7 Eylül 2010 Salı

BİRİ BANA ANLATSIN vol.9: SIMON KUPER/TEKNİK ADAM / FUTBOLCU


,

















Dün Simon Kuper Lig Tv ekranlarında Ali Ece'nin konuğuydu. Güzel insan Ali Ece'yi bir kere buradan tebrik edelim, en başından fikirleri tartışılmaya değer bir adamı ve sonuçta evrensel anlamda kabul görmüş bir futbol adamını oraya çıkartıp, 88 senedir sorulan soruların dışında bir şeyleri konuştuğu için. Kuper iyi adamdır güzel adamdır da son yıllardaki görüşleri nedense şahsi kanaatime göre fena derecede bozulmaya yüz tutmuştur. Bununla ilgili bizim Gorky'nin dikkat çektiği bir not vardı blogda zamanında, hatta o da Biri Bana Anlatsın'ın 6. bölümüydü.

Dün aynı ekoldeki açıklamalarını yeniledi Kuper. "Günümüz hocalarına gereğinden fazla değer veriliyor. Aslında iş futbolcuda biter, iyi futbolcular takımı ve hocayı yüceltirler, iyi bir takımınız yoksa teknik direktör bunu pek değiştiremez" şeklinde özetleyeceğimiz fikirleri dile getirdi. Şimdi bu bağlamda ilk önce sormak lazım. İyi takım nedir? Bireysel bazda yetenekli oyuncuların bir araya gelmesinden oluşup sahaya çıkmış 11 midir? Yoksa beraber oynadığında bir uyum içine giren oyuncu topluluğu mu? Eğer cevap ilkiyse geçtiğimiz yıl Barcelona'nın, şampiyon olamadığı hemen her sezonda Real Madrid'in, son 2 sezonki Galatasaray'ın başarısızlığını nasıl açıklayacağız. Yok cevap ikincisiyse zaten o oyuncu topluluğunu bir uyuma oturtan hocanın eylemleri ve istikrarlı planı değil midir?

Yukarıdaki soruya cevap verdikten sonra da asıl başlıktaki soruyu tartışmak lazım. Başarı daha çok kimin yeteneklerine bakar. Teknik adamın mı, futbolcunun mu? Vasat bir takım iyi bir hocanın elinde ne olursa olsun aşama kaydedemez mi? Küme düşme hattında alıp ligin son gününde Premier Lig'de bıraktığı Fulham'la 2 sezon içinde Avrupa Ligi finali oynayan Roy Hodgson'ı nasıl açıklayacağız? Ya da aynı oyuncularla küme düşme hattında Markus Babbel'in bıraktığı VfB Stuttgart'ı alan Christian Gross'un, Şampiyonlar Ligi mücadelesi veren bir takım yaratmasını. Örneğin bugünün Manchester City'si otomatik olarak iyi bir takım mıdır ve başarısı Mancini'den bağımsız mıdır? Ya da Mourinho'nun Porto ve Chelsea'si. Rehhagel'in Yunanistan'ı tüm turnuvayı futbolu çirkinleştirdiği için mi kazanmıştır o sıradan oyuncularla? Üstelik ev sahibini 2 kez mağlup ederek. İlkinde 3-2, ikincisinde 1-0'lık skorlarla olduğuna dikkat çekmem lazım. Biri gollü diğeri kısır 2 galibiyet.

Klavyeyi size bırakırken söyleyeyim, ben Kuper'in tam tersini düşünen gruptayım. 1980'lerin Platini'li Fransa Socrates'li Zico'lu Brezilya dönemi çok gerilerde kaldı. Günümüzün futbol takımlarının başarısı futbolcudan çok, kenarda yöneten adamın maharetine ve bu oyuncuları felsefe ve dizilişle sahaya sürerek oluşturduğu bileşime bağlıdır. Her türlü farklı görüşe açığız...Buyrun, biri bana anlatsın...

9 yorum:

ANDAÇ ŞENYURT dedi ki...

Kesinlikle günümüzde asıl maharetin yöneten kişide olduğunu düşünüyorum, kaliteli sayılabilecek futbolcularla kurulan her takımın başarılı olamadığı aşikar.Bunları birarada en yüksek verimle oynatabilmek, kriz yönetebilmek, sistem getirebilmek, antre edebilmek başarıyı getirendir.
Futbolcu kabiliyeti ile kazanılan başarılar çok geride kaldı bence, zira futbol fiziki açıdan sertleştikçe sağlamlaştıkça Pele veya Maradona tarzı tek başına maç alacak oyuncu da kalmamıştır.(Messi'nin milli takımdaki başarısızlığı da ortada)

ozan dedi ki...

belki şöyle bir değiştirici unsur olabilir, komple takım yeteneği futbolcular toplamından bağımsız olarak hocayı anlayabilme ve sahaya yansıtabilme ile sınırlı olabilir. çok zorlarsak kuper'in sözleri buraya çekilebilir. mesela Rehagel'in futbolu çirkinleştirme taktiğini futbolcular sahaya yansıtırsa başarı gelir. İkisi keskin çizgilerle ayrılmasa da artık bireysel anlamda farklılık yaratabilecek futbolcu yok. Gerçekten yok, Messi ve Ronaldo da bunlara dahil. Takım oyunu, teknik müdahaleler haricinde bir oyuncu etrafında futbol dönemiyor artık. Kaldı ki yeni futbol akademilerinin çıkardıkları oyuncular artık fabrikasyon halinde. Ters ayaklı kanatta oynayan teknik futbolcular, kuvvetli santraforlar, boşluklara girip gol atan çabuk attacking midfielder'lar. hepsi üç aşağı beş yukarı aynı. günümüz antreman sistemleri ve akademi yapıları artık oyuncu arasındaki farklılıkları minimuma indirdi. Bu yüzden teknik kadro farklılığı, diziliş, oyuna müdahale bir futbol maçı sonucunu belirler bana göre. Yukardaki örneklere aynen katılıyorum ve de ekliyorum, her biri Bank Asya'da oynasa ''aa bu adam buralara kadar düşmüş mü?'' demeyeceğiniz topçularla Sivasspor şampiyonluk kovaladı iki sene evvel. Örnekler çok uzakta değil.
Bülent Uygun da müthiş zeki bir teknik adam da değil. Ancak benimle aynı fikirde olduğu çok açık ki başarıyı yakalayabiliyor. Futbolcu tabii ki burda önemli bir çark ama teknik adam katkısını çıkarttığımızda o da bir hiç olarak kalıyor. Liseli örneği verir gibi olacak ama, Ronaldo bir anadolu takımına gelse, Fener deplasmanında tek forvet olarak kaleci degajlarına koşmaktan, stoper şişirmelerinin peşinden gitmekten futbol oynamaya hali kalmaz=)

Sekhranikos dedi ki...

Takım etken, TD etken bir üçüncü faktör ise TD ile Takımın uyumu. Aslında evliliğe çok benzer. Yani oyuncular on numara ise o takım iş yapar anlamına gelmez. Ligine göre görece iyi takım FB aragones ile darmadağın olmuştu oysa Aynı aragone avrupa şampiyonu ispanyanın sistemini kuran adamdır. Benzer sıkıntı Reijkard'da da görülüyor mesela. Test etme imkanımız olurmu bilmem ama guardiolayı başka bir takımın başında da görmeli deliler gibi övmeden evvel. GS ile uefa kupası kaldıran Terimin, Fiorentina ile yaptığı muhteşe başlangıcın milandaki kadro ile uyuşmayınca patlamasıda örnek. Kuper gibi kesinlikle takıma bağlamak da abes ama sadece TD etkendir demekte yetersiz kalıyor.

Kupere bir noktada katılabilirim bazen sahada maradona -veya türevi- oluyor ve o zaman iş TD den çıkabiliyor:) Ayrıca maradonalı napolinin TD si kimdi mesela? Kuper belki bu noktaya değinmek istemiştir.

Bahtkazansın dedi ki...

Sayın yazar Teknik direktörün marifeti-felsefesi-dizilişiyse Mehmet Batdal'dan bir Zlatan İbrahimoviç çıkarmı ? Sizde bunu bana anlatırmısınız?

TA dedi ki...

simon kuperi çok abartıyoruz.futbol konusunda vasat bilgilere sahiptir.
politik olarak kullanılıyor dünya medyasında.sistemin büyüttüğü bir marka.ama içi boş.

Adsız dedi ki...

Ben de bu Simon Kuper'e gereğinden fazla değer verildiğini düşünüyorum nasıl olucak...Ecnebi version of Hıncal Uluç...

roland deschain of gilead dedi ki...

futbolda antrenörün önemi olmadığına inanan arkadaşları halı sahada maç izlemeye davet ediyorum. adrenalin pompası testesteron yuvası bire grup genç erkeğin antrenör olmadan ne kadar savruk ve bilinçsiz hareket ettiklerini bi görün sonra karar verin.

ve kimse profesyonel futbolcu felan demesin. teknik direktör olayı olmadığı anda futbol gerçekten "bir topu kovalayan 20 adam ve 2 kaleci" durumuna iner direk. antrenör futbolu yaratandır.

Adsız dedi ki...

tamamen katılıyorum.Aslolan teknik direktörün yetenekleri futbol bilgiisi ve takımdaki oyuncuların özelliğine göre sistem,oyun anlayışıdır.Bu arada Yunanistan Portekiz'i 2-1 yendi diye hatırlıyorum ilk maçta.Kontrol ediversen.Goller Karagounis,Basinas ile Ronaldo'dan gelmişti sanki

mehmet uyanıklar dedi ki...

en yakın örnek bursasporun şampiyonluğu değil mi? tamam ben bile bir bursasporlu olarak takımımın oyuncularını küçümsemiyorum. evet yetenekli oyuncularımız var ama önceleri sol kanatta oynayan volkan şeni ali tandoğanın önüne, buca'dan gelen ozan ipeğin takımın en çok gol atmasını sağlarken arkasına mustafa keçeliyi, ergiç in ön libero gözüküp forvet arkasına monte eden Ertuğrul Sağlam değil de kimdir?