29 Temmuz 2008 Salı

HOLMESDALE ULTRAS




































İngiliz tribünleri son yıllarda endüstriyel futbola stad içerisindeki davranışlarıyla büyük kolaylıklar sağladılar. Özellikle taraftarları maç günü kendi koltuğuna oturup, devre arasında kulüp büfesinden tüm ailesine yemek satın alan, maç sonunda da aynı şekilde kulüp mağazasından bir dolu ürüne para ödeyen birer para makinesi olarak gören anlayışın temelleri ilk olarak İngiltere'de atıldı. İspanya'nın büyük kulüpleri bu yola girmiş durumdalar. Almanya, Fransa ve İtalya buna direniyorlar. Tek tük onlarda da kaleler yıkılmaya başladı. Bizde de bir örneğini Aziz Yıldırım gösteriyor. Yıldırım Malcolm Glazer örneğini birebir Kadıköy'e taşımış durumda. Geçen hafta kendisinden bahsettiğimiz FC Twente başkanı Joop Munsterman'ın "kulüp kültürünü değil sadece finans hamlelerini örnek alıyoruz" dediği Manchester United'ın tüm yönlerini Aziz Yıldırım Şükrü Saraçoğlu insanlarına dikte ettirmek üzere. Üstelik zaman zaman bu akımın mucidi United'ın oyuncuları (Roy Keane) ve teknik direktörü (Sir Alex Ferguson) bizzat taraftarları eleştirip onların havasını cenaze törenine benzetmişken.






































Holmesdale Ultras, bu akıma İngiltere'de karşı koyan en ciddi oluşumlardan bir tanesi. Londra kulübü Crystal Palace'ın taraftar grubu.
Kulübün stadı Selhurst Park'ın kale arkasındaki The Holmesdale tribününde, kısacası İngiliz Stadlarının kop tribününde yer alıyorlar. İngiliz tribünlerinde bu tür koreografileri, bayrakları ve yüze sürülen boyaları görmek imkansıza yakın artıkç O eller son 2-3 senedir jambonlu sandviç, hamburger ve kola tutuyor çünkü. Grup mümkün olduğunca kendisini kulübün ve polisin kontrolünden uzak tutmaya çalışıyor. Aslında bunun bir diğer sebebi Güney Londra derbisindeki ezeli rakip Milwall'ın da oldukça ateşli bir taraftar grubuna sahip olması. Ancak Holmesdale Ultras'ı diğerlerinden ayıran onların İngiliz tribün geleneği "casuals" kültüründen sıyrılmaları. Casuals, kulüp ürünlerini kullanmayan, genelde günlük elbiselerle stada gelen ve maç öncesi çıkardıkları olaylarla tanınan kısacası "Football Factory" filminden aşina olacağınız taraftarları barındıran bir kültür. Bu anlamda Palace tribünleri Kıta Avrupası'na daha yakın bir karakter gösteriyorlar. Kulüp son 2 senedir 18.000 civarı bir ortalamaya oynuyor ki bu 26.000 kişilik bir stad için çok kötü bir rakam değil.






















Bu arada belirtelim Crystal Palace'ın ismi Londra Hyde Park'ta bulunan aynı isimli camdan yapının inşaatında çalışan işçilerin kulübün kurucuları olmasından ileri geliyor ki, söz konusu yapı 1936 yılında çıkan yangında büyük bir hasar görüyor ve kalıntıları da yıkılıyor.

2 yorum:

arnawut dedi ki...

Bir Crystal Palace sempatizanı olarak bu yazıyı görünce çok sevindim Dutchman :) Teşekkürler. Holmesdale ile ilgili bişey yazdığını bilseydim, fotoğraf konusunda yardımcı olabilirdim sana ki koyduklarında yeterli gibi :)

iyi fest'ler :D

Minero dedi ki...

Crystal Palace'ın özelliği adını aldığı camdan sarayın Endüstri devriminin kalelerinden biri olması ve zamanının endüstri ürünlerinin burada sergilenmesi. Brother Joe'un çok beğendiğim yazı dizisi "ACI,KAN,TER VE PATATES: KALE ARKASI" yazı dizisinin perde arkasındaki etkenlerden Endüstri Devriminin simgesidir. Ne gariptirki Endüstri Devrminin simgesinin taraftarları Endüstriyel futbola karşı çıkmakta ve direnmekte. Kaderin cilvesi...