16 Temmuz 2010 Cuma

DERİN DEVLETİN KARARTTIĞI BİR HAYAT: LUTZ EIGENDORF


















Tarih 15 Kasım 1978. Hollanda ve Doğu Almanya, Rotterdam'da 45.000 kişi önünde 1980 Avrupa Şampiyonası eleme grubunun üçüncü maçında karşı karşıya. Willem van Hanegem, Johan Cruijff gibi isimlerin artık emekliliğini vermesine rağmen Hollanda milli takımı Ruud Krol, Johan Neeskens, Rob Rensenbrink gibi isimlerin varlığı ile hala ayaktadır. Ruud Geels'in 2 golü ve Doğu Almanya'dan Gerd Kische'nin kendi kalesine attığı golle Hollanda maçı rahatça, 3-0 kazanır. Rakibin 22 yaşındaki orta saha oyuncusu Lutz Eigendorf da (resimde Neeskens ona yatarak müdahalede bulunurken görülüyor) bu skoru değiştiremez. Bu maçtan 1 yıl sonra 21 Kasım 1979'da iki takım, gruptaki kritik rövanş maçında karşı karşıya gelirler Leipzig'de. Grubun son maçıdır ve Hollanda kazanmak zorundadır, zira Polonya'nın 2 puan gerisindedir. 3-2 kazanırlar da. Hem de 2-0 geriden gelerek. Euro 1980'e giderler. Ancak bu maçta, ilk maça göre bir farklılık vardır. 23 yaşında, sahada olması gereken Lutz Eigendorf sahada yoktur. Sakat veya cezalı değildir...İltica etmiştir...

Tarih 20 Mart 1979. Bu maçtan 8 ay önce. 22 yaşındaki Eigendorf'un Doğu Berlin'deki takımı Dynamo Berlin Kaiserslautern ile rakibinin evinde bir özel maç yapar. Maç sonrası takım Doğu Almanya'ya dönmek için otobüse doluşur. Dönüş yolunda Gießen kasabasında mola verirler. Otobüs tekrar hareket ettiğinde Eigendorf içinde yoktur. Zira arkadaşları şehirde alışveriş yaparken, kimsenin görmediği bir anda taksiye atlayarak firar etmiştir. Kaiserslautern'e geri döner. Stasi'nin peşine takılacağını biliyordur ama pişmanlık duymaz. Kızını, karısını ve arkadaşlarını kısacası tüm hayatını arkada bırakır. İşi zordur, zira diğer ilticacıların aksine tanınmış bir adamdır, en azından futbol dünyasındaki herkes, onu sokakta gördüğünde tanıyacaktır bu yüzden işi çok kolay değildir. Ayrıca, geride bıraktığı ailesi yüksek ihtimalle Stasi'nin sert sorgulamalarına maruz kalacaktır.

Tarih 22 Mart 1979. Saat 07:30. 23 yaşındaki Gabriele Eigendorf-Richter, Doğu Berlin'deki Zechliner Sokağı'ndaki evine döner. Onu eve bırakan 2 Stasi Ajanı'na tek bir söz söylemeden içeri girer. 2 gece önce kocasının takım otobüsünü beklemiş ve sabah 10'da Doğu Berlin'e varan otobüsün içinden 2 resmi görünümlü adam inmiş ve ona yaklaşmıştır. Gabriele ne olduğunu tahmin etmekte ve korktuğunun başına geldiğini düşünmektedir. 2 ajan "Bayan Eigendorf, kocanız iltica etti, bizimle gelmeniz lazım" diyerek onu bir otomobile bindirirler, 2 yaşlarındaki kızları Sandy'i, Stasi'nin kadın ajanlarından birine emanet ederler. Kocası vatan hainliğiyle suçlanmaktadır. 35 yaşlarında bir Doğu Alman subayı onu 4 saat boyunca sorgular. Kocasının, 1976 yılında Türkiye'de oynadıkları maçtan sonra Batı Almanya'ya kaçan Doğu Almanya 21 yaş altı takımı oyuncuları Norbert Nachtweih ve Jürgen Pahl ile bu kaçışı planladıklarından şüphelenirler. 4 saatlik sorguda kendisinin de iltica planında olup olmadığından, evliliklerinin durumu ve cinsel hayatlarına kadar her şeyi masaya dökmek zorunda kalır Gabriele. Eve döner, kapıyı açar gözü yaşlı bir halde. Kızı Sandy ortada yoktur....Aynen ona bakmakla yükümlü olan Stasi ajanının olmadığı gibi...Korktuğu başına gelmiştir...

