21 Nisan 2008 Pazartesi

CANTONA vs RONALDO = HAGİ vs ALEX



Başlıktaki ikinci karşılaştırma çok yapıldı Türkiye'de. Her sezon da yapılmaya devam edilecek. Çok bulaşmaya niyetim yoktu ama bir alttaki yazıda Cantona'ya atıf yapınca hoş bir fırsat oldu bazı şeyleri anlatmak için. Alex için "Tükiye'ye gelmiş en iyi yabancı futbolcu ve Hagi'den daha ileride" diyorlar. Bugünlerde Cristiano Ronaldo için de aynı şeyler söylenmeye başlandı (en iyi yabancı kısmı tabi). Hagi'nin Alex'ten her zaman çok ileride bir oyujncu olmasının sebebi, Cantona'nın Ronaldo'dan her daim çok ileride olacak olmasının sebebi ile aynı. Uygun kelimeyi bulmak zor ama en iyisi "ağırlık" sanırım. İngilizce "dominance" da diyebiliriz. Alex'in Türkiye Ligi'nde attığı gol ve yaptığı asist sayısı Hagi'yi geride bıraktı. Ronaldo da ortalamaya vurulduğunda Cantona'yı geride bırakmış durumda. Ama bu iki oyuncunun takımlarına verdiği güç ve hava, gol ve asistlerle ölçülecek bir şey değil.

Sorumluluk alma, işler kötü gittiğinde taşın altına elini sokma, saha içinde oyunu yönlendirme, saha içinde rakip takım futbolcuları ve hakem üzerinde yarattıkları baskı, karizma ve tam kelime anlamı ile saha içindeki "havaları", onları başka bir oyuncu yapıyor. Cantona Manchester United tam bir kurtarıcıya ihtiyaç duyduğunda ortaya çıkardı. 95-96 şampiyonluğunu, Manchester United 12 puan geriden gelip alırken, farkın kapandığı dönemde 9 hafta üstüste gol attı Fransız. Hagi'nin UEFA yarı finalinde Leeds deplasmanında durum 1-1 giderken (bir de penaltıyı gole çevirmişken) orta sahada Radebe'ye attığı öldürücü çalım ve Hakan'a attığı pas onun atacağı 30 golden daha önemli. Doğru anda, doğru hareketi, öldürücü biçimde yapabilmek bu adamların sırrı bu. Hatta saha içinde o hırçınlıkları, sürekli "winner" olma isteklerinin bir sonucu. Bu adamlar yenilgiyi kabullenmiyor. Bütün bu anlattıklarım yüzünden Alex bırakın Hagi'yi Pierre Van Hooijdonk'tan daha geride bir yabancı bana sorarsanız.

Bu kadar anlattık, "Talisman"ın en güzel 10 golünden bir derleme verelim. 3.ve 1. golden sonraki gol sevinçlerine dikkat. Bir adamın her yerinden nasıl karizma akar göstergesi. Gol attıktan sonra baş parmağını ağzına sokan Totti ve Robinho örnek alsın. Cantona'nın yanında kralın soytarısı gibi kalıyorlar.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

takımın reklamı sharp ken sharpe diye oyuncuya sahip olmak,takımın reklamı bekoyken bako diye oyuncuya sahip olmaya benzemiyo demek,shapla beko arasında beşiktaşla manu arasındaki kadar fark olsaydı keşke.

Unknown dedi ki...

manunun sarı yeşil formasını da görmüş olduk.

Alper Öcal dedi ki...

Hagi'den daha iyi yapıp yapmadığını tartışmak havanda su dövemkten başka birşey değil ama o dediklerinin hepsini yapıyor Alex. Geçen sene ki CL performansıyla kendi zirvesini de yaptı bu konuda.

Geçmişte ne den yapamadığı sorusunun cevabı ise etrafındakiler de saklı. Bir oyuncu tek başına galip gelemez. Hagi'nin de ilk 2 senesini hatırlıyoruz. Popescu ve Taffarel olmadığı zamanlar, Okan-Suat-Emre üçlüsünün olmadığı zamanlar benzer biçimde, hatta yaşı konusunda yapılan belaltı yorumlarla filan ne kadar eleştirildiğini ve tartışıldığını da.

Takımın toplam kalitesi arttıkça performansı artacaktır. Şurda şöyle bir yazı var. 4-4-2 den ayrılan kadim dostum Onur'un yazdığı.

http://ooerdem.blogspot.com/2008/01/kyaslanmas-gereken-onlar-deil.html

Ama görünen o ki Alex Fenerbahçe macerasını Avrupa'da kupa ile taçlandıramadığı sürece hep aynı şekilde eleştirilecek, yaranamayacak.