16 Haziran 2008 Pazartesi
JOHANN CRUYFF BOŞTA
Aslında bu yazı Galatasaray'ın transfer dedikoduları sebebiyle yazılıyor ama tüm takımlarımız için geçerli. Türkiye'de, özellikle büyük futbol kulüplerimizin yıllardır çözemediği bir hastalık var. Yerinde futbolcu transferi. Bunu son 20 yıldır Türkiye'de istikrarlı olarak başarmış Gençlerbirliği dışında bir kulüp yok. İstanbul'un 3 büyük kulübü hatta Trabzonspor'u da aralarına katarsak, son 20 yılda "nokta transfer" olarak nitelendirdiğimiz, topu topu 10-15 oyuncuyu kadrolarına kattılar, sokağa saçılan milyon dolarların hesabı ise bu blogun veri tabanını aşar. Özellikle son yıllarda kulüp başkanlığının ve transfer yetkisinin futbol bilgisi son derece sınırlı, kendi şöhretlerini artırmak isteyen isimlerin eline geçmesi ile kulüpler birçok kurnaz futbolcu menajerinin kurbanı oldular. Bu sürecin en zarar verici yanı, artık hedefi kalmamış, emekliliğine 1-2 yıl kalmış, 33 yaş ve üstü futbolculara teklif götürülmesi ve milyon dolarların sokağa atılması. Son örneği Roberto Carlos oldu bu sürecin. Kendisine ödenen paranın hesabı hakkında herkesin bir fikri vardır. Ama alınan performans? 23 yaşındaki Gökhan Gönül ise Gençlerbirliği Oftaş'tan transfer edildi (aslında bonservisi Gençlerbirliği'ne ait olarak). Gösterdiği performans? Galatasaray için Crespo ve Simic'in isimleri geçiyor. Her sene olduğu gibi. Bu 2 oyuncu da 33 yaşında şu anda.
Türk kulüplerinin yıllardır çözemedikleri bu "scout" mekanizmasını ne zaman dirilteceklerini merak ediyoruz. Bunu tamamiyle değil, bir nebze yapabilen İlhan Cavcav'ın bu sayede kulübe kazandırdığı paralar ortadayken hem de. Gençlerbirliği son 15 yıldır periyodik olarak bazı bölgelere yoğunlaştı. Önce Afrika'dan birçok futbolcuyu genç yaşta Ankara'ya getirdiler. Sonra rotayı Kuzey Avrupa ve Belçika'ya çevirdiler. Şimdi de Avustralya'ya. Geçen sene başı takıma transfer edilen Nick Carle, Cavcav'ın açıklamasına göre Bülent Korkmaz'ın kişisel tercihleri sebebi ile devre arasında takımdan gönderildi ama son derece yerinde bir transferdi. Gençlerbirliği şimdi de Bruce Djite'yi transfer etti. Adelaide United'da oynayan ve Avustralya 19 yaş altı, 21 yaş altı ve A milli takımlarında oynamış 21 yaşındaki "panter" lakaplı golcüyü.
İşin ilginç yanı bu sistem kulüpler tarafından hiç uygulanmamış değil. Galatasaray'ın önünde Adrian Ilie, Iulian Filipescu ve Franck Ribery gibi örnekler var. Ilie Galatasaray'a geldiğinde 22, Filipescu 23, Ribery 22 yaşındaydı. Bu futbolcuların ilk ikisinden önemli paralar kazanıldı. Eğer yönetim hataları olması Ribery'den de kazanılacaktı. Ortada böyle açık örnekler varken neden hala kulübe hiçbir getirisi olmayacak, futbol kariyerlerinin sonuna gelmiş oyuncular her sene transfer gündemlerine alınıp, bütçelere darbe vuruluyor anlaşılır gibi değil. Türk futbolunun, Avrupa Kupaları'nda kulüpler bazında bir yere gelmesi için, futbol cambazlarından ziyade, sistemli takımlara, görev adamlarına ihtiyaçları olduğu çok açık. Bu tür oyuncular, disiplinli futbol ekollerinin liglerinde yer alıyor. Örneğin yıllardır golcü veya defansın göbeğine oyuncu arayan Türk takımları neden İtalya Serie B takımlarından, İsveç veya Norveç Ligi'nden ya da kanat oyuncusu ve savunucusu arayan takımlar neden İskoç Ligi'nden, İngiltere Championship Ligi'nden oyuncu transferlerine kalkışmazlar kendime sorar dururum. Bu liglerde maliyeti az, genç yüzlerce futbolcu var. Örneğin Hollanda'daki bir çok orta çaplı kulüp İskandinavya'dan az maliyetle transfer ettiği futbolcuları satarak kalkındılar. Bu yola başvurmak kulüplerin çapını küçültmüyor. Tam aksine onların bütçelerini rayına oturtuyor. Ancak scout sisteminin kurulması, titiz bir çalışmayı gerektiriyor. Doğru isimlerin bulunması, araştırma süreci, futbolcu avcılarının doğru ülkelere istihdam edilmesi gibi. Bu zahmetli bir süreç. Doğal olarak da, kimsenin yüzüne bakmadığı, yaşı geçgin, ismi büyük ama futbola vereceği isimleri transfer etmek daha kestirme yol olarak görülüyor. Ancak bu kestirme yol yıllardır kulüplerin belinin maddi olarak bükülmesine yol açtı. Galatasaray belki de ikinci Fatih Terim döneminde saçtığı paralar yüzünden Ribery'nin aylık maaşını ödeyemedi ve 30 milyon euroluk bir kaynak bedavaya elinden uçup gitti.
Ortada böyle bir tablo varken, halen kulüplerin aynı hataları yıllardır tekrarlamasına akıl sır erdirmek mümkün değil.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
güzel yazı,tam isabet. Budur hoca...
iyi araştırma ve eğitimle birçok futbolcu yetiştirilebilir. yanılmıyorsam senin bir postunda Heerenveen'in ucuza alıp sattıkları vardı. Eline sağlık..
Padişahım çok yaşa zihniyeti ve günün en önemli adamı olmak fikri olduğu sürece bir çok alanda bu har vurup harman savurma bitmez. Sistem scoutla ilgili değil. Büyük kulüpler futbolu bırakmış en az5 eski futbolcusuna bu görevi veremz mi verir. Ama doğru transfer çıkarsa koltuğununda gideceğinden korkar. Niye kulüplerimizde her şey rkebet üzerine. Türkler üzerine bir fıkra var malum birbirini çekmeyle alakalı. O yüzden isteselerde bu işi yapmazlar.. iki kelimeyle yazık ve israf..
Yorum Gönder