30 Aralık 2008 Salı

BİR KAHRAMANLIK ÖYKÜSÜ



Acıklı, yürek burkan ama aynı zamanda insanın gururunu okşayan bir hikaye. 1941 yılından. Futbolda kazanma duygusunun insanın kendi hayatını bile gözardı edebileceği bir gerçek olduğunun hikayesi.

1941 yılında Alman ordusu Kiev'i işgal ettiğinde Dinamo Kiev takımının oyuncuları Kiev Fırını'nda çalışmaya başlıyorlar. Bunun üzerine Almanlar, Sovyet (Ukraynalı) oyunculara Zenith Stadı'nda antrenman yapabileceklerini bildiriyor ve Alman ordu takımıyla bir maç yapmalarını öneriyorlar. Kievliler takımlarının ismini "Start" koyarak 2 Haziran 1942 tarihinde Almanların karşısına çıkıyorlar. İlk yarıyı 2-1 önde kapattıklarında, bir Alman üst düzey subayı soyunma odasına inerek Ukraynalılara ikinci yarı kazanmamalarını emrediyor ve uymamaları halinde kurşuna dizilecekleri tehditini savuruyor. Start ikinci yarıya çıkıyor, tehditlere ve emirlere kulak asmayıp 2 gol daha atıyor ve maçı 4-1 kazanıyor. Almanların Kiev'den sorumlu subayı Yüzbaşı General Eberhardt stadı terkediyor. Almanlar 17 Temmuz'da daha güçlü bir takımla Ukraynalıların önüne çıkıyor. 6-0 mağlup oluyorlar. Bunun üzerine daha da çıldıran Alman ordusu, Almanya'nın o zamanlar yenilmez ve en güçlü takımı olan Luftwaffe Flakelf'i Kiev'e davet ediyor. Start onları da 5-1'le dümdüz ediyor. Bunun üzerine Nazi ordusu Kiev'li oyunculara yenilmeleri için son bir şans veriyor. Üç gün sonra 9 Ağustos'ta maç bir daha oynanıyor, Ukraynalı gurur sahibi oyuncular Almanları yine dümdüz ediyor. Bunun üzerine Alman gizli polis teşkilatı "Gestapo" oyuncuların hepsini tutukluyor ve işkenceye tabi tutuyor. Takımın oyuncularından Mykola Korotkykh işkence sırasında hayatını kaybediyor. Geri kalanlar onbinlerce yahudinin katledildiği "Babi Yar" esir kampına gönderiliyor. 1943'te kampta çıkan isyan olaylarında Ivan Kuzmenko, Oleksey Klymenko kaleci Mykola Trusevich gibi oyuncular da hayatını kaybediyor. Takımdan sadece Makar Honcharenko, Fedir Tyutchev ve Mikhail Sviridovskiy bu katliamdan kurtuluyor. Kiev'de bugün bu oyuncular için bir anıt bulunuyor. Ayrıca "Két félidő a pokolban" (Cehennemde İki Devre) ve "Escape To Victory" (Zafere Kaçış) filmlerine de ilham kaynağı oluyor.

Hep duyarız ya bazı futbolcuların ağzından "üzerimizde çok baskı vardı, zor maç olacak, biz de en az taraftarlar kadar üzüldük" diye. Yukarıdaki hikayeyi okusalar acaba ne hissederler diye düşünmüyor değil insan.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

:( çok sağol bu yazıyı yazdığın için,çıldırmamak elde değil,peleli ardilesli filmi izleyen herkes benim gibi bu olayın ingilizlerin ya da amerikalıların başına geldiğini sanmalarını sağlayanlara da lanet olsun,ulan madem film çekiyonuz içine iki tane rus falan koyun da gerçeklik olsun,bu onurlu mücadelyi de kendilerine maletmiş adamlar.

karalamaca dedi ki...

üstat bugünkü hürriyet spor daki yazını okudum gayet hoş
tam blogdaki gibi bi yazı olmuş
bide bu yazıyı kim yazmış acaba diye merak ederken ''fırat topal'' ismini görünce şüphelerim kalktı eline sağlık. takipteyiz
ama arada joe kardeş te yazsa orda bişeyler:)

yorgunforvet dedi ki...

hacı ne yalan söyleyeyim kiev e de gittik lakin başka anıtları ziyaret ettik be,
daha önce okusaydım inan bulur orayı da görürdük.