Ersun Yanal'ın kariyerinin başında çalıştırdığı Ankaragücü ve Gençlerbirliği'nin çok karakteristik bir özelliğinden yakınırdı rakipleri. Kendi takımları atağa kalkarken, Yanal takımları onları henüz rakip sahada, çok sert olmayan taktik faullerle durdurur, böylece kart görmez ama aynı zamanda önemli bir rakip atağı da kesmiş olurdu. Bunun dışında Türk futbol tarihi boyunca, takım halinde, istikrarlı olarak rakibe sertliği benimsemiş takımlar çok azdır. Bu tür futbolcular vardır ama bunlar bireysel bazda kalmışlardır. Genelde sert oyunu benimsemiş takımların bu özellikleri, sezon içerisindeki birkaç maçta rakipleri tarafında dile getirdiklerinde göze çarpar o kadar. Yanal'ın bu taktik faullerinin ise unutulmamalı ki aşırı sertliğe kaçan bir tarafı yoktur, genelde rakip ataklarını daha tam anlamıyla olgunlaşmadan bitirmeyi amaçlar. Zaten günümüzde iletişim araçlarının yaygınlaşması ve maç görüntülerinin sayısız kamerayla incelenebilme imkanı, sertliği başarıya giden yolda araç olarak kullanmayı düşünen takımlar için çok net bir caydırıcı....Birkaç sene önce Tony Pulis'in Stoke City'si icin de ayni seyler soyleniyor ve Pulis'in soyunma odası konuşmalarının, futbolcuları isteyerek veya istem dışı bir sertliğe yönelttiği rakiplerince iddia ediliyordu. Ama ortada bu imkanlar yokken, dünya tarihinin en "kirli" takımı, saha içindeki istikrarlı sertlikleriyle dünya tarihinin en başarılı takımlarından birisi oldu. Osvaldo Zubeldia'nin meşhur Estudiantes'inden bahsediyorum.
"Başarıya, güllerden oluşan bir yoldan geçerek ulaşamazsınız"...Bizzat Zubeldia'nın ağzından çıkmış olan bu söz Estudiantes La Plata'nın 60'ların sonlarında estirdiği fırtınanın tarifi olmuştur adeta. Takım 1967'de tarihinde ilk kez şampiyon olmakla kalmamış, ilk kez "orta karar" bir takım Arjantin Ligi'nde bu başarıya ulaşmıştı. Zira daha önce şampiyonluk 5 büyüğün tekelindeydi. Yani Boca Juniors, River Plate, Racing Club, Independiente ve San Lorenzo. Onların açtığı yoldan daha sonra Velez Sarsfield ve Chacarita Juniors gibi kulüpler de geldiler. Estudiantes, Arjantin'i fethetmekle kalmadı. 1968-70 arasında 3 kez üstüste Libertadores Kupası'nı evine götürdü ve 1968'de aynı zamanda Kıtalarararası Kupa'da Manchester United'a 2 maç sonunda üstünlük sağlayarak dünyanın en büyüğü oldu. Zubeldia'nın takımındaki Ramon Suarez, daha sonra Arjantin'i dünya şampiyonluğuna taşıyacak olan Carlos Bilardo, Juan Sebastian Veron'un babası Juan Ramon Veron, Nestor Togneri, Carlos Pachame gibi oyuncular kadronun önemli elemanlarıydı.
Bu kadro başarılarına rağmen bir şehir efsanesi gibi oradan oraya yayılan kötü şöhretleri sebebiyle oldukça tepki görmüştür. Hatta "anti-futbol" lafının Estudiantes ile birlikte çıktığı söylentileri dolaşır. Örneğin Carlos Bilardo'nun, maçlar sırasında yanında, rakiplerine batırmak için raptiye taşıdığı bugün hala bilinen bir şehir efsanesidir. Arjantin futbolunun meclise giren ilk futbolcu kökenli ismi olan ve ülke tarihinin bir başka olay adamı (onun hikayesini ayrıca anlatmak gerekir), Boca efsanelerinden Antonio Rattín bunun bir şehir efsanesinden öte gerçek olduğunu savunur. Juan Ramon Veron, Zubeldia'nın maçlar öncesi sadece rakiplerin taktik teknik özelliklerini değil, zayıflıklarını, karakterlerini, özel hayatlarındaki çalkantıları da araştırdığını itiraf etmiş, böylece rakiplere karşı saha içinde kullanabilecekleri kozlarla maça çıktıklarını belirtmiştir. Örneğin Estudiantesli oyuncular bir av partisinde yanlışlıkla arkadaşını öldüren Independiente'li oyuncuya maç boyu "katil" diye seslenmiş, Carlos Bilardo ise annesiyle çok yakın olan ve onun karşı çıkmasına rağmen evlenen ve 6 ay sonra da annesinin ölümüne şahit olan Racing kalecisine maç sırasında gidip "Tebrikler, sonunda anneni öldürmeyi başardın" demiştir. Bilardo aynı zamanda tıp alanında öğrenimini görmüş bir isim olarak (kendisi bir jinekologdur), maçlarda bazı bilgileri kullanmış, örneğin Racing defans oyuncusu Roberto Perfumo'nun eşinin aldırdığı bir kisti kullanarak oyuncuyla alay etmiş, bunun üzerine Perfumo, Bilardo'nun karnına bir yumruk sallamış ve oyundan atılmıştır. 1969 yılında oynanan Kıtalararası Kupa'nın ikinci maçında, Milan karşısına çıkan Arjantinli oyuncular ısınma hareketleri sırasında topları Milanlılara nişanlamıştır kasten.
1968 yılında Libertadores Şampiyonu olarak Manchester United ile oynadıkları Intercontinental Cup, yani Kıtalararası Kupa maçı ise bu kötü şöhretlerini perçinlediği 2 ayaklı mücadeleye sahip olmuştur. Estudiantes'in 1-0 kazandığı bu maç sırasında Dennis Law'un saçı çekilmiş, George Best karnına bir yumruk yemiş, Bobby Charlton da Bilardo tarafından yediği bir kafa darbesi sonucu dikişlere ihtiyaç duymuştur. Bu maçı Matt Busby sonradan "topu ayağınızda biraz fazla tuttuğunuzda hayatınız tehlikeye giriyordu" şeklinde yorumlamıştır. Ama en çok acıyı Nobby Stiles çekmiştir. Maç boyu rakip oyunculardan her türlü tekme, yumruk, dirsek ve tükürüğü yiyen Stiles buna rağmen hakemleri inandıramamış (hatta bir ara yan hakem orta hakemi, Stiles'ın Bilardo'ya çok yakın durduğu konusunda uyarmıştır) sonunda çileden çıkıp yan hakeme el hareketi yaptığı için (V-Sign) orta hakem, Paraguaylı Hugo Sosa Miranda tarafından kırmızı kart görmüştür.
Biletlerin 10 şilinle 3 pound arasında değiştiği efsane rövanş maçında ise Estudiantes maçın başında Veron'un golüyle öne geçmiş, maç sonuna kadar aynı sertliği uygulamış, Law'a 4 dikiş atılmış en sonunda çileden çıkan George Best 88. dakikada Jose Hugo Medina'nın suratına kroşeyi çakmış, ardından Nestor Togneri'yi yere sermiş, Yugoslav hakem Konstantin Zecevic hem Best hem de Medina'yı oyundan atmış, Best giderayak bir de Medina'ya tükürmüştür. İngilizler seyirciler Medina'nın soyunma odasına gideceği tüneli bozuk para yağmuruna tutmuş, aynı tepki 1-1 biten maç sonunda kupayı kazanan Estudiantes'in maç sonrası yapmayı planladığı turda da sürmüş ve Arjantinliler çareyi soyunma odasına kaçmakta bulmuştur. Aşağıda bu maç sırasında sakatlanan Pat Crerand'ın soyunma odasındaki tedavisi ve yanı başında bekleyen kızı görülüyor.
2 yıl sonra Estudiantes'in karşısına bu sefer Hollanda'nın ilk uluslararası şampiyonu Feyenoord dikilir. Feyenoord'un direktörü Guus Brox maçı 2 ayak üzerinden oynamak istemez, zira Los Pincharratas'ın ününü bilmektedir. Ancak Feyenoord'lu futbolcuların bazıları da sertlikleriyle tanınmaktadır. "De Kromme" Willem van Hanegem başta olmak üzere Theo Laseroms, Rinus Israel, Johan Boskamp gibi oyuncular maçı oynamak isterler.
Feyenoord 1970 Ağustosunda 28 saatlik bir uçuştan sonra Buenos Aires'e ulaşır. Ardından La Plata'ya geçer ve 200 kişinin koruduğu bir askeri binada kampa girer. Maç günü gelir çatar. Feyenoord'a stadyuma kadar askeri bir ekip eşlik eder, ardından da sahaya çıkarken para yağmuruna tutulurlar. Estudiantes, kaleci Eddie Treijtel'in 2 hatasıyla 2-0 öne geçer ama Van Hanegem ve Kindvall eşitliği yakalarlar. Oradan sakatsız ayrılma geleneği yoktur ki gelenek bozulmaz. Van Hanegem'in parmağı kırılır. Feyenoord buna rağmen Arjantin'den beraberlikle çıkmayı başarır.
Rövanş maçında De Kuip'ta mahşeri bir kalabalık vardır. Feyenoord hocası Ernst Happel, maç öncesi Joker olarak düşündüğü, futbol sahasında gözlükleriyle yer alan Joop van Daele'yi Coen Moulijn'ın yerine ikinci yarı oyuna sürer. Van Daele de 65. dakikada görevini yapar ve topu ağlara gönderir. Feyenoord 1-0 öne geçmiştir. Golden sonra Estudiantes'li oyuncular B Planı'nı devreye sokarlar. Kaptan Oscar Malbernat, Van Daele'nin gözlüğünü gözünden alır, ve bir kafa atar, yere düşen Van Daele çabucak toparlanır, gözlüğünü almak için Malbernat'ın peşinden koşar ama Malbernat gözlüğü takım arkadaşı Pachame'ye verir. Pachame de gözlüğü ortasından ikiye kırar. Hakem bu hadiseyi görmemiştir. Feyenoord doktoru Gerard Meijer gözlüğü onarmaya çalışır ama başaramaz. Van Daele son 10-15 dakika oyundan çıkmak zorunda kalır. 2005 yılında Pachame bu olayla ilgili bir röportajda "adam onlar hücumdayken gözlüğünü takıyor, biz hücumdayken çıkarıyordu ve bu da kurallara aykırıydı, biz de gözlüğünü aldık" şeklinde kendini savunmuştur.
Buna rağmen, Feyenoord Estudiantes'i 1-0 mağlup ederek kupayı kazanır. Van Daele maçın adamı seçilir. Futbol kariyeri sonrası gözlük işine girmesi için teklifler alır, 1972'de kontak lensleri kullanan ve onlarla gol atan ilk oyuncu unvanını alır. Bugün o meşhur kırılmış gözlük, Feyenoord müzesinde sergilenmektedir.
4 yorum:
bu kadar detaylı olmasa da bu mevzuyu bir yerlerde okumuştum yıllar önce. bu arada bilardo tam bir süzme orospu çocuğusun.
Teşekkürler güzel insan. Yazılarının devamını dört gözle bekliyorum.
Bir önceki yorumundaki son kelime cennetlik olacaktı yanlış yazmışım ☺
Bir önceki yorumundaki son kelime cennetlik olacaktı yanlış yazmışım ☺
Yorum Gönder