Bu olaydan aylar öncesi. 62 yaşındaki bir taksi şöförü olan Heinz Kuhn, Lutz Eigendorf'un evinin önünde, elinde fotoğraf makinesiyle nöbet tutmaktadır. Aylardır bu işi düzenli olarak yapmaktadır. Zira kendisi Alman ordusunun eski subaylarından birisidir ve o günlerde bir Stasi ajanıdır. Görevi boyunca 20 adet iltica planındaki futbolcuyu yakalatmıştır. Eigendorf'un iltica öncesi defalarca, ortamı kollamak için Batı Almanya tarafına gizlice geçip geri döndüğünü biliyordur ve bunu partiye rapor etmiştir. Eigendorf 20 Mart 1979'da iltica ettiğinde Batı Almanya'da onu takipte tutar. Eigendorf Kaiserslautern'le sözleşme imzalamıştır. Kuhn, bir Kaiserslautern taraftarı gibi takımın antrenmanlarına sızar, Eigendorf'un günlük rutin işlerini ezberleyecek duruma gelir. Antrenmana gitmek için evden kaçta çıktığı, kaçta eve döndüğü, kullandığı arabaların markası, satın aldığı bayiileri, arabasının kapısını kitlemeden park ettiği yerleri, sevdiği barları, lokantaları, birayı....Her şeyi not etmiş ve Stasi'ye aktarmıştır. Hatta bir keresinde bir bar sakini olarak onun masasına oturmuş ve onunla muhabbet etmiştir. Eigendorf kaçısı yüzünden UEFA'dan 1 yıl ceza alır. 1980 yılında takımın formasını giymeye başlar.

Mart 1980, Berlin. Gabriele Richter yatakta Peter Hommann'ın yanında yatmaktadır. Kocası Lutz'dan (elbette Stasi'nin ona başka çare bırakmamasından dolayı) 7 Haziran 1979'da boşanmış ve sadece 1 gün sonra Hommann'la nişanlanmıştır. Daha sonra da evlenmişlerdir ve Gabriele hamiledir. Peter çocukluktan beri kurduğu hayale ulaşmıştır zira Gabriele onun çocukluk aşkıdır. Gabriele kocasının ilticasından sonra sürekli evini gözleyen Stasi ajanları sebebiyle korku içinde yaşamaktadır ve hayatını tehlike içinde görmektedir. Bu yüzden güvenebileceği birilerini aramaktadır. Bu yüzden de karşısına çıkan 24 yaşındaki Hommann'a kendisini aşmıştır. Ama şunu bilmiyordur. Peter Hommann da bizzat bir Stasi ajanıdır ve Gabriele'nin hayatına onu daha yakından takip etmek içni girmiştir.



















Ağustos 1980
. 1969'da, 4 yıllık hapis döneminden sonra özgürlüğüne kavuşan ve Doğu Alman hafifsiklet boks şampiyonluğua kadar gidecek bir kariyere başlayan, 1973 yılında kariyerine nokta koyup bir bar açan, bu barda kendisi gibi bir sporcu olan Lutz Eigendorf'la ahbaplık kuran Karl-Heinz Felgner, "Klaus Schlosser" kod adıyla Eigendorf'un hayatını izlemek için görevlendirilir. 2 yıl boyunca arkadaşlığını devam ettirir Eigendorf'la. Bu arada tüm istihbaratı da doğu tarafına aktarmaktadır. Eigendorf yeni eşi Josi Muller'den (ikili beraber üstte) bir bebek beklediğini ona açıklandığında tarih 2 Kasım 1982'dir. Eigendorf'un kariyeri Kaiserslutern'de pek iyi gitmemektedir. Genelde yedek kulübesine mahkumdur, zira teknik direktör Karl-Heinz Feldkamp'la anlaşamamaktadır. Bunun üzerine Eintracht Braunschweig'e transfer olur. Felgner onun bu transferini, Stasi'deki amiri Albay Heinz Hess'e bildirir. Yeni takımıyla antrenmana giderken geçtiği yollar, garaj kapısının anahtarı ve daha bir dolu bilgi ile beraber.

5 Mart 1983. Lutz Eigendorf VfL Bochum'la oynadıkları maçta kulübededir. Takımı sahada 2-0 geridedir. Maç sonunda Eintracht masörü Heinz Ganze ile sohbet eder. Bir pubda onunla 2 bira içer ve akşama doğru evine döner. Karısı ve 5 aylık çocuğu Julian ile "Die Sportschau" programını izler. Akşam saat 9'da evden çıkar. Uçuş derslerini aldığı Manfred Muller'le buluşacak ve ilk solo uçuşunu gerçekleştirerek Kuzey Denizi semalarına doğru havalanacaktır.














