30 Ekim 2011 Pazar

FELIPE MELO VE TÜRK BASINI KÖPEK EĞİTİM KOMUTANLIĞI

















Siz hiç mahalle maçında gol attınız mı? Şöyle önemlisinden bir gol. İlk golünüzü attığınızdaki anı hatırlayın. Okul takımında attığınız golü. İlkokulda plastik topla maç yaparken attığınız golü. İçinizden geçenleri şöyle bir hatırlayın. O topu 3 direğin, 2 taşın ya da her ne haltsa o kaleyi oluşturan sivil mühimmat, onun arasından geçirdiğinizde dünyalar sizin olur, o an insanoğlu hayatın merkezindedir, dünya onun etrafında dönmektedir, çünkü mahallede sahanın kenarında izleyenler, okul takımında camdan bakanlar, üniversitede tribünde oturanlar hepsinin gözü sizin üzerinizdedir. Stadyumda da öyledir. Orada toplanmış tüm insanlar golün sevincini yaşayan size bakanlar, çünkü o an onların kahramanı bellidir, yeşil çimlerde durmaktadır, Andy Warhol'un sözü o gol anına indirgenmiştir. Kutlamak sizin hakkınızdır ve size özgüdür ve gidip birilerine zarar vermediğiniz, gidip birilerinin hakkını gasp etmediğiniz sürece de istediğinizi yaparsınız. Eğer bu hakkı futbol kurallarını ihlal kademesine getirirseniz de orada bir hakem vardır ve cezanız kesilir.

Ruud van Nistelrooy, 7 Eylül 2005 tarihinde Philip Stadion'da oynanan Hollanda Andorra maçında bir penaltı kaçırmış ve bunun üzerine Andorralı oyuncular onunla dalga geçmiş ve hatta defans oyuncusu Antoni Lima suratının dibine gelerek onu rahatsız etmişti, aynen Alpay'ın David Beckham'a yaptığı gibi. Van Nistelrooy maçın 89. dakikasında intikamını aldı. Golünü attı ve Lima'nın önüne giderek yumruklarını havaya kaldırdı. Hadiseyi şuradan izleyebilirsiniz. Bir futbolcuya yakışan sportmen bir kutlama mıydı? Hayır, ama arkasında bir motivasyon vardı.

Hasan Şaş, Galatasaray'ın 2001 yılında oynadığı meşhur 2-0'dan 3-2'lik Real Madrid maçında beraberlik golünü attığında kulübeye koşmuş ve yumruğunu sıkıp kalabalığın içine dalmıştı. Bir Galatasaraylı;ya ya da bir futbolcuya yakışan bir sevinç miydi? Hayır diyebilirsiniz, ama arkasında bir motivasyon vardı. Mircea Lucescu devre arasında 2-0 geride olan takımı (bilerek) bir hayli sinirlendirmiş, iş Jardel'in formayı çıkarıp "ben oynamıyorum" demesine kadar varmıştı. O sinir de sahaya yansımış, Real Madrid yerle bir edilmişti. Nuri Şahin geçtiğimiz sezon Köln deplasmanının sonlarında, Lukas Podolski ile çatışmış, Podolski çok kısa süre önce oynanan Almanya-Türkiye Euro 2012 ön eleme maçına gönderme yapıp ona elleriyle "3-0" işareti yapmıştı. Nuri sadece 2 dakika sonra golü bulduğunda Podolski'nin önünde kayarak intikamını almıştı. Sportmenliğe yakışan bir davranış değildi ama arkasında bir hikaye vardı.

Temuri Ketsbaia 1997-98 sezonunda Bolton Wanderers ile oynanan maçın 90. dakikasında attığı galibiyet golünden sonra önce formasını, sonra tekmeliklerini seyircilere fırlatmış, reklam tabelalarını defalarca tekmelemiş ve onunla sevinci paylaşmaya gelen arkadaşlarını da uzaklaştırmıştı. Ketsbaia maç boyunca yedek oturmuş ve kenardan takımının maçı geride götürmesini izlemiş sonra da oyuna girerek golünü atmıştı. Evet abartılı bir gol sevinciydi ama arkasında bir motivasyon vardı.

Golden sonra reklam tabelasını tekmeleyenler, korner bayrağını yerinden çıkaranlar, korner bayrağını kum torbası olarak kullananlar, korner bayrağını yerinden çıkarıp tribünlere doğru hayali bir makineli tüfek gibi kullananlar, George Finidi'nin 1994 Dünya Kupası'nda yaptığı gibi korner bayrağına köpek taklidi yapıp işeyenler bu liste uzar da gider.

Gol sevinçlerini bir gelenek haline getirenler de vardır. Bunlardan göze hoş gelenleri hepimiz biliriz aşağı yukarı. Alan Shearer'ın elini havaya kaldırarak koşusu, Tomas Brolin'in zıplayarak havada dönüşü, Peter Crouch'un robot dansı, Hugo Sanchez'in taklaları. Bununla ilgili blogda bir Top 10'da yapmıştık en iyi go lsevinçlerini listeleyen. Göze hoş gelmeyen var mı, var elbet, örneğin Tuncay Şanlı'nın bir ara iç saha-dış saha farkettirmeden yaptığı sus işareti, Hakan Şükür'ün zamanında Emre Belözoğlu'nu ayağına yatırıp bebek gibi sallaması, yengeç dansı, baş parmağı ağzına sokma...

Felipe Melo, Türkiye'ye kariyerinin son 2 yılını kabus gibi geçirmiş bir adam olarak geldi. Çünkü ne futbol oynadığı ülkede ne de kendi ulusunda sevilmiyordu. Sırasıyla önce İtalya'nın (Bidone d'oro) sonra da Brezilya'nın günah keçisi oldu (2010 Dünya Kupası çeyrek finalinde Hollanda karşısında ülkesi maçı 1-0 önde götürürken önce takımına 1 gol yedirmiş sonra ada kırmızı kart görerek oyun dışı kalmış ve Hollanda 2-1 ile turlamıştı). Galatasaray'da 2 yıldır aradığı şeyleri buldu. Sevinmeyi, taraftar sevgisini, istediklerini yapabilmeyi. Yani yine dediğimiz gibi o pitbull sevinçlerinin arkasında bir motivasyon var. Üstelik kişisel bir motivasyonu da var. Oğlu da ona pitbull diyor. Yani sırf onu televizyondan izleyen oğlunu güldürmek için bile bir baba olarak bu hareketi yapabilir.

Türk basını önce bu hareketin pitbull mu kertenkeleye mi benzediğinden çıktı, sonra da o sevincin Galatasaray formasına yakışıp yakışmadığından. Ben bilmiyorum ama Galatasaray formasına yakışan hayvan sevinçleriyle ilgili bir liste yayınlarsa bu arkadaşlar sevinirim. Mesela aslan gibi kükremek, tavşan gibi burnunu oynatmak, kedi gibi miyavlamak, lama gibi tükürmek hangi sınıfa giriyor? Bir aklı evvel pitbull sevincinin farklı olduğunu iddia edecek kadar uçtu. Bu Cem Yılmaz'ın anlattığı hikayedeki, uzaylı karikatürüne tepki olarak "öyle uzaylı yok" diye eleştiri gönderen adama benziyor.

Melo'nun eleştirilen bir başka yönü onun defansif görevlerini yaptıktan sonra, örneğin bir atağı kestikten ya da bir topu kale çizgisinden çıkardıktan sonra seyirciyi coşturmak için yaptığı hereketler. Yine söyleyelim, bu adam daha 1 sene önce, Dünya Kupası çeyrek finalinde bir tehlikeyi önlemek isterken ülkesini yarı finalden etmişti. Üstelik bir forvet oyuncusunun attığı bir gol sonrası ya da bir oyuncunun verdiği gol pası sonrası sevinmesi normal geliyor da, neden aynı şekilde skoru doğrudan etkileyecek bir olay olan, gole giden bir topu kesme aksiyonu sevinçle kutlanmıyor ya da en azından kutlanması yadırganıyor bilmiyorum. Hem de Melo'yu sırf yıllarca görevini yapan ama golleri atan forvet oyuncularının gölgesinde kalan defans oyuncularına "biz de buradayız" deme şansı verdiği için sevmeliyiz belki de. Üstelik ortada ne rakibe ne de hakeme yapılmış hiçbir sportmenlik dışı hareket yokken.

1 yorum:

M.Cagdas dedi ki...

Asil komik olan insanlarin bu "elestirileri" getiren medya soytarilarini ciddiye almasi, cevap vermesi falan. Bunlari soyleyen de Adnan Aybaba falandir allah bilir. Tabiki Melo'ya bok atilacak, adam GS'da sivrilmis, biliyorlar ki son zamanlarda gelen en iyi oyunculardan biri, aksini beklemek zaten saflik olur.