9 Temmuz 2010 Cuma

FİNAL ÖNCESİ SON ANALİZ


















Maç öncesi, maçın içeriğiyle ilgili yazacağımız tek yazı olsun bu. Çarşamba akşamı NOS-Studio Voetbal'da Jack van Gelder masadaki 4 kuşak Hollanda milli oyuncuya İspanya ile daha önce karşılaşıp karşılaşmadıklarını sordu (Rensenbrink, Van Breukelen, Mulder, Ronald de Boer), hepsi hayır cevabını verdiler. Tarihe bakıldığında bu 2 takım daha önce Dünya Kupası'nda hiç karşı karşıya gelmemişler. Zaten topu topu 3 maç var kayıtlarda. 1920 Antwerp Olimpiyatlarında İspanya'nın 3-1 kazandığı bir mücadele var. Sonraki maç için 63 yıl beklenmiş. Euro 1984 elemelerinde 7. grupta mücadele eden 2 takım liderlik mücadelesinde 2 kez karşı karşıya gelmişler. 16 Şubat 1983'te Sevilla'daki ilk maçı İspanyollar, Real Zaragoza'lı orta saha oyuncusu Juan Antonio Señor'un milli forma altındaki ilk golü ile 1-0 kazanmışlar. Rövanşta, 16 Kasım 1983'te Hollanda İspanya'yı 2-1 mağlup etmiş. Rotterdam'da oynanan maçın gollerini Hollanda adına Feyenoord'lu ikili Peter Houtman ve Ruud Gullit atarken, İspanyolların tek golünü Real Madrid'li Carlos Alonso Gonzalez, nam-ı diğer Santillana kaydetmiş. Grup maçları sonunda İspanyollar atılan gol fazlasıyla lider olmuşlar. 2 takımın da puanları 13 ve averajları +16 imiş ama İspanya 24, Hollanda 22 gol atmış. Bu 24 golde, İspanyolların grubun son maçında Malta'yı 12-1 mağlup etmesinin etkisi büyük. İlk yarısı 3-1 biten maçta onları kupaya götüren 12. gol, maçın 88. dakikasında Señor'den gelmiş yine. Yani aslında 2 takım arasında 1984'ten gelen ve içinden kötü kokuların geldiği bir hesaplaşma var. Bu maçın ardından UEFA, grupların son maçlarının aynı gün ve saatte oynanmasına karar vermiş.

İspanyollar şu meşhur kağıdın üstünde favori gibi duruyorlar. Aslında önce bu "kağıt üzerinde" lafının geçerliliğinin kalmadığını belirtelim. Bu lafın kaynağı nedir onu da tartışmak lazım. Kağıt üzerinde lafından ben fanatizm içeren sözlerden uzak, fikirlerin yazıya dökülerek analiz edilmesi anlamını çıkartıyorum. İçi boşaltılmış cümlelerden birisi de Lineker'in meşhur "....Almanlar kazanır" diye nihayete eren sözü. Her Almanya galibiyetinden sonra bunu tekrarlıyoruz da mağlubiyetler hiç konuşulmuyor. Sadece İngiltere-Almanya maçları için kullanılsa (sözü söyleyenin Lineker olmasından hareketle) anlayacağım ama misal Euro 2008'de 3-2 mağlup olduğumuz maçtan sonra da aynı şey kullanıldı. Almanlar böyle bir takım değiller ki? Sonunda hep kazanırlar dediğimiz takım 3 Dünya Kupası kazanabilmiş. İtalyanlar ve Brezilyalılardan daha az. Alın buyurun İspanya sonunda Almanyayı kazandırmadı. Bu lafı da toprağa gömmek lazım artık. Bir işlerliği kalmadı, zaten uzun süredir de yoktu. İngilizlerin kazanacağı ilk Almanya maçından sonra da artık hiç kullanmamak lazım.

İspanya'nın Barcelona eksenli takımı ülke tarihinin en iyi milli takımı olarak yorumlanıyor birçoklarına göre. 1990'dan beri dikkatli takip ettiğim İspanya için bu söylenenin, en azından son 20 yıl için geçerli olduğu üzerine tartışma bile yürütülmez. İspanyolların en önemli şansı onların bu taktiği sahaya koyabilecekleri oyunculara sahip olmaları. Bu oyunu 20 sene önce Luis Enrique'li, Caminero'lu, Guardiola'lı orta saha ile oynamaları imkansızdı. Topu çok çabuk birbirine aktarabilecek, birbirini hem top ayaklarındayken hem de değilken anlayan, hareket kabiliyeti olan ve refleksleri süratli oyunculara ihtiyaçları vardı. Aynı zamanda oyun içinde psikolojilerinde çok fazla sapma yaşanmayan, sertliklerle yılmayan, yanlış hakem kararlarında kontrolü kaybetmeyen adamlara. Xavi ve Iniesta onlar için büyük bir hazine. Tabii bu şunu da düşündürüyor bana. Xavi 30 Iniesta 26 yaşında. Bu turnuva Xavi'nin son Dünya Kupası yüksek ihtimalle. Iniesta ise o olmadan bir sonraki turnuvada ne yapar bilinmez. İspanyoların bu 2 oyuncunun yerine koyacağı oyuncuları yetiştirme konusunda ne yapacaklarını göreceğiz. La Masia'ya bakacaklar tabii ki ilk planda. Pedro ilk adaylardan olsa da, Almanya maçının sonunda 2'ye 1 geliştirilen atakta, henüz mental olgunluğuna erişmediğini gösterdi. Dolayısıyla bu turnuva, onların 40 yılı aşkındır süregelen makus talihlerini döndürmelerini, sadece 3-4 yılla sınırlayabilir. Tabii bu sonra tartışılacak bir konu. Onların bu konuda önlem aradıklarından eminiz.

İspanyolların, Almanya maçında, özellikle bu 2 oyuncuyla rakip defansın arasına attıkları en az 5-6 topu, Mertesacker ve Friedrich büyük bir konsantrasyonla kestiler. Yedikleri gol, geriden gelen demarke bir defans oyuncusunun attığı kafayla geldi. İspanyoların o maçta defansın arkasına Villa'ya geçiremedikleri toplar Hollanda maçında geçecektir elbet. Maç içi konsantrasyonu Fatih Akyel'den daha fazla olmayan Heitinga Hollanda'nın turnuva başından beri yumuşak karnı. Üstelik Hollanda defansının maç içinde uyuyan bir karaktere sahip olduğunu Brezilya maçında yediği golle gösterdi. Üstelik Portakalların, Almanların bu turnuvada oldukça öne çeken Schweinsteiger ve Khedira kadar form düzeyi yüksel bir ikilisi yok. De Jong ve Van Bommel henüz çok ağırlıklarını koyamadılar. Van Bommel'in Brezilya maçında 2. yarıda oynadığı futbolu bir kenara ayırmak lazım, emektar kaptan Xavi-Iniesta ikilisiyle baş edemeyebilir ama en azından onların ceza sahası önüne biraz hırpalanarak gelmesini sağlayabilir.

Boateng'in erken kenara alınmasına sebep olan Ramos bu sefer Van Bronckhorst karşısında olacak. Futbolda maçlar öncesinde her mevkideki oyuncuları tek tek karşılaştıran değerlendirmeleri yanlış bulurum. Zira Van Persie vs Villa derken bu 2 adamı tek başlarına değerlendirmek imkansız. Arkalarındaki 3'lünün onlara verdiği destek, bu adamları maç içinde etkili kılacak elbet. Ancak Almanya maçındaki Ramos-Boateng eşleşmesinden sonra Gio'nun Ramos koridoruna nasıl çare bulacağını göreceğiz. Tabi diğer tarafta, kadroya dönecek olan, bu turnuvanın en büyk sürprizlerinden Van der Wiel'in Capdevilla karşısındaki performansı da önemli. Hollanda orada, Robben'in de varlığıyla bir adım öne geçebilir.

Almanlar, arkadaki 6 oyuncudan destek gelmeyince, statikleşen 4 hücum oyuncusu, özellikle bu statik grubun ortasındaki ismin, yani Mesut'un vasat performansından çok etkilendiler. Hollanda'da, yukarıda bahsettiğimiz İspanya presi ve sıkıştırmasından topun ileri taşınmaması halinde isyan edebilecek bir adam var. Sezonu üçlemeyle kapatmış Wesley Sneijder. Oyun karakterini Mourinho yönetiminde oldukça geliştirdi ve iş zora girdiğinde Mesut'tan daha isyankar olacaktır. Hollandalılar ona ve Robben'a bu konuda güveniyorlar. Van Marwijk da elbet, İspanya'ya karşı Almanya'nın oyun planıyla çıkmasının kendisi için intihar anlamına geleceğini biliyor. Silahlarını saklamayacaktır. Kısacası pazar akşamı "yemezsem bir tane atarım" değil "ben daha fazla atmalıyım" felsefesi olacak turunculara.

Tabii tüm bunların yanınd,a Van Persie'nin turnuva boyunca gördüğümüz performansını da göz önüne alarak ve Huntelaar'ın da benzer özellikleri hesaba katıldığında Afellay'dan sürpriz bir ikinci yarı sonu performansı görür müyüz diye sormak lazım. Hollanda kadrosunda, İspanya'nın bücürlerine en çok benzeyen oyuncu o ne de olsa.....ve son tahlilde, acaba Van Nistelrooy bu maça etki edebilir miydi? Onu hiçbir zaman bilemeyeceğiz....

7 yorum:

pompelmo dedi ki...

Fabregas diye bir oyuncu var bildin mi?

Flying Dutchman dedi ki...

yok tanımıyorum...
nerde oynuyor?

pompelmo dedi ki...

Aklından çıkmış yazarken herhalde :) Xavi'nin yerini doldurur sanki.

Flying Dutchman dedi ki...

o da bir dahaki dünya kupasına 27 oluyor yüksek ihtimalle alacaktır yerini elbet...ama fabregas-iniesta, xavi-iniesta kadar etkin olur mu onu düşünmek lazım. xavi başka bir adam...bak xavi-fabregas da xavi-iniesta gibi olmaz misal...

Jrep dedi ki...

Performansı pek tatmin etmeyen ve Sneijder ile arası limoni olan van Persie yerine,biraz tuhaf kaçsada Kuyt yıpratma anlamında daha etkili olabilir...Van Bommel'in Xavi-Iniesta arasında sinirlerini ne kadar kontrolde tutabileceği önemli...74 ve 78de olduğu gibi finale eksikle çıkmıyor Hollanda, tek eksik Rinus Michels veya Ernst Happel

Adsız dedi ki...

xavi bence 2014'dede oynar kendine iyi bakarsa,ozellikle xavinin iki yilda oynadigi resmi mac sayisina bakilirsa 130-140 gibi rakamlar civarlarinda olabilir,resmi mac acisindan rekor bile kirmis olabilir,biri bunu arastirsa iyi olur.o olmazsa muhtemelen fabregas ustlenecek bu gorevi,o zamana kadar barcayada gelmis olur,iniestaylada bir uyum yakalar,la masiadan yeni cevherlerde cikacaktir zaten.tabi tum kupalari aldiktan sonra isteklerinde bir azalma olur mu,buda onemli bence.

Unknown dedi ki...

Kısacası pazar akşamı "yemezsem bir tane atarım" değil "ben daha fazla atmalıyım" felsefesi olacak turunculara.
Bu düşünce olursa hollanda'da eğer barcelona-bayern münih(4-0)
barcelona-real madrid(6-2)maçları gibi bir şey olur herhalde.