Saat 23:08'de, polis bürosunun telefonları çalmaktadır. Havalimanı yakınlarındaki bir yerleşim yerinde siyah bir Alfa Romeo bir ağaca toslamıştır. Direksiyonun arkasında Lutz Eigendorf adında bir genç oturmaktadır ve başından ciddi şekilde yaralanmıştır. Ambulansla hastaneye kaldırılır ancak durumu ağırdır. Çok kan kaybettiğinden anında kan nakli yapılması gerekmektedir. Kanında % 2.2 oranında alkol bulunur. Karısı Josi Eigendorf doktor tarafından aranarak yatağından kaldırılır. Kocasının ölüm tehlikesi taşıyan bir durumda olduğu belirlenir. Josi hastaneye koşar......

2 gün sonra, 7 Mart 1983'te, saat 09:15'te Lutz Eigendorf hayata veda eder...17 martta toprağa verilir. Braunschweig karakolu polis raporunda şöyle yazmaktadır: "Yapılan araştırmalar sonucunda, Eigendorf'un ölümüne sebep olan kazanın sebebinin alkol olduğu saptanmıştır". Karısı Josi'ye göre ise bu açıklama şüphelidir. 2.2'lik oran 4,5 litrelik bira tüketimine denk gelmektedir. Eigendorf asla bir oturuşta o kadar alkol alan bir insan olmadığı gibi, kazanın olduğu sabah uçuşunu göz önünde bulundurarak neredeyse hiç alkol almamıştır. Kimileri alkol oranının yanlış ölçüldüğünü düşünür, bazıları bu işin arkasında Stasi'nin olduğunu düşünmektedir. Zira Eigendorf ilticasından sonra başına bir şeyler gelebileceği korkusuyla yaşamaktadır.

























Gazeteci ve film yapımcısı Heribert Schwan kazanın ardındaki sır perdesini aydınlatmak için harekete geçer. Yazdığı kitap ve çektiği 2000 tarihli film "Tod dem Verrater!"da (Hainlere Ölüm, şuradan indirilebilir), Eigendorf'un ilk karısı Gabriele, kızı Sandy, ikinci karısı Josi ve oğlu Julian ile röportajlar yapar. Bunlara zamanın Kaiserslauternli oyuncuları, 80'lerdeki teknik adamlar ve eski Stasi ajanları da eklenir. Filmde Eigendorf'un Stasi tarafından tertiplenmiş bir trafik kazasında ölüme gönderildiği iddia edilir. Bu iddiada bazı ajanların itiraflarından da yararlanılmıştır. Schwan, Alman hükümetinde eski Stasi arşivlerinden sorumlu Sigrid Kretschmer ve Roberto Welzel ile işbirliği yaparak, örgütün kayıtlarında Eigendorf'a ait bir dolu kayıt bulur. 1957-89 arası Stasi'nin tepesindeki adam olan azılı bir komünist olan Erich Mielke'nin (alttaki resim)direktifi ile 50'den fazla insan Eigendorf dosyasında görev yapmıştır. Doğu Almanya'nın ikinci adamı Mielke'nin 2 tutkusu vardır. Avlanmak ve futbol. Herkes tarafından nefret edilen Dynamo Berlin'in başkanlığını yapmıştır. Eigendorf'un ilticasından sonra, ailesinin ve akrabalarının yıllar boyu kontrol altında tutulmasının arkasında o vardır. Karısının postaları 7 gün 24 saat kontrol edilmiş, bir ajanla evlendirilmiş, hayatı bir yalana döndürülmüştür. Ailesinin tüm telefonları dinlenmiş, hayatlarının her ayrıntısı bir gün sonra Stasi ajanlarının masasına gelmiştir. Tabii sınırın diğer tarafında da takip sürüyordur. Eigendorf'un üyesi olduğu tenis kulübüne kadar. Asıl dikkat çeken ise, Batı'da kaldığı 4 yıl boyunca geçtiği her yol kayıtlıdır ve arabasını sürekli kilit altında tuttuğu da not edilmiştir.

Raporlar 1981 yılına gelindiğinde değişime uğramış, Mielke Eigendorf'un ortadan kaldırılması ile ilgili planlar içine girmiştir. Hatta ünlü atlet Wolfgang Schmidt'le yaptığı görüşmelerden birinde kendisi için "onun futbol oynamasını istemiyorum" şeklinde bir cümlesi mevcuttur. Ölümünden 11 gün sonra Albay Heinz Hess, Eigendorf'un hayatını izleyen Klaus Schlosser için örgütün üst kurumlarına övgü dolu bir yazı yazarak, görevini başarıyla tamamladığını ve yeni görevlere hazır olduğunu bildirmiştir. Arşivlerden kaza günü Schlosser'ın 5 mart günü, özellikle de akşam 22:00-23:00 arası nerede olduğu bir türlü bulunamaz. Zira o günle ilgili kayıtlar ilginç şekilde arşivlerde yer almamaktadır. Derken Roberto Welzel bir başka dökümana rastlar. 19 Eylül 1983'te yazılan bir raporda zehirli gazların insan üzerindeki etkileri ile ilgili bir metin vardır. Raporun 22. sayfasındaki dipnotta şöyle bir ifade bulunmaktadır. "Eigendorf olayında kullanıldığı gibi: Eigendorf-Gazla Zehirlendi"..Welzel, Schwan ve Kretschmer olayı çözmek için uzun süre harcarlar ve şu sonuca ulaşırlar.

5 mart 1983 tarihinde Eigendorf bardan ayırılıp arabasına bindiğinde içtiği biranın içine katılan zehirden salınan gazın vücuduna girişi sonrası, reflekslerini zayıflatan bir fiziksel hale bürünmüş, zehirin yarattığı korku ve şok etkisiyle hızını artırmış, yolda aracının kontrolünü kaybetmiş ve onu kaza yaptığı bölgede araba ile bekleyen ikinci bir ajan tarafından, "uzunlar" olarak tabir ettiğimiz farların aniden yakılması ile yoldan çıkarılıp bir ağaca bindirmiştir. Bu teori üzerine 2000 yılında dosya tekrar açılır.

























Lutz Eigendorf'un anne babası oğlunun cenazesi için gittiği Batı Almanya'dan hiçbir zaman geri dönmediler ve bugün Kaiserslautern'de yaşıyorlar.
İkinci karısı Josi ve oğlu Julian da öyle.
Kızı Sandy Bonn da, ilk karısı Gabriele ise Doğu Berlin'de yaşıyor.
Toplam 220.000 çalışanı olan Stasi'nin tepesindeki adam Erich Mielke (yukarıda), 2000 yılında, 92 yaşındayken vefat etti.
Eigendorf'u gözetleyen ilk isimlerden Heinz Kuhn 1995'te vefat etti. Stasi ajanları onun hakkında konuşmayı reddettiler.
Yıllar sonra Eigendorf'un Dynamo Berlin'de oynadığı sırada görev yapan Dr. Kurt Poltrock'un da Peter Jochen kod adıyla bir Stasi casusu olduğu anlaşıldı. Bugün Berlin'de bir ortopedi kliniği var.
Karl-Heinz Felgner, nam-ı diğer Klaus Schlosser bugün Köln'de başarılı bir işadamı olarak hayatını sürdürmüş ancak sonra yaşadığı düşüş ile evsizler yurduna kadar düşmüştür ve bugün Ağustos 2009'da yaptığı hırsızlık suçundan dolayı aldığı 6,5 yıl hapis cezasını çekmektedir. Mahkeme sırasında geçmişte Eigendorf'u öldürmek için emir aldığını ama bunu yapmadığını ileri sürmüştür.

The End

11 yorum:

kutlu can dedi ki...

harika bir post olmuş film izler gibi okudum

AFO dedi ki...

O değil de ne g.t bir adammış bu Eigendorf? Başlarına gelecekleri bildiği halde karısını, kızını arkada bırakıp gidiyor? Hangi babanın yüreği elverir buna bilemedim.

sekobarbital dedi ki...

okurken muhteşem bir senaryo mutlaka filmi çekilmeli dedim, zaten adamlar da belgeselvari bu işi yapmışlar.. faşizm ile komünizmin şu almanlara yaşattıkları herkese ders olsun

muhteşem bir post

Adsız dedi ki...

keşke stasi dışında, Batı Almanya'nın RAF üyelerine yaptıkları da anlatılsa.Bu post bana futboldan çok siyasi bir yazı gibi geldi.
Diktatör stalinist doğu Alman rejimine kimsenin sempati ile baktığnı zannetmiyorum.Ama o zamanlar demokrasi havarisi(!) Batı blokunun da sicili o kadar temiz değil.

Mert Erarslan dedi ki...

kultu can'a aynen katılıyorum, tebrikler.

Filmi de indireceğim. En çok Sandy'nin hayatını merak ettim.

Baran Doğan dedi ki...

Vay be "Das Leben der Anderen" filmi gibi.

Yasin dedi ki...

Nachtweih sarışın Bayern sagbeki, nerden nereye, kaç kii hatırlar.
Jurgen Pahl de Rizespor'a geldim yıllar sonra, demek Dogu'dan iltica etmişşer vay vay vay.
Bizim Falco Gotz de Belgrad da kasten kırmızı kart görüp herkes maç izlerken kaçmış.

Taci YALÇIN dedi ki...

Arkadaş bu nasıl bir yazıdır. Ellerine sağlık, hakikaten gözümü kırpmadan okudum.

Adsız dedi ki...

her devlet derindir

Adsız dedi ki...

vay anasını

Gajdop dedi ki...

Eline saglik Dutchman. Tam "biktim amk GS FB kavgalarindan da transfer haberlerinden/yalanlarindan da" derken bu yaziyi okudum. Seviniyorum boyle seyler yazan bir fitbol blogumuz oldugu icin.

Tesekkurler.