmesi ile tam bir savunma oyuncusu örneği verdi. Simon Davies, Paul Konchesky, oyunda kaldığı bölümde Clint Dempsey ve kaleci Schwarzer'ın da oldukça iyi oynadığını belirtmem lazım.


















Fulham önümüzdeki yıl Avrupa'da yok. Ligde bu senenin performansının üzerine koyarak ilerleyeceklerdir mutlaka. Atletico Madrid tarafında ise kupa performansı herkesin dilinde tabii. İspanyollar Şampiyonlar Ligi'nden geldikleri için toplam 17 maç oynadılar bu sezon Avrupa'da. Normal süre içinde 4'ünü kazandılar sadece. Üstelik bunlardan 2'si, Şampiyonlar Ligi ön elemesinde kazandıkları Panathinaikos maçları. Grupta galibiyet alamadılar. Grup birinciliğini garantilemiş Chelsea, kendi evinde APOEL'e karşı 2-2 berabere kalmasa sonuncu olacaklar ve daha 2009 sonbaharında Avrupa defterini kapatacaklardı. Olmadı. Avrupa Ligi'ne geldiler. İnsanlar İtalyan hakem Gianluca Rocchi'yi öne çıkarıyorlar ben Caner Erkin'i çıkarıyorum. Avrupa'da üçüncü galibiyetlerini aldılar Avrupa sezonundaki. Sonra 4 beraberlik, yarı finalde kendi evlerinde Liverpool'ı 1-0 mağlup etmeleri ve dün akşam 90 dakikası 1-1 berabere biten maç. Sahi Caner Erkin ne düşünüyordur acaba dün akşam ekrana bakıp. Kendime hakim olsaydım, şu anda Forlan da benim gibi elinde kumandayla şampiyon olanı izliyordu diyor mudur?...

Madid'in üvey evladının grurulanma senesi bu yıl. Şehrin öte yakasında milyon euroları sayanlar sezonu kupasız kapatacaklar bir sürpriz olmazsa. Onların ise 1961-62'deki Avrupa Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğundan 48 yıl sonra müzeye koydukları bir Avrupa kupası var. 1995-96 sezonunda, İspanya'daki dublelerinden sonra da ilk kez bir kupa kazandılar. Son notumuz: Forlan-Suarez ikilisi Dünya Kupası'nda iyi işler yapacaklar.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

suarez'i bilemem ama forlan ve cavani benim ideal iklim olurdu

SirEvo dedi ki...

Kral Kupası + Kralı alırlarsa İspanya Süper Kupası (Muhtemel rakipler Barcelona, R. Madrid) + Avrupa Süper Kupası (Muhtemel rakipler Inter, B. Munich)

Önlerinde 3 kupa daha var. Tarih yazmak zor ama neden olmasın? :)

Black Pearl dedi ki...

Forlan'ın six pack'ini farketmek için kadın veya gay olman gerekmiyor. Erkekler bira içip göbek şişireceğine feyz alsınlar!

Adsız dedi ki...

Yazınız ve yorumlarınızla ilgili iki eleştirim olacak. Birinci eleştirim Perea bence zayıf değil savunmanın en güçlü halkasıydı. Hem kademe anlayışı hem de çabuluğu ile birkaç tane çok önemli pozisyonu önledi. Ama Baird'i kastetiyseniz bu sefer sonuna kadar katılırım. Çünkü sağ bekte o oynuyordu. Ve gerçekten en zayıf halka olarak görülüyordu. İkinci eleştirim ise Hangeland konusunda, tamam çok iyi oynadı ancak gole kadar. İkinci gol de Aguero'nun becerisi kadar Hangeland'ın uyuması ve Forlan'ı kaçırması büyük rol oynadı. Teşekkür ederim.

SuMMaNuS dedi ki...

Dünya Kupasında patlama beklediğim iki ülke var; Uruguay ve Sırbistan. Cavani'yi çıplak gözle izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki Uruguay'ın 11inde Cavani mutlaka yer almalı. Bir forvet hem atletik, hem teknik, hem uzun boylu, hem hızlı olabilir mi? Oluyormuş işte. Aynı zamanda yetmeyip savunma da yapabilen bir forvet. Forlan pozisyona çok girebilen bir oyuncu, bazen inanılmaz goller atıp bazen kolay pozisyonları harcayabilen bir golcü. Ama neredeyse sıfır savunma yapıyor. Suarez ise muamma. Tipik Hollanda ligi yıldızı olarak mı kalacak acaba yoksa yeni bir Van Persie mi olacak merak konusu. Ben Suarez'in bir Alfonso Alves vakası olmayacağını düşünüyorum ama yamuluor da olabilirim, göreceğiz hep beraber. Eğer ortasahası vasatın altında kalmazsa Uruguay favoriler arasında olur.

Bu arada bir not da Zoltan Gera için. Kaynağı verilen bir yerde okuduğuma göre final maçında 15 km koşmuş. Gerçekten muazzam.