TRİBÜNLERİN SAHİPLERİ

Mohammed Al Fayed, Craven Cottage'ın önüne diktiği Michael Jackson heykeline eleştiri getiren taraftarlarına "beğenmiyorlarsa Chelsea'ye gidebilirler" diyor. Serdar Kesimal hafta sonundaki Kayserispor-Kasımpaşa maçı sırasında kendilerini protesto eden seyirciler için "böyle yapacaklarsa maçlara gelmesinler" diyor. Bernd Schuster Beşiktaş Dinamo Kiev maçında takımı protesto eden taraftar için "Rahatsız olan Stada Gelmesin" diyor...

Seyircinin yıllardır futbolculardan, formalarını çıkarıp, çektir olup gitmelerini istemesine alışığız ama, sahadaki adamın "beğenmiyorsanız gelmeyin kardeşim" çıkışı yeni moda. Al Fayed'inki ise tam tüy dikmek. Futbolda Şiddet Yasası'nın bu ülkeye yakında ne getireceği ile ilgili bir şeyler karalamıştık bu yılın başında. Üzerine bir de bu yeni moda eklendi. Tamam stadyum yenilemeleri ve restorasyonu, aynı zamanda "taraftar"ı dışarıda bırakıp "seyirci"yi içeri almakla eşdeğer sanan birçok kulübün uygulamaları zaten tribünlerde yavaş yavaş yokolmaya yüz tutmuş "ultra" kültürünü baltalıyor ve her ülke Almanya'nın yaptığı gibi bu yenilemeleri tam tersine insanların zevk alacağı "maç günü" kavramının yaratılmasına harcamıyor zaten ama, eleştiri gören camiaların maaşlı çalışanlarının, o maaşın en büyük gelir kaynaklarından birisine "ben sizi beğenmiyorum kardeşim, gelmeyin" deme hakkını nereden aldığını hala çözemiyoruz.

Eleştirisini sahaya rakı şişesi atarak gösteren ahlak yoksunu koruma alanımızın dışında elbet. Ama terazinin dengesini, sadece tribündeki adam değil sahadaki futbolcu ve tribündeki yönetici de bilmiyor bazen. Adnan Polat'ın, Galatasaray kulübünün ismini ayaklar altına alan bir dolu adamın gönlünü hoş tutmak adına Seyrantepe açılışı ve sonrasında aldığı tavır da girişte saydıklarımızın bir sonucu. Zaten millet olarak sırtımıza sopa inmeden sesini yükselten bir karaktere sahip değiliz, testi kırılmadan yol gösterenleri de stadyumlardan kovalayacaksak işimiz var. Arkadaşları Dubai sahillerine alalım, istedikleri gibi top koştursunlar sahillerde...