Daha önce
Sol Kanattan Mütemadiyen Akanlar ve
Sağ Kanattan Mütemadiyen Akanlar yazısında futbol sahalarındaki oyuncuları sağ ve sol görüşlü olarak ayırmıştık. Bu oyuncular henüz kariyerlerini bitirmemiş oyunculardı ve biz siyasi görüşlerine göre gruplamıştık. Bu seferkinde futbolu bırakmasına yakın politikaya aktif olarak dahil olanlar ve bunu futbolu bıraktıktan sonra da tam veya yarı zamanlı görevlere çevirenlerle, en azından aktivitesini sürdürenlere göz atalım. Hakan Şükür'ün durumu ortada. Spor Bakanlığı diyorlar. Gerçi seçilip de bakanlığı alamazsa karakteri default ayarlara getirip "
kırıldım" açıklaması yapabilir,
RTE'nin dikkatli olması lazım. E o da bu işlere yabancı değil. Boy münasebetiyle "
Hakan Şükür tipi santrafor" tanımlamasına da uyuyor. Hatta ikili Camialtı Spor'u elbirliğiyle ayaklandırabilirler. Kariyerine bu takımda başlamış, daha sonra İ.E.T.T. ve Erokspor'da devam ettirmiş, ancak 1980 Askeri Darbesi sonrası 26 yaşında futbolu bırakmış ve sonrasında siyasete atılmıştır Recep Tayyip Erdoğan.
Darbenin Türkiye'ye yaptığı bir başka kelek de budur şahsi kanaatime göre, zira aksi halde şu an kendisi zararsız bir Giray Bulak bir Güvenç Kurtar olabilir çiftçilerin analarının da kulağı çınlamazdı ya...Neyse...
Biz
Pele ila devam edelim. Futbolu bıraktıktan sonra Brezilya'nın sporla ilgili her oluşumunda parmağı olan "Siyah İnci", 1995-98 yılları arasında Brezilya Spor Bakanı'ydı. Aynı görevi, 1990'da futbolu bırakan
Zico da, yeni seçilen devlet başkanı Fernando Collor de Mello döneminde 1 yıl boyunca sürdürmüştü. Hatta kulüplerin, kurumsal tarafını düzenleyen önemli yasalar çıkarttığı da bilinir.
Socrates'in de İşçi Partisi'nin üyesi olduğunu belirtelim. Zaten o sakalla Liberal Demokrat Parti'ye üye olacak hali yoktu.
Romario da Ekim 2010'da yapılacak Brezilya Genel Seçimleri'nde Sosyalist Parti'den aday olacağını açıklamıştı.
1962, 66, 70 ve 74 Dünya Kupası'nda forma giymiş, 500 kezden fazla Milan'da forma giymiş, takımla 2 Avrupa Şampiyonluğu bulunan
Gianni Rivera da futbolu bıraktıktan sonra, 1986'da Berlusconi'nin kulübü satın almasıyla İtalyan parlamentosuna girdi ve ardından Romano Prodi'nin hükümetinde SavunmaBakanlığı'nda görev yaptı. Bugün 67 yaşında.
Rus
Oleg Blokhin'i atlamak mümkün değil. 1975'te Avrupa'da Yılın Oyuncusu seçilen ve bunun kazanan ilk Ukraynalı olan (o zamanlar Sovyetler Birliği'ne dahildi), 112 kere Sovyetler Birliği milli takımı formasını giymiş efsane Blokhin, 1997 yılında, Rus parlamentosunda komünist partide görev yaptı, ardından 2002 seçimlerinde meclise girdi. 2003 yılında Ukrayna milli takımı teknik direktörü olarak atandığına, diğer partiler bu 2 görevin bir arada götürülemeyeceğini ileri sürüp itiraz ettiler. Blokhin istifasını verdi ama Futbol Federasyonu hadiseyi mahkemeye götürüp galip çıkınca Blokhin 2 görevi de bir arada götürdü. İyi de oldu onlar için, zira Ukrayna 2006 Dünya Kupası'na gitmeyi ev sahibi Almanya'dan sonra garantileyen ilk takım oldu ve takım çeyrek final oynadı. Kendisi şu an siyasete dahil değil, ancak 2006 yılında görevini sürdürürken verdiği "
Ukrayna Ligi'nde yabancı sayısı azaltılmalı, gençler futbolu Shevchenko'dan öğrenmeli, Afrika ağaçlarından 2 muz karşılığı verilerek getirilmiş Zumba-Bumba'dan değil" demeciyle ırkçılık suçlamalarına maruz kalmıştı.
Eski Belçikalı milli utbolcu
Marc Wilmots da liberal kanatta yer alan bir isim (üstteki resim).
