24 Mart 2009 Salı
KİŞİSEL GELİŞİM MASALLARI
Üniversitede her iki dönem ayrı ayrı ödevler vasıtası ile tanıştım bu kişisel gelişim kitaplarıyla. Zaten tanışmamla bu türün “Kur’an-ı Kerim”lerini okumam da aynı anda oldu. Stephen Covey’in “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” ve Anthony Robbins’in “Sınırsız Güç” kitapları. Zor bitirdim her ikisini de. Amerikan Rüyası’nı gerçekleştirmiş iki adamın şahsi şovlarından ibaret olan sayfa dolusu hikaye gibi geldi bana. Okurken düşündüm, “Stephen Covey denen arkadaş, sinerji yaratmak, empatik olmakla ilgili bir sürü şey söylüyorsun, ama danışmanlığını yaptığın Bill Clinton aynı anda Sudan’ı, Bosna’yı bombalıyor, bu nasıl iş?”. Yıllar geçti, bir kitapevini dolaşırken tak bir kitap. Koskoca bir kahkaha atacaktım ama kalabalık bir alanda olduğumdan tebessümle yetindim. “Sekizinci Alışkanlık”. Covey, 7 alışkanlık iyi para yapınca “hepsini kavrayan bütünleştirici, insanın kendi içindeki cevheri bulması” gibi yepyeni bir alışkanlık uydurmuştu. Bu aralar bekliyorum “İletişim çağında e-öğrenme alışkanlığı gibi”, 9, 10 ve 11. alışkanlıkları da çıkarabilir. 2 sene geçti aradan.
Bu kitaplardan oldum olası nefret etmişimdir. Hayat doğru zamanda, doğru yerde olmakla alakalıdır ve bir tesadüfler ürünüdür. Sinerjik olmak, proaktif olmak, iyi bir dinleyici olmak elbette bir insanın karakterinde bulunması gereken şeylerdir, ama bunların kişiyi başarıya götüren mutlak reçeteler gibi sunulması, üstelik konunun kişiselleştirilerek anlatılması (bolca yabancı şirketin de reklamını yaparak) saçmalıktan başka bir şey değil kannımca. Hele bunlar canı sıkılınca bir takım bombaları bir takım insanların üzerine bırakan bir devletin yönetim kademesindeki insanların akıl hocalarından çıkınca daha da tepem atıyor. Neymiş Anthony Robbins New York'a zamanında geldiğinde çok fakirmiş, bulaşıkları küvette yıkıyormuş, şimdi nerelere gelmiş. Yani hayatın dibi olarak gösterdikleri yer bu: New York'ta küvette bulaşık yıkamak. Bunu gidip Yüksekova'da elektriksiz köyde 8 kardeşiyle yaşayan, okula tahta köprüden geçerek giden çocuğa anlat bakalım. "Bak güzelim, adamın durumu o kadar kötü ki koskoca New York'ta, bulaşıklarını küvette yıkıyor, ama şimdi ne halde, şimdi hemen okula git ve sinerji yaratmaya başla". Amerikan kültüründe yetişmiş, o toplumun içinden çıkmış bir adamın kitaplarının, başka yaşam şartlarında yaşayan insanlar tarafından, kişiliğimdeki boşlukları düzeltsin diye alınıp okunmasına fena halde içerliyorum. Bir kere 30 yıldır oturtamadığın kişiliğini, zaten bu yaştan sonra, "proaktif ol" diye mesajı direk gözüne sokan 300 sayfalık bir kitap oturtamaz. İnsanların yardımlaşmasını, proaktiviteyi bu öğelerin bulunduğu birkaç sanat eserini (film, kitap, tiyatro vb...) elden geçirerek ve onların arka planındaki metni keşfederek geliştirebiliriz, ama bunu çocuğuna yemek yemesini emreden ebeveyn gibi genel-geçer bir formuül halinde doğrudan sunan eserlerden hiçbir şey elde edemeyiz. Bunlar sadece davranışla ilgili değil, bir dolu örnek var: Güzel Konuşmanın 7 Yolu, Siz Kimsiniz? (sana ne ulan, adamdaki rahatlığa bak), Ruh Eczanesi, Gerçek Zenginliğe Ulaşma Sanatı, Boşan/Ma Meleği Doğru Evlilik Doğru Boşanma....
