Galatasaray tura çıktı. Birçok şey konuşulacak bu şampiyonluğun üzerine medyada dolaşan. Teknik direktörsüzlük, yabancısız onbirler gibi. Yabancı oyuncu olmadan sezonun kritik haftalarını oynamak aslında dikkate alınacak bir davranış. Düşünün bugünün futbolunda İngilitere veya İtalya'da bir takım tamamen İngiliz ya da İtalyan bir onbirle şampiyon olsa ne olur. İngilizlerin geleneklerine bağlılığını biliyoruz. Ömür boyu konuşurlar. Üzerine kitaplar yazılır. Dolayısıyla bu tarafı da konuşulacak ama şampiyonluğa giden mutlak formül olarak değil. Bu kadronun Avrupa'daki ilk ciddi maçta Almanya'nın UEFA Kupası temsilcisinden kaç gol yediğini gördük (tabi bunda biraz tecrübenin de farkı var). Aslında başarıya giden formül olarak Galatasaray'dan örnek alınması gereken şey geçen hafta yazdığım "
caretaker ve Cevat Güler hadisesi" ile takım koçlarının önemi. Yani bizdeki yaygın tabir ile ikinci adamların. Galatasaray'da 1 tane değil 4 tane ikinci adam vardı nerede ise Adnan Sezgin'i de sayarsak. Yani takımı birden fazla beyin kuruyordu.
Herkesin söz söyleme hakkı olduğundan bir çok fikir bir araya geldi ve itiraf edelim sezon başından beri ilk defa son 6 haftada Galatasaray oyuncu değişiklerinin tümünü neredeyse doğru yaptı. Çünkü herkes farklı bir bakış açısıyla olaya bakıyor ve ortak doğru bulunuyordu. Bu takımı Cevat Güler tek başına hiç bir beyin fırtınası yapmadan kursa idi hedefe ulaşır mıydı şüpheliyim. Bu yüzden bu şampiyonluk aslında hocasızlığın değil birden fazla hocanın da yararının bir kanıtıdır aslında. Şampiyonlukta pay sahibi çok oyuncu var ama Servet Çetin ve Mehmet Topal'ı bir kenara ayırmak lazım. Bizde yaygın laftır, "sezon başındaki fromunu devam ettiremedi". Bunu 34 hafta boyunca kimseye söyletmedi bu iki oyuncu. Gösterdikleri performans tek kelime ile muhteşem başka tanımı olamaz. Ama üzüntüm bunlardan birisinin 1 ay sonra milli takımda oynamasının zor göründüğü (iyileşecektir diye tahmin ediyorum), diğerinin de mevkisindeki rakibinin kendisiyle beraber Türkiye'nin 3 yıldır en istikrarlı adamı olan Marco Aurelio olması ve belki de yedek kalacak olması.
Real Madrid'in 1992 ve 1993 yılında Tenerife ile yaşadığı darbeyi (her iki sezon son maçta Tenerife'e mağlup olarak şampiyonluğu Barcelona'ya vermişlerdi) aynı şekilde İsviçre'de son 2 senedir Basel yaşıyordu. Şampiyonluğu son hafta kaybediyorlardı. İşin gerçeği 2 sene önce Zurich'in deplasmana gelip Basel'i mağlup edip şampiyon olmasından sonra çıkan olaylar yine olabilirdi. Zira tablo aynıydı cumartesi günü. Basel'e beraberlik yetiyordu ve ikinci Young Boys Bern ile oynuyorlardı. Bern kazanrsa şampiyon olacaktı ama Basel çekirgeyi üçüncü defa sıçratmadı. 2-0 kazanıp tarihlerindeki 12. şampiyonluğu kazandılar. Şampiyonlukta İsviçre milli takımının yeni yıldızı Eren Derdiyok'un payı büyük.
Kıbrıs'ta Anorthosis Famagusta namağlup şampiyon oldu. Bu onların 13. şampiyonluğu. İkinci Apoel'i 3-0 mağlup edip bu unvanı aldılar. Takımın başında Newcastle United'da da bir süre forma giyen Kıbrıs halkının sevgilisi Temuri Ketsbaia var.
Çek Cumhuriyeti'nde işler karışık. Sparta Prag 3 hafta önce 5 puan farkla öndeydi. Hatta geçtiğimiz hafta şampiyonluğu garantileyebilirdi. Bu hafta kendi evinde Banik Ostrava'ya 2-1 mağlup olunca zirveyi ezeli rakibi Slavia Prag'a bıraktı. Slavia son hafta içeride kazanırsa ülkede son yılların en mucizevi şampiyonluklarından birine imza atacak.
Tura çıkanlar
1 yorum:
kocaeli de tura çıkmış,dün gece kızkardeşimi uyutmamışlar altay dönüşü :)
Yorum Gönder