Mouvement Réformateur üyesi olarak Senato'ya giren Wilmots, politik hayatta çok iz bırakmadan 2005 yılında senatörlükten istifa etti. Bir başka senatör ise, 1974 Dünya Kupası gol kralı
Grzegorz Lato idi. Lato da 2001-05 yılları arasında Polonya'da senatördü. İskoçya'da İşçi Partisi üyesi olan ve 1999-2003 yıllarında parlamentoda yer alan
Henry McLeish, East Fife'da 5 yıl boyunca futbol oynamış. Vatandaşı İşçi Partisi milletvekili
Ian Gibson, Airdrie, St Mirren ve Queen of the South kariyeri olan bir politikacıydı. 1940 ve 50'lilerde Arsenal, Rangers, Milan gibi kulüplerde top koşturmuş Albert Gudmundsson ise, 1980'de memleketi İzlanda'da başkanlık seçimine girmiş ama kaybetmişti. Daha sonra ülkenin Fransa büyükelçisi olarak atandı. 1994'te hayata gözlerini yumdu. Başkanlık seçimi deyince
George Weah'a değinmemek olmaz.
Liberya'nın en gelişmemiş bölgelerinden olan Grand Kru County doğumlu George Tawlon Manneh Oppong Ousman Weah, 2005'te başkanlık seçimlerine adaylığını açıklayınca halktan büyük destek görmüş ama PSG'de oynarken kazandığı Fransız vatandaşlığı başına bela olmuştu. Ayrıca halkın bazı kesimlerinden Liberya İç Savaşı'nda insiyatif almaması sebebiyle de suçlandı. Seçim kampanyasında
su, elektrik hizmetlerinin her eve gideceği, kiraların azalacağı ve eğitim seviyesinin yükseleceği sözlerini verse de seçimi Liberya'nın ilk kadın başkanı seçilen Ellen Johnson-Sirleaf'a kaybetti. Weah seçimlere itiraz etti ancak itirazı geri çevrildi. Bunun ardından kendisi ABD'ye gidip lise diploması aldı ve ardından da Florida'da bir üniversiteye kaydoldu. Son olarak 2011 seçimlerine hazırlandığı söyleniyordu, şu an partisinden 2. Başkan adayı.
Ancak bu amacına ulaşan bir isim vardı. 1939-40 sezonunda O.Marseille formasını da giymiş olan Cezayirli
Ahmed Ben Bella, 1963-65 arasında, darbe ile devrilene kadar Cezayir Devlet Başkanlığı yaptı.
Bir başka Afrikalı, Nijeryalı
Taribo West, daha futbol oynarken siyasete atılacağını söylemişti. Hatta başkanlık seçimlerine gözünü diktiğini bile açıklamıştı. Şu anda Çin'de görev yapan, eski Hırvatistan hocası
Miroslav Blazevic de, eski Hırvatistan başkanı Stjepan Mesic'in devirmek istediğini defalarca dile getirmişti.
1950'ler Macaristan takımının en önemli oyuncularından
Jozsef Boszik de politikada en fazla aktif olan futbolculardandır. Çocukluğu efsane Puskas'la aynı mahallede geçen Boszik aynı zamanda Macar parlamentosunun da bir üyesiydi. Daha önce blogda bahsettiğimiz, aynı takımın oyuncularından
Gyula Grosics de, 1954 Dünya Kupası'ndan kısa süre önce Macaristan'daki sol görüşlü hükümetin dağılmasının ardından ülkenin sağ görüşlü partilerinin lehine konuşmalar yaptı. Dünya Kupası'ndan sonra tutuklandı ve 18 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Finlandiya eski devlet başkanı, şu anda Avrupa Birliği Ekonomi ve Finans Komisyonu'nda görev yapan ve"
Türkiye'nin Avrupalılığını benim için Eskişehirspor simgeliyor" diyerek Eskişehirlilerin kalplerini fetheden
Olli Rehn (üstte) gençliğinde Finlandiya takımlarından, doğduğu kentin ekibi Mikkelin Palloilijat'ta futbol oynamış hatta takımıyla 1. ligde mücadele etmiştir. Belfast'lı milletvekili
Robert Bradford'da 1970'li yıllarda gençliğinde Glenavon ve Distillery'de futbol oynamıştır.
Günümüze yaklaşalım biraz.
Andrey Arshavin, 2007'de Vladimir Putin'in partisinden Kremlin meclisi adayı olmuştu ama oylamaya kısa bir süre kala adaylıktan çekildi.
Roman Pavlyuchenko ise 2008 seçimlerinde ayağını korkak alıştırmadı ve doğduğu kent Stavropol'un şehir meclisine seçildi.
3 yorum:
Yordan Letchkov da Bulgaristan'da belediye başkanlığı yaptı diye biliyorum. Belki hâlâ yapıyordur.
evet, Letchkov Sliven spor kulubunun sahibi ve Sliven şehrinin belediye başkanı
"Ukrayna Ligi'nde yabancı sayısı azaltılmalı, gençler futbolu Shevchenko'dan öğrenmeli, Afrika ağaçlarından 2 muz karşılığı verilerek getirilmiş Zumba-Bumba'dan değil"
Ahahaha :))) Abi bu nasıl bir açıklamadır ya? Resmen Lost'taki Sawyer. Hatta Oz'daki Schillenger.
Yorum Gönder