İnsanlık namına bu kitapların toplatılıp yakılmasını rica ediyorum. Yoksa Ferrari'mi satacağım söyleyeyim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
14 yorum:
+ 1 diyebilirim bi de Ayça Şen(Dj (şu an eksen'de)) vardır. O da bu kitapların 1 numaralı karşıtıdır :)
yazili her seye sonsuz saygim vardir. ama bu her seye bahsi gecen kitaplar dahil degil. o kitaplari yakarken hem yazanlari hem de okuyanlari gece gunduz dovelim derim.
hay agzına,eline saglık dutchman. meshur sadri bey'in ucacagına inanırım, bunların beni geliştirecegine inanmam. o derece.
bu kitabi, calistigim sirketteki orta kademe yoneticilerin ellerine tutusturdular. simdi onlar da once kendileri hatmedip, daha sonra biz marabalara uygulatacaklar ya da nasil diyelim, bizim de sindirmemizi saglayacaklar, hesapta... tabii bunun yaninda, her departman kendisine cesitli hedefler belirliyor, onlara ulasmak icin gereken adimlar, bunlar uzerinden haftalik toplantilar filan...saka gibi!
genclere tavsiyem, beyaz yakali olmayin :s
Bunlar sadece yayıncılarına para kazandırmaya yarar. Bu tür eğitimler olur bazı kurumlarda; aynı şekilde, eğitimciye para kazandırmak dışında işlevi yoktur.
hep bu kitapları severek okuyan, yazanları iştahla uygulamaya çalışan insanların korkunç derecede sıkıcı adam ve kadınlar olduğunu düşünmüşümdür. şimdiye kdar çok da haksız çıkmadım.
Bu yazının altına imzamı atarım.
Ben de geçmişte ne anlatıyor acaba bu Ferrarisini Satan Bilge kitabı diye merak etme gafletinde bulunmuş ve çok geçmeden o kitabın tuvalet kağıdı olarak bile kullanılmaması gerektiğini anlamıştım
asıl bu kitapları okuyup hayatım değişti, herkes mutlaka okumalı diye yorum yapanlar oluyor ki, onlara ne yapılması gerek düşünmek bile istemiyorum
Abi neymiş peki?
Haha şaka yahu. Kahrolsun kişisel gelişim kitapları.
Yahu arkadaşım, ben de biliyorum yok oportunist ol yok hayata umutla bak. Bence sen "Nasıl kişisel gelişim kitabı yazılır?" minvalinde bir kitap yaz.
Ya da dur bunu ben yapayım.
Böyle aptal saptal gaz veren kişisel gelişim kitaplarına ben de sinir oluyorum. Ama Üstün Dökmen gibi insanları iyiliğe yönlendirmeye ve kendilerini tanımaya yönelten insanların kitapları da hoşuma gitmiyor değil. Çünkü kitapta anlatılanların amacı kapital dünyanın getirdiği başarılı olmak için yapılması gereken değili, endüstri devrimi ile yanlızlaşan şehirlinin duygusal dünyasına hitab edip bilimsel gerçeklerle daha mutlu olmasını sağlamaya çalışmak...
hahah bi an postu ben girdim sandım.
m.devrim aydın'ı çok sevdim, şu kitaplar hariç.
"7 alışkanlık" bi derece de, "sınırsız güç" tam bi işkence idi.
etkili insanların 7 alışkanlığı ile ilgili bi anım da vardır; beytepe köprüsünden otobüse binmiş eve giderken, otobüste gençten bi biletçi gördü kitabı, ona yakın bi yerde oturmaktayım. "neymiş bu 7 alışkanlık birader" falan dedi, verdim, bi süre kitabı inceledi. sanırım kız tavlama vs ile ilgili bi kitap sandı ama sonra olmadığını anladı.
neyse, saygılar..
Adamlara kızıyoruz da bence asıl kızılması gerekenler bu kitapları okuyanlar. Dolaylı olarak bu fikri de ortaya sürüyor yazı tabi ancak ben netleştirmek istedim. Yazarlar parayı götürüyor, çoğunun çok da uurlarında değildir bence bu işin felsefesi.
Her Yol Roma ben de onun öğrencisiydim...:)))
Hatta blogun yeni yazarı gand da öyledir...Hala "ooo İş Bankası müfettişliğini bırakmış hoca olmuş işte erdemli insan" geyikleri dönüyor mu?
abi 2005 mezunuyum. biz de okuduk, bizden sonrakiler de okuyorlardı bunları.
iş bankası hikayeleri zaten fikstir. bi de gaza gelmek için dinlenmesi gereken "survivor - eye of the tiger".
şu kitaplara rağmen bile sevebiliyorsam gerçekten kral adammış diyorum. herkesi de hala ismiyle hatırlaması da var.
saygılar,
Ya bu kitabi bize de okutmuslardi...
Yorum Gönder