29 Eylül 2008 Pazartesi

DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY....


















Cumartesi günkü Sivasspor-Fenerbahçe maçının maçının 80. dakikaları civarıydı. Alex De Souza 2 eliyle arkadaşlarına ileriye çıkın çağrısı yapıyordu. Yıllardır Alex'i izliyorum, ilk defa böyle bir hareket yaptığına şahit oluyorum. Fenerbahçe'de olan bitenin bir göstergesi adeta o hareket. Dünyada takım içi liderlik pozisyonuna oturacak en son adamlardır Brezilyalılar. Sorumluluk alma karakterleri yoktur. Çok güzel bir vücudun üzerine oturan, çok meşhur bir modacının göz kamaştıran kreasyonu gibidirler. Güzel vücuda otururlar ama kötü vücutta da dünyanın en kötü elbisesi olurlar. Alex o gece bir elbise olmaktan çok vücudu değiştirme yoluna gitti. Çünkü iyi gitmeyen bir şeyler olduğunu o da görmüştü.

Fenerbahçe taktği gereği (tamamen İspanya milli takımının bir kopyası olarak) 4 kişilik bir savunma, 2 kişilik bir defansi orta saha hattı, önünde 2 kanat ve Alex'ten oluşan 3 kişilik bir orta saha hattı ve onların yaklaşık 40 metre önünde Guiza'dan oluşan bir forvet hattıyla oynuyor. Sorun Guiza'da değil, defanstaki dörtlüde olmadığı gibi. Sorun ortadaki 5 adamın Alex dışında kalan dörtlüsünde. Özellikle ortasındaki ikilide.Fenerbahçe'de Guiza'nın durumu neyse İspanya milli takımında da Torres'in durumu oydu. İlk bakıldığında o da Guiza gibi 40 metrelik bir alanda kaderine terkedilmiş gibi duruyordu ama arkasında Xavi ve Inıesta gibi iki son derece dinamik ismin desteği ve David Villa, David Silva ve Cesc Fabregas'ın yardımları vardı. Bu 5 adamın bir tanesini Alex'le eşleştirebilirsiniz ama diğer dördünü Fenerbahçe'nin 2 kenar dörtlüsü ve Selçuk-Maldonado ikilisi ile eşleştiremiyorsunuz. Problem de burada. Xavi ve Inıesta İspanya'nın neredeyse her tehlikeli atağında rakip ceza sahası içinde gol kovalıyorlardı ve dip çizgiye inerek penaltı noktasına çıkardıkları toplardan İspanya bir çok pozisyon yakaladı. Maldonado ve Selçuk Fenerbahçe maçlarında rakip ceza sahasına bir elin parmaklarından daha fazla sayıda gitmiyorlar. Hal böyle olunca da Guiza 40 metrelik bir alanda yapayalnız kalıyor. Sol, sağ, ve ileri geri yönlerinde tüm bir maçı kendini yorarak geçiriyor ve maçın son 15 dakikasında fizik olarak da oldukça zorlanıyor. Maç sonunda yüzüne bitkinlikten de gelen bir bezginlik var İspanyol oyuncunun. Onu Torres'in yedeği olarak kullanan Aragones'in bunu görememesi ilginç bir durum. Alex görebiliyorken. Orta sahanın ortasında duran ve hiçbir şey yapmaya nbir dolu oyuncuyu ileriye çağırmasının sebebi bu.

Fenerbahçe'nin bu orta saha gereksiz kalabalığının hücuma veremediği desteği savunmaya vemesi gibi bir durum da söz konusu değil. Geçtiğimiz yıl Avupa'nın en büyük kