18 Eylül 2010 Cumartesi

ASTRONOT ERCAN GÜVEN'IN MACERALARI SÜRÜYOR























Bundan yaklasik 1 yil once bloga Astronot Ercan Guven basligiyla bir yazi yazmistik. O gunlerde Ercan Guven isimli "duayen" basin emekcisi buyugumuz Rijkaard'in Barcelona'dan Galatasaray'a gelisini attan inip esege binmeye benzetmis ve kariyerindeki Sparta Rotterdam macerasini gormezden gelerek Hollandalinin ust duzey olmayan takimlarda nasil davranacagini bilmedigini ileri surmustu. Kendisinin "Hem alışmış Barcelona'ya falan... “C” takımı ile herkesi yeneceğini sanıyor. Sonra, bizi de tanımadı henüz. Yetmedi; Kazak futbolu... “K”sından da haberi yoktur eminim" satirlari aklimizdadir hala. Herkesi Hollanda futbolunun "H"sinden haberi olmadigi gibi ayni ekolden sanmanin yan etkileriydi bunlar hafiften. O gun olayin daha cok bu yonune vurgu yapmis yazinin ilerleyen satirlarina pek dikkat cekmemistik. Ancak onlarin da uzerinde konusulmasi gerektigi Guven'in son yazisiyla ortaya ciktigi. 2009 Temmuzunda Astronomi hakkindaki goruslerini soyle renklendiriyordu kendisi: "Siz bugüne kadar işine son verilen ve tazminat alan bir yerli hoca duydunuz mu? Bırakın tazminatı, işine son vereni eleştiren birini?Hiçbir yerli meslektaşı Rijkaard’ı eleştirmeyecek. Daum’u sorgulamayacak. Biz de büyük bir hoşgörüyle durumu ve şartları çabuk kavraması için dua edeceğiz yabancıların. Ya sabır..."...Asagi yukari dert belliydi aslinda, ezberlenilen ve zaman zaman eli kalem tutan futbolcu eskilerinin bir cogunda da fazlasiyla gordugumuz uzere irkciliga varan bir milliyetcilikle karismis olan yabanci-yerli meselesi.

Aradan 14 ay gecti. Guven belli ki Rijkaard'i absurd bir yerden elestirmeye aserdi. Gectigimiz yil yaptigi yerli-yabanci populist karsilastirmasini bu yil biraz daha ileri goturmesi lazimdi. Bunun yolunun da Turk insaninin en hassas oldugu noktalar olan bayrak, vatan-millet edebiyati ve basvurdugu yolu kastederek konusursak daha da bayagi olarak sehit soylemlerinden gectigini biliyordu. Yazisina da oyle basladi ve milli takimla ilgili kendi IQsu ve EQsu'nun yarattigi baz i oznel goruslerini ortaya koyduktan sonra sanki genel-gecer, nesnel bir yargiya ulasmis gibi "buraya kadar hemfikir miyiz, o zaman kissadan hissesini alsin" gibilerinden bir de kendi kendini dogrulamaya giristi. Biz onunla hem fikir olmadigimiz yerden baslayalim oncelikle.

Guven milli takimin "yurek caprintilariyla giyildigini, bir lutuf oldugunu, uzerine tartisma yapilmayacagini, ekonomik kaygilardan arindirilmis bir ortam oldugunu, ustelik bunun evrensel kabul edilmis bir gercek oldugunu" ileri suruyor. Oncelikle biraz uyanip etrafina sonra da dunya futbol tarihinde bakmasi lazim. Milli takimin bir ibadethane olmadigini Alfredo Di Stefano'dan beri suregelen, futbolcularin ulusal takim hadisesine olan bakislarini ele alarak anlayabilirdi. Bugun dunya uzerinde, futbol kariyerinin baslarindaki hicibr genc kariyer hedefi olarak kendisine ilk planda milli takimda oynamayi hedef olarak koymaz. Genel olarak ulkesinin ust duzey takimlarinda veya uluslararasi alanda isim yapmis takimlar onun hedefleridir. Barcelona gibi, Juventus gibi, Milan gibi, Manchester United gibi. Onun icin futbolun ibadethaneleri kulup takimlaridir, mutlaka yesil sahalari bir dini figure benzeteceksek Guven'in yaptigi gibi. Milli takim bu hedefe ulastiktan sonra gelen ilave bir hedef ve istektir ve futbolcular kimi zaman bu istekte dahi alternatif arama yoluna giderler. Lucas Barrios'un Paraguay milli takiminda oynamaya karar verme sureci gibi.

Ikinci olarak milli takim futbolcular icin bir lutuf degildir, tam tersine ulkede yetisen futbolcular milli takim icin birer lutufdur. Zira milli takim bu futbolculari kadrosunda toplarkan herhangi bir ucret odemek zorunda degildir, Futbolcularin saglik kontrolunden gecirilmesi gibi bir riskle de karsi karsiya degildir zira o ulkede milli takim secimi sirasinda sakatlik sorunu bulunmayan isimler milli takima cagirilir. Dahasi milli takima cagirilan bir futbolcunun ugradigi sakatligin ardindan kulup takimlarinin ugradigi gibi alternatifsizlik gibi bir cikmaza dusmeleri de soz konusu degildir zira cogu zaman ellerinde o mevkii icin alternatifler mevcuttur.
















Ote yandan milli takimin ekonomik kaygilara konu yapilmadigi iddiasi da 21. yuzyil gerceklerinden tamamen kopuk ve yine utopik bir amatorlugun varligina inanmaya isaret eden bir gorustur. Zira bircok milli takim uluslararasi turnuvalara hem katilmadan once elemelerdeki basariyla hem de finaller basarisiyla ulke federasyonlari tarafindan yuksek miktarda primle odullendirilirler. Ustelik bu prim uygulamalarinda en eli acik (!) federasyonlarindan birinin yer aldigi, futbolcularin su meshur "jip"in 4 tekerlegi icin yillarca demecten demece kostugu bir ulkeden cikmis bir yazarin, dunya uzerindeki gerceklerden bu derece bihaber olmasi apayri bir tartisma konusudur.

Gelelim su meshur vatan-millet-sehit ucgeninden cikartilan hastalikli goruslere. Yine bilindigi gibi evrimlesen futbol, sinirlari da giderek ortadan kaldirdikca ve yukarida bahsettigimiz Di Stefano'dan beri suregelen anlayis futbolculari milli takim secimlerinde olabildigince serbest birakinca (bugun bir futbolcu dogdugu, annesi ile babasinin vatandasi oldugu ve hatta futbola basladigi ulkelerin tumunun birbirinden farkli olmasi halinde 4 milli takimda da oynayacak durumda olabiliyor), bu gorusler ici bos ve hicbir gecerliligi olmayan kavramlara donustuler. Bugun dunya uzerinde hemen hemen her takimda kokeni baska ulkelere dayanan futbolcular oldugu gibi kimilerinin temeli bu oyunculara dayaniyor. Ingilizler milli takim basarisi icin kendi iclerine donmek kadar Almanlarin yaptigi kucukten futbolcu egitiminin de yararini gormus durumdalar. Hal boyleyken milli takim kavramini bu tur keskin gerekcelere baglamak oldukca temelsiz hale getiriyor goruslerinizi. Ve ustune ustluk isin icine asiri doz siyaset katiyor.

Yukarida yazdigimiz her sey Guven'in goruslerini uzerine kurdugu temelin ne kadar gerceklerin uzaginda oldugunu gostermek icindi. Peki bu temelin uzerine kurdugu gorusler? Onlarin da geri kalir yani yok. Ayni derecede artniyetliler. Frank Rijkaard'i zaman zaman bu blogdan nasil elestirdigimizi bilirsiniz. Ama burada verdigi tepkide sonuna kadar haklidir ve hatta bu konuda yalniz olmamalidir. Futbolcular milli takimlara verilirken ayni zamanda o futbolcunun, kendi hatasindan veya diger faktorlerden bagimsiz normal mac ici sakatliklari disinda ayni saglamlikta takima donmesi beklenilir. Ancak milli takim yetkililerinin ilave bir kusurunun bulundugu durumlarda kulup yetkililerinin tepki gistermesi son derece haklidir. Bayern Munich baskani Hoeness'in Hollanda Futbol Federasyonu doktoru Dick van Toorn'un Robben'in sakatlanmasi sonrasi uyguladigi politika ve futbolcuyu Dunya Kupasi'nda oynatmak ugruna zorlamasi uzerine gectigimiz hafta yaptigi "eger bay Van Toorn Robben'in sakatliginin ciddiligini anlamamissa kendisine bir gozluk almali" aciklamasi sonrasi KNVB veya Hollanda basinindan kimsenin "o Portakal renkleri bu ulkenin kadirsinas ciftcilerinin alinteridir, birisinin bunu Hoeness'e hatirlatmasi lazim" turu yazilar yazmamasinin sebebi basinin daha turnuva devam ederken Robben'in turnuva sonrasi sikinti cekecegini ongormesi kadar nasil bir konjokturde faaliyet gosterdiklerin bilmelerindendir. Hoeness bu konuda yalniz da degil. Hollanda futbol federasyonu daha once Robin van Persie'nin kupa oncesinde Italya ile oynanan hazirlik macinda sakatlanmasi uzerine Arsene Wenger'in tepkisini almis, Arsenal konuyu hukuki ortama tasimisti. Ingiltere Futbol Federasyonu 3 yil once milli macta sakatlanan Michael Owen icin Newcastle United'a tazminat odedi.















Guven'in uzaydan yazdigi bu yazi su muthis finalle bitiyor:

Peki, neden “müstemleke valisi”ne dönmektedir bu ülkeye gelen yabancı hocalar?..Çünkü müsaade edilmektedir. Gelmesi lütuftur, nerede kaldı bizim hassasiyetlerimiz için uyarmak!..
Zaten, “kim” “kimi” uyaracak. Bakın, Rijkaard neredeyse Milli Takım’ın lağvedilmesini talep edecek kadar boşboğazlık ederken Galatasaray’ın duayenlerinden Ergun Gürsoy, tuzlakoşmuştur” Rijkaard’ın fikrine. Tazminattan falan bahsetmiştir. Söyledikleri Galatasaray’ın bir maçlık menfaatine halel gelmesiyse, bu yüzden tazminat istemişlerse, miktarını açıklasınlar onu da verelim.Lakin 20’sine gelmeden kalleş keleşlerin önüne gönderdiği kınalı kuzuları, tabutuna sarılan al bayrakla “milli” olan analara ödenen üç kuruştan fazla olmasın sakın.

Tazminat istemek sanki olaganustu, bugune kadar ilk kez Rijkaard'in agzindan cikmis gibi bir ima, o imadan yola cikip mahalle macinda "tamam hamam parasi olsun" muhabbeti yapanlarin uslubu ve sondaki ucuz milliyetcilik. Ercan Guven Turk basininda kac yildir yaziyor bilmiyorum. Benim yasim kadar gazetecilik gecmisi vardir muhtemelen. Ben kisa pantolonla gezerken o yuksek ihtimal mac yazisi yaziyordur. Ama kotu bir haberim var kendisine, ben bu mantik, idrak ve ifade sapkinligini kisa pantolonla gezerken bile yapmayan cok adam biliyorum. Gecirdigi yillara yazik olmus. Uzayda cok kalmasin, dunyaya insin, malum oralarda oksijen yok, olmadigi da bu cumlelerin ciktigi dimagdan belli oluyor.

5 yorum:

Ihsahn dedi ki...

Allahım, spor yazarı diye kalem tutanlara bak. Acaba yazarken neler düşündü. "Şu son cümleyi de ekleyelim, tamam. Artık hüngür hüngür ağlatabilirim herkesi."
Şimdi Galatasaray'ın aşırı milliyetçi taraftar grupları bu yazılanlardan hareketle Rijkaard'ı falan ıslıklamasa bari.

rent a car dedi ki...

Acaba yazarken neler düşündü

julien sorel dedi ki...

demagojinin, ajitasyonun bile bir üslubu, bir adabı olmaz mı? türk spor basında olmaz. hem saçma, hem seviyesiz...

Adsız dedi ki...

art niyetli, sırf kendi çıkarları için insanların acılarına tuz basacak kadar da gözü kör.

cengogogo dedi ki...

bu adam mal amınım