Devam eden Afrika Kupası bize dünya futbol literatünün ve seyirci beğenilerinin ne yöne doğru gittiğinin bir göstergesi oluyor adeta. Turnuvada şu ana kadar oynanan hemen hemen her maçta gol oldu. Hatta grupların ikinci maçlarında, her grubun bir maçı 4-5 gollü bitti. Yani nam-ı değer “futbolun meyvesi”nden çok var. Ama etrafımda futbol konuştuğum herkesten aynı tepkiyi alıyorum. “Kupa çok sıkıcı geçiyor”.
Afonso Alves Heracles Almelo’ya 7 gol atıp Eredivisie rekorunu kırdığında golleri izleyince rekorun anlamı kaçmıştı benim için de. Çünkü gollerin yarısı boş kaleye veya kaleciyle burun buruna defans baskısı olmadan atılan gollerdi. Bu yüzden belki de İspanya veya İngiltere Ligi’nde bir maçta atılan 2 golün o 7 golden daha büyük önemi vardı.
1970 veya 1982 Dünya Kupası’nın Brezilyası ile (hep bu örneği veriyoruz ama) 2004 Avrupa Şampiyonası’nın Yunanistan’ı karşılaşsa ne olur şüpheliyiz. Bundan 10 yıl önce “Brezilya dağıtır”derdik.
Defans güvenliği, oynatmama, saha içi disiplin ve görev bilinci, yerini kaybetmeme, kontrol günümüz futbolu için o kadar hayati konular oldu ki, artık maçların güzelliğini bunların olup olmamasına göre değerlendiriyoruz. 4-5 gol o maçın iyi olduğunun bir göstergesi değil. Çünkü dünya futbolunda artık karşısına kim gelse gol atmayı amaçlayandan çok, karşısına kim gelse durdurmayı amaçlayan takımların sayısı daha fazla. Seyirci beğenisinin de bu yönde değişmesi son derece normal.
Bu arada son olarak belirtelim. Afrika’nın Galactico'su Fildişi, turnuvanın mutlak favorisi gibi dursa da şu ana kadar oynanan maçlar sonucu Angola, oldukça mütevazi kadrosuyla iyi işler yapıyor. En beğenediğimiz takım (kalecisi Lama başta olmak üzere) ne yalan söyleyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder