22 Mart 2013 Cuma

ÇOK PİŞMANIM TAHKİM BEY





















21.03.2013 tarihinde BirGün gazetesindeki Uçan Hollandalı köşesinde yayınlanmıştır

---------------------------------------------


Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu geçtiğimiz hafta sonu Galatasaray’lı Gökhan Zan’ın, Gençlerbirliği maçında rakibe yaptığı hareket sonucunda gördüğü kırmızı kart sonrasında aldığı 2 maç cezayı 1 maça indirdi ve 1 yıl erteledi. Bu, aynı mahiyette verdikleri ilk karar değil. Daha önce Beşiktaş maçı sonrası İbrahim Toraman ile saha içinde kavga eden Karabükspor’lu Lua-Lua’nın 2 maçlık cezası da ertelenmişti. Özellikle yakın tarihli kararın, Gökhan’ın oynadığı takımın stoper sıkıntısı çektiği dönemde gelmesi manidar ama bu tür komplo teorileri bizim işimiz değil, biz kararları esas açısından değerlendireceğiz.

2 futbolcuya “hediye edilen” 1 yıl süreyle ertelemesi kararının gerekçesinde belirtilen ifadeler genelde şöyle: Ceza tipinin ertelenebilir cezalardan olması, futbolcunun aynı sezon içinde tekerrür etmiş disiplin ihlalinin bulunmaması; futbolcunun eyleminden duyduğu pişmanlık ve üzüntüyü ısrarla ve samimi olarak ifade etmiş olması; bizzat katıldığı duruşma esnasında ve sunduğu yazılı beyanlarında, tekrar disiplin ihlali gerçekleştirmeyeceği yönünde oluşan kanaat ve cezanın alt sınırdan ayrılmadan verilmiş olması.

Aslında bu gerekçelerin hiçbirisinin elle tutulur bir yanı olmadığını söyleyebiliriz. Ertelenebilir ceza tipi tahkim kurulu ve federasyonun kendi sınıflandırması, ama Gökhan Zan’ın kırmızı kart görme sebebinin rakibe topla alakası olmayan bir pozisyonda vurması olduğu göz önüne alınırsa (hareketin yapılıp yapılmadığı başka mesele, karar yanlış olsa dahi bu affedilmesinin bahanesi olamaz) bu hareketin nesinin ertelenebilir olduğu merak konusu. Gökhan Zan’ın aynı sezon içinde tekerrür etmemiş disiplin ihlalinin bulunmaması çok normal, çünkü Gökhan birkaç hafta önceye kadar doğru dürüst sahaya çıkmıyordu. Pişmanlık, üzüntü ve sonradan ihlal gerçekleşmeyeceğine dair tahkim kuruluna verdiği güven ise Engin Baytar’ın Cüneyt Çakır’ın yakasına yapışması sonrası televizyonlara bağlanıp “gözüme uyku girmedi, kimsenin yüzüne bakacak halim yok” duygu sömürüsüne benziyor. Futbol dünyasında rakibine yaptığı kasti hareketlere sahip çıkan adamlar, Roy Keane, Eric Cantona, Vinnie Jones gibilerinden pek bulamıyoruz. Eğer pişmanlık ve üzüntünün ısrarla belirtilmesi ceza ertelemesine temel oluşturacaksa hakemlerin cebinden kırmızı kartı almak da güzel bir fikir gibi gelebilir.

Böyle bir erteleme kararının dünyada ilk örneklerini vermek Türkiye Futbol Federasyonu’na nasip oldu. Kararın gerekçeleri kadar ortaya çıkardığı sonuç da hakkaniyeti son derece ihlal eden bir durum teşkil ediyor. Lua-Lua ve Gökhan için verilen kararlar önümüzdeki dönemdeki benzer durumlar için bir emsal teşkil ediyor. Şampiyonluğu ya da küme düşmeyi doğrudan etkileyen bir maçtan önceki hafta, takımlardan birinin oyuncusunun gördüğü kırmızı kart için aynı uygulamaya başvurmak zorunda kalabilir tahkim kurulu, acaip olan ise kendilerini bu duruma kendilerinin sokması. Üstelik bu 2 oyuncu için verilen erteleme kararları oyun devam ederken yapılan hareketler sonucu verilmediler, bu yüzden pekala Bobo da Galatasaray maçında gördüğü kırmızı kartın ertelenmesini isteyebilir. Halbuki futbolun yönetenleri illa iyi niyeti ödüllendirmek istiyorlarsa bu buram buram sahtelik akan pişmanlıkları değil, gerçek iyi niyetleri değerlendirebilir, mesela ilk 17 maç sonunda sadece 1 sarı kart görmüş oyuncuların kartlarını silebilir.

Tabii yukarıdaki hadiseyi yorumlarken de mantık sınırları içinde kalmak gerekiyor. Üzerinden nerede ise 1,5 yıl geçen 3 Temmuz sürecine atıf yapmak da en az federasyonun yaşadığı akıl ve mantık noksanlığının benzeri. Kısacası hepimize okkalı bir kırmızı kart gerekiyor.

3 yorum:

chota dedi ki...

Ülke olarak toptan kırmızı kartı hakediyoruz.Basit bir oyunu bile kurallarıyla yönetemiyoruz.Şike ve şaibe ligi futbol dünyasına hayırlı olsun.

Arrow Cave dedi ki...

TSL hiçbir zaman temiz olmadı hiçbir zamanda olmayacak..

Baris dedi ki...

Bu erteleme işini yanlış hatırlamıyorsam ilk UEFA karşımıza çıkardı. Selçuk İnan, yanlış olmasın Kazakistan maçıydı galiba, son anda gereksiz bir kart görüp cezalı duruma düşmüştü. Hem de Almanya (galiba) gibi kritik bir maç öncesiydi. Sonra, UEFA bu cezayı eskiden sabıkası yok diye erteledi. O zamana kadar hiç duymamıştım da bunu duyunca "vay, UEFA bize torpil geçti" diye düşünmüştüm.