12 Eylül 2011 Pazartesi

DROP










Hollandaca Kursu'ndaki ilk günlerim. Bizim hoca bir torbada, siyah şekere benzeyen bir şeyler getirdi. "Bunları yemeden Hollandalı olunmaz" diye verdi hepimize. Elime aldım. Plastik gibi, hatta birisi ilkokulda "silgisi olup da vermeyenin" dediğimde elime verse "helal sana be Osman, vaaay maymunlu ha hem de" diye hiç tereddüt etmeden silgi niyetine kullanacağım bir şey. Baktım işin içinde şaka yok bizim hoca da yiyor, attım ağzıma. Meğer asıl şaka ordaymış. Tadını tarif etmemin imkanı yok, anlatılmaz yaşanır. İlkokulda almak için sıraya girdiğimiz Sulugöz'ün susuz olanına baharat ve çeşidine göre bir dolu aroma katılmış bir (dilim varmıyor söylemeye ama) şeker. Hollandalılar "şeker yiyecekseniz bundan yiyin" diye çocukları alıştırmaya çalışıyor yıllardır ve aslında bir nebze başardıklarını da söyleyebilirim. Tam kökenin neresidir bilmiyorum, bilen yoruma not düşebilir ama Hollanda'da deli gibi tüketildiğini biliyorum, hatta sırf buna ayrılmış ufak tezgahlar ve dükkanlar da var. Sertliği, şekli, tadı, likörü birbirinden farklı olan bu şeker, ilk yediğinde bana "tamam paracetamoldan sonra hayatımda boğazımdan geçen en iğrenç şey bu olmalı" diye düşündürmüş iken şimdi kendini 3'er 5'er yediriyor. Gerçi hala direndiğim noktalar var. Öğle yemeğinde fıstık ezmeli, kahverenhi diyet ekmeği yemeye başladığım anda savaşı kaybedeceğim, du bakalım...

Aşağıdaki bunların İngiliz olanı, Rooney bunlarla semirdi...

2 yorum:

Alpisbayram dedi ki...

Bu sekerlerin aynisini ben de Danimarka da yedim ve inan bana sen duygularima tercuman oldun... Cekirdek 1 Lakris 2

alchoburn dedi ki...

finlandiya'dan gelen arkadaşların olduğu bir ortamda tattım ben de. tatmak derken iki avuç yemişimdir belki. allah'tan buralarda yok feci alışkanlık yapardı bünyede.