24 Ekim 2007 Çarşamba

LİDERLİK


Hatırlayanlar mutlaka vardır. Fenerbahçe Pierre Van Hooijdonk’un takımda forma giydiği dönemde bir Ankara deplasmanındaydı. Rakip takımın kontratak veya korner atışı sırasında değil, maç içinde normal bir hücum sırasında Van Hooijdonk kendi kale çizgisinden bir top çıkarmıştı. Söz konusu olay onun için çıkartılan “Saint Pierre” lakabının giderek pekişmesine sebep olduğunda hepimiz birbirimize sormuştuk. “O pozisyonda normal olarak rakip sahada ya da en fazla orta sahada olması gereken bir forvet oyuncusunun kendi kale çizgisi içinde ne işi vardı?”. Cevabı çok basitti: Van Hooijdonk o topun oraya geleceğini sezmişti.

Sezgi ve öngörü bir liderde olması gereken en önemli özelliklerden. Buna sahip olan adamlar diğerlerinin hayatlarını yönlendirebiliyor. Van Hooijdonk böyle bir oyuncuydu. Galatasaray’daki Hagi de öyle. Bugünlerde Blackburn’deki Tugay da. Takımda Frank Lampard’dan 1 sene daha kıdemsiz olmasına rağmen Chelsea kaptanlığını daha yirmili yaşların ortalarında alan John Terry de öyle. Fenerbahçe Van Hooijdonk’tan beri bu oyuncuyu arıyordu. Evet Alex, Appiah, Anelka. Bu oyuncular yetenek olarak belki Hollandalı’dan daha ileride oyunculardı. Ama yönetme sanatı. Bambaşka bir şey.

Roberto Carlos için şunu duyuyoruz sürekli. “Bir sol bekten ne beklenebilir.” “Mucize mi bekleniyor? Adam sonuçta sol bek.” Roberto Carlos sezon başından beri bize bir şeyi gösteriyor. Bir oyuncunun zaman zaman o takıma mevkisinin dışında çok şey ifade edebileceğini. Onu tüm dünyaya tanıtan öldürücü free-kick veya uzak şutlarından çıkan gollerine henüz tanık olmadık. Ama onun dışında çok şey gördük. Gördüklerimiz tabi ki yıllarla oluşan bir tecrübenin sonucu. Roberto Carlos oyunun nereye gideceğini, nasıl gelişeceğini herkesten önce görüyor, rakibin bir kontratakta hangi adama topu atacağını, o adamın nereye hareketleneceğini. Basketbolda tanık olduğumuz pas arasının futbolda da önemi büyüktür. Bu akınları kesenler de pek öyle göze çarpmazlar ama o müdahaleler maçın kaderini değiştirir. Carlos’un bir diğer özelliği (özellikle Avrupa maçlarında) oyunun tansiyonunu çok iyi ayarlaması. Maçın hakemine karşı ne zaman tepki göstermeyip arkasını dönüp gideceğini, ne zaman itiraz edip tepki göstereceğini çok iyi biliyor. Ne zaman oyunu hızlandırıp ne zaman rahatlatacağını iyi biliyor. Tabi dediğimiz gibi bütün bunlar futbol tarihinin en büyük takımında yıllar yılı sorumluluk altında oynamanın bir sonucu.

Carlos bir sol bek. Ama o soruya katılmıyoruz. Bir takımın sol beki o takımı 2-3 basamak birden atlattırabilir. Şu anda olan da bu.

Hiç yorum yok: