18 Ocak 2008 Cuma

STRES



Ziyaretlerimde de farketmiştim aslında bu olayı ama aralıksız bir süre yaşayınca iyice olayı kavrıyorsunuz. Avrupa insanının, özellikle Hollanda, Norveç, İsveç, Finlandiya ve son yıllarda İrlanda gibi yaşam standartının ve sosyal refahın bir hayli yüksek olduğu ülkelerde uzun yaşamasının, sağlklı kalmasının, Türkiye’deki belli bir yaşa gelmiş insanların evinden çıkmaya üşenirken bu ülkelerdeki 80 yaşındaki insanların 3-4 saatlik uçak yolculuklarına katlanıp Türkiye’ye tatile gelip dimdik dolaşmalarının sebebi çok açık. Hayatlarında stresin zerresi yok neredeyse. Şöyle söyleyelim ya da kendilerini stres denizine atmıyorlar iradeleriyle.

Bunu ilk anladığım an şudur. Amsterdam’da bir ATM kuyruğundaydım. Sırada beşinci idim. En önde işlemini yapan 60 yaşlarında bayan. Tuşlara doğru basamadı. Çektiği paraların bir kısmını yere düşürdü. Tekrar yavaşça aldı. Kalktı, kartını çıkarıp tekrar taktı. Özetle, 60-70 saniyede yapabileceği bir işlemi yaklaşık 3-4 dakikada yaptı. Tabi ben gömleğimin üst düğmesini çözmeye, yerimde huysuzlanmaya, ayaklarımın üstünde yükselip noluyor orda diye bakmaya, hatta sağa sola bir adım atıp en öne bakmaya çalışıyordum. Sonra bir an etrafıma baktım. Sırada bunu tek yapan bendim. Diğer herkes sıraya nasıl geldiyse aynı şekilde duruyor, kimisi yanındaki arkadaşıyla muhabbet ediyor, kimisi müzik dinliyor ama istifini bozan zerre adam yok. Tabi bizdeki gibi en arkalardan gelip “teyze dur yardım edeyim, ver kartını, ne yapacaktın” diyen cengaverler de.

Tanıdıklardan birisi akşam bir yere gideceğimizi bu yüzden erken çıkmamızı iş çıkışı trafik olacağını söyledi. Hollanda’da pek trafik görmemiştim. Çıktık yola, ona göre trafik olan ve normalde 100 km ile gidilebilecek bir yolda 50 km ile gittik. Çünkü onların trafik sıkışıklığı anlayışı buydu.

Bunları bir tarafı yüceltmek, bir tarafı alçaltmak amacı ile yazmıyorum. Ama ortada bir gerçek var. İşsizlik maaşı 500-700 euro civarında, çoğunluğu bireysel emeklilik sistemleri ile hayatlarının sonunda biriktirdikleri toplu paralar ile işte o 80 yaşlarında tropikal iklimlere tatillere gidiyorlar, otobüsler trenler gecikmiyor, üniversiteden çıkıp işsiz kalanla ilgili pek bir hikaye duymadım, trafik neredeyse yok, iş güvenliği ve sosyal haklar üst düzeyde (bazı kurumsal firmalar çalışanlarının hafta sonları tamamen hobileri sonucu yaptıkları tren yolculuklarının parasını bile ödüyor, hafta içini geçtim onları zaten ödüyorlar), üniversitede okuyorsanız hele size sağlanan sosyal olanakların haddi hesabı yok, komik gelecek ama posta kutunuza her gün bedava gazetenizi atıyorlar ve satılan malı geri alıyorlar :).

En önemlisi de şu işte benim de canımı sıkan o ya. 26 yıl Türkiye’de yaşadım. İnsana insan gibi davranıldığı ve sırf kuru bir “adamlar sistemi kurmuş abi” lafının arkasındaki düzen için şu ülkeye geldim ya. Burada geçirdiğim toplam 2 ay boyunca keyfi çalışan tek bir kurum gördüm o da Türk Konsolosluğu.  Sevmemize rağmen terkettiriyorsun Türkiye emin ol bizi de kahreden bu ya.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

sonuna kadar katiliyorum,
yurt disina gelip uzun bir süre kaldığınızda Türkiye'deki koşulların sizi memnun etmesi imkansız

gerçekten de adamlar sistemi kurmuş, sıradan bir şirkette bile öyle şundan kısalım, bundan kısalım, çalışana az para verelim, beğenmeyen çeker gider, dışarıda iş bekleyen adam dolu anlayışı yok, çalışanım ne kadar rahat eder mutlu olursa bizim için o kadar iyidir diye düşünüyorlar

80lik br çift de gidip stadda itiş kakış olmadan en ucuz koltuklarda maç izleyebilir veya 16-17 yaşlarındaki bir kız grubu da, bir de bizde yurt dışındakiler ahlaksız, her boku yiyorlar anlayışı var, kim kız kardeşini kız arkadaşlarıyla beraber yalnız maça gönderir Türkiye'de

Adsız dedi ki...

Kesinlikle haklısın dutch.

yazıda süper olmuş, izin verirsen blogumda yayınlamak isterim.
ayrıca su counter konusunda bana bir mail atarsan sevinirim.
saygılar...

Flying Dutchman dedi ki...

tabi ki yayınlayabilirsiniz, maili de az sonra atiyorum..