22 Ağustos 2011 Pazartesi

KARI-GURASHI NO ARRIETTY VE CECILE CORBEL




















Eğer bir animenin başında "Studio Ghibli" ifadesi görürseniz ışıkları kapatıp kendinize atmosfer yaratacaksınız. Zira o meşhur "bir kış günü sıcak battaniyenin altında izlenen, kurabiye ve sıcak çikolata tadındaki filmler" var ya, aha işte öyle bir film geliyor demektir. Hoş biliyorsunuz ben böyle tanımlamalara ağız burun giriştiğim için "somonlu suşi gibi film" deseniz de kafi, hiç olmazsa Japonluğuna atıf yaparsınız. Arrıetty, İngiliz yazar Mary Norton'un fantastik romanı The Borrowers'dan uyarlanmış bir film. Bunun 1999 yapımı bir de John Goodman'lu versiyonu vardı ki işin içine Hollywood girdiğinden o filmden bir şey beklemek abes olurdu zaten. Bu sefer kamera arkasında Hayao Miyazaki tayfası var. Usta bu sefer senaryoyu yazmış ama yönetmenlik koltuğunda da Princess Mononoke, Spirited Away ve Howl's Moving Castle filmlerinde çalışmış Hiromasa Yonebayashi var.

Hikaye, kalp ameliyatı geçirmek üzere olan ve bunun öncesinde huzur arayan bir çocuk olan Sho'nun, kaldığı evde karşılaştığı 10 cm boyundaki küçük insanlarla ilişkisini anlatıyor. En "spoiler-free" anlatım böyle düz oluyor ne yapayım. Yine Miyazaki filmlerinin her yanından akan dinginlik, özgünlük ve zaman zaman boğazı düğümleyen sahneler. Ama özellikle soundtracke ayrı parantez açmak lazım. Miyazaki'nin her filminin müzikleri iyidir ama bu sefer Fransız Cecile Corbel, olağanüstü bir iş çıkarmış. Corbel acaip bir müzisyen. Bir süredir Studio Ghibli ile çalışıyor ve Türkçe icra ettiği şarkılar da mevcut. Yarım Gitti Çeşmeye'yi aşağıdan dinlemek mümkün.



Miyazaki o kadar orijinal işler yaptı ki, artık filmlerin bütününden değil, içindeki bazı bölümlerden bile zevk alsanız kafi, zira çıtayı çok yukarıya koymuş bir adam. Elbette Yonebayashi'nin filmi anime hayranlarının gözü kapalı atlayacağı bir film. Bir başyapıt beklemeyin ama Cowboys and Angels gibi bir saçmalık ortada iken evde kalmak isteyenler için mükemmel tercih.

Hazır Cowboys and Angels demişken. Hafta sonu Utrecht merkez istasyonunda yer alan sinemanın önünden geçiyordum. 3 salon vardı ve filmler şunlardı: Honey 2, Cars 2, Rise of the Planet of the Apes. Akşam eve geldiğimde Ridley Scott'ın Blade Runner'a devam filmi çekeceği, Austin Powers'ın da devam filminin yolda olduğunu okudum. Hollywood herhalde fikirleri bitirdi, artık böyle idare edecekler...

1 yorum:

varol döken dedi ki...

mümkünse bizim türküleri brenna maccrimmon'dan başkası okumasın...

sen bu japonları tanıyorsan dutchman söyle genki'nin finalini çeksinler lan! 12 yıldır merak ediyorum sonunu...