17 Temmuz 2013 Çarşamba

BUGÜNÜN BÜYÜKŞEHİRLİ TÜRK KADININDAN CACIK OLMAZ
























Bir çizgiyi baştan çekelim. “Korkuyorum” diyenler, bu yazının kapsamı dışındadır. Çünkü korku haktır. Bu yazı mangalda kül bırakmayan ama hiçbir konuda kılını kıpırdatmayan “bugünün büyükşehirli Türk kadını” kimliğini vicdan defterinden silme yazısıdır.

HER TÜRK “BİR ŞEYLER” DOĞAR

Belki her yüz bin kişiden biri bu mevkilere gelir ama her halükarda, her Türk erkeği asker, teknik direktör, yeminli mali müşavir ve başvekil doğar. Kısacası her Türk erkeği, vatan kurtaran aslandır. Peki aslanın erkeği olur da dişisi olmaz mı? Olmaz olur mu; Türk kadını ne güne duruyor?

Nur içinde yatsın, Gazi Paşamız da demiyor mu, “Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez” diye?

Lâkin merak ettiğim bir şey var.

Bugünün büyükşehirli Türk kadını profili, bu lafı neden üzerine alınıyor?

Bunlar;

Balkan’da göz açıp kapayıncaya kadar bozulan ordunun peşinde, perperişan olup, yolda evlatlarını ölü bırakarak, Anadolu’ya muhacir mi geldi? Yok.

Göz açtırmayan taassubun kadın eti üzerine boca ettiği kezzaba mı yakalandı? Yok.

Seferberliğin insan kırımında, ırz düşmanı açlığın pençesinde kanını mı akıttı? Yok.

Düşman işgalinin paramparça ettiği namusun arkasından gözyaşı mı döktü? Yok.

Eşini, dostunu, kardeşini, babasını, devrimlerin “Olur öyle şeyler” karambolüne mi kurban verdi? Yok.

“İktisadi buhran var, yemek yok, ona göre” dendiğinde boynunu ve midesini mi büktü? Yok.

“Buhran savaşa dönüştü. Ekmek bile artık karneyle” günleri gelince, çocuğunu doyuramayıp, vicdan azabından kendini mi öldürdü? Yok.

Sülalesinin her bir ferdinin sokakta vurulması, işkenceye çekileceği, karakolda kaybedileceği, ormanda ölü bulunacağı korkusuyla mı yaşadı? Yok.

Yok. Yok. Yok. Yok. Yok oğlu yok.

Başkasının çektiği acıları kendi üstüne zimmetlemekte, geçmişin bütün kadın vurgularını kendine mâl etmekte de bugünün Türk kadınının üzerine yok.

MONARŞİDEN CUMHURİYETE, TECAVÜZ

İnsanın olduğu yerde tecavüz de vardır. Türkiye’de eski gazeteleri karıştırmış herkes, tecavüz denen hadisenin tarihsel süreçlerinden başarıyla geçip (!) bugüne dek geldiğini bilir. Türk matbuat tarihi, küçük çocukların ırzına geçen büyüklerin haberleriyle doludur.

Kemal Tahir’in müthiş tasvirinde olduğu gibi, mübarek ramazanda geceleri dört bir yana kangal kangal nur yağıp, sabahına göğe çekilirken, bazı yerlere Allah’ın her günü kangal kangal orospu çocuğu yağar ama hepsi nur kısmının aksine yeryüzünde kalır. İşte bunlar tecavüz ehlidir.

Anlı şanlı cumhuriyetimiz halkı cehaletten kurtarmış, kadınların bilmem hangi şeyhin kaçıncı karısı olmasını engellemiş ama her ne hikmetse, on yılda yetiştirdiği on beş milyon gencin bir kısmının adının tecavüz haberlerine karışmasını engelleyememiştir.

Yine bi hikmet-i müteal, tecavüzcülerin çoğu cumhuriyet hükümetlerinin taşra temsilcilerinden ve onların koruyup kolladığı, eşraf, ayan, mütehayyizanın çoğu ve ağalardan çıkmıştır.

Ne tesadüftür, ne tevafuk…

KADININ TECAVÜZLE İMTİHANI

Türk kadını çağdaşlaştı. Şüphesiz.

Toplumsal alanda daha fazla söz sahibi. Doğru.

Ama bunlar, kadınların duyarlılıklarının, erkeklerden daha fazla olduğu mânâsına gelmiyor.

İnternet sadece sosyal medyayı gözümüze sokmakla kalmadı. Yerel basını da arama motorlarına atıp, haber öğünümüze kattı. Artık falanca şehrin, filanca kasabasındaki bir olayı duymak için mucizelere ihtiyacımız yok.

Zihinsel özürlü kızlara, kimsesiz kadınlara, hatta küçük erkek çocuklarına tecavüz eden makam-mansıp sahibi ama şeref yoksunu alçakların listesi her yerde yayınlanıyor.

Bu haberlere gösterilen hassasiyet muazzam ama yeterli değil.

Kuaförden çıkmış saçları, alışverişten dönen torba dolu kolları, topuklu/babetli ayakları, makyajlı yüzleri ve geri kalan her şeyi ile “modern kadın” yaftasını varlığına yapıştırıp gezen “Bugünün büyükşehirli Türk kadını” kayıplarda.

Bir bruncha, bir AVM’ye, bir davete koştuğunun onda biri kadar şevkle, meydanlara inip “Tecavüz suçluları serbest bırakılmasın” demekten kaçan kadınlar, yarın bir gün işin ucu kendi evlatlarına dokunduğu zaman ne yüzle konuşacaklar?

Şehirde yaşamak, nezih semtlerde oturmak ve güvenli yolculuklar yapmaktan ibaret korunaklı çemberlerinin içinde her tehlikeden uzak dururken, başka kadınların ölümüne aldırmamak mı çağdaş kadınlık?

Halide Edip Adıvar’ın İstanbul’u sağanak yağmur gibi ağlatan mitingleriyle, Kurtuluş Savaşı’nın cepheye koşan kadınlarıyla övünen “bügünün büyükşehirli Türk kadını” ne zaman “ataerkil” diye sayıklamaktan vazgeçip meydanlara inecek?

Yoksa bütün o “Erkeklerin hepsi öküz. Biz bu dünyadaki her kötülüğe karşı onlardan bin kat daha duyarlıyız” halleri kötü birer genetik rol mü?

Hani ünlü kadınlar oralarını buralarını morartıp “kadına uygulanan şiddete karşı” duyarlılık reklamı yapıyorlar ya. Acaba diyorum, isterler mi, şöyle on kişi çıksa, her birine birer ay tecavüz etseler? Maksat farkındalık olsun. Akabinde kaldıkları yerden devam ederler. Bodrum beachleri, Çeşme eventleri falan…

Metrobüste bir amca anlattı. Köyünde bir kız tanımış çocukken. Gündüz kendi yaşlarında bir çocukla yan yana görüldüğü için geceleyin ailesi tarafından diri diri gömülerek öldürülmüş. Sabaha karşı bilinmeyen (!) birileri tarafından, mezardan çıkartılıp, cesede tecavüz edilmiş. Sonra kız geri gömülmüş. Artık aile kendisi mi öğrendi, birileri mi söyledi, bilinmez, bu sefer ailesi kızın cesedini mezardan çıkartıp yakmış.

Amcaya göre çok alelade bir şeydi bu. Aşağı yukarı “bugünün büyükşehirli Türk kadını” da bu hassasiyette işte.

- Kızım bırak şimdi onu bunu… İnternette müthiş bir elbise buldum. İndirimde!
- Hangi site kız o?
- Yaz… www.bizdezerrevicdanyok.com

by Canarino (Duhuliye.com)

2 yorum:

Sekhranikos dedi ki...

Zihnine saglik!

Nicholas Urfe dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum, çok yerinde tespitlerde bulunmuşsun. eyvallah.