Bu hikayeyi daha önce blogda anlattım mı hatırlamıyorum, bizim mahallede bir Almancı Erdem vardı. Bremen'den mi, Hamburg'dan mı, Fortuna Düsseldorf'tan mı gelmiş şimdi hatırlamıyorum, hayatımda gördüğüm ilk "Almancı" şahsiyetti. Küçük yaşta amcasının kıyağıyla yurt dışına giden, geri dönüp kendi milletini küçümseyen, Almanya'da Almanların yanında yaşadığı gereksiz ezikliği Türkiye'de kompanse etmeye çalışan,cebinde taşıdığı Alman kızlarının fotoğraflarını gösterip "
şşş beni bekliyo, dönünce istiycez" diye bize hava atan kısacası halk arasında "vajinabiti" diye tabir edebileceğimiz bir arkadaştı (yalnız ne geçirdim adama, halbuki topu topu bir maçta 3 kişiyi geçip topa vuracaken ayağındaki topa gelip ben vurmuştum da bana "
bıraksana lan piiiiiç" demişti o kadar, ayıp lan). Neyse hemen hemen aynı zamanlarda bizim mahalleye gelen Zübeyir adında bir Iraklı arkadaş vardı. Ailesi Irak Savaşı'ndan kaçmış, abisini savaşta kaybetmiş, mahallede kimseyle dalaşmayan, her maç kaleye soktuğumuz, gıkını çıkarmayıp bir de kedi gibi oradan oraya atlayan, herkesin deli gibi sevdiği bir arkadaştı. Bir gün bizim Almancı Erdem'le Zübeyir karşı takımlarda oynarken, Zübeyir pozisyon gereği bu kerkenezi düşürmüştü. Kalktı bizimki ve zavallı çocuğa küfürle karışık, "
seni kardeşinin yanına gönderirim" gibisinden bir şey söyledi......
Sevgili dostlar ben ömrümde çok mahalle kavgası gördüm, şu meşhur "
ne diyon lan sen", "
asıl sen ne diyon lan", "
lan asıl sen ne diyon lan" şeklinde itişmelerle ufukta gözden kaybolunlardan tutun da, karambolde rakip mahallenin getirdiği köpeğin suratına tokat atıldığı absürd örneklere kadar...Ama ben bir adamın bir başka adamı böyle fütursuzca dövdüğünü hiç hatırlamıyorum. Zannedersem de görmeyeceğim. Bizim Almancı öyle bir dayak yedi ki, ben bir ara Almanya o dayağın etkisiyle tekrar ikiye bölünecek sandım. İş bitince, bizimki kaçtı evine, bir dahaki görüşümüz 2 sene sonraki yaz tatilinde oldu. O sırada Zübeyir ülkesine dönmüştü, umarım sağdır bugün....
Lierse'in Japon kalecisi Eiji Kawashima'nın Beerschot taraftarlarından gördüğü muameleyi okurken bu hikaye aklıma geldi yine.
Hafta sonu, Takımı ile Germinal Beerschot deplasmanındayken rakip tribünlerden gelen Fukushima'yı hatırlatan tezahüratların eşliğinde kalesini korudu. Bu iğrenç tezahürat 11 Martta Japonya'yı sarsan nükleer santral felaketine atıf yapıyordu. Beerschot yönetimi bu utancı kınayan bir açıklama yayınladı. İçlerinde birkaç tane "
Kawashima da bizim tribünleri tahrik etti" şeklinde, o meşhur eğilip bükülebilen "tahrik" savumasının arkasına sığınanlar da var tabii. Belçika federasyonu hakem Luc Wouters'ın da raporu doğrultusunda soruşturma hazırlığında.
2 yorum:
hikayeler acıklı ama öyle bir geyiğimsi (o ne lan?) anlatış tarzın var ki gülmeden edemedim. özellikle şu "lan sen ne diyon" atışmalarının ardından ufukta gözden kaybolma meselesinde :)
Söz ağızdan çıkana kadar sizin esirinizdir,ancak çıktıktan sonra siz onun esiri olursunuz...
Yorum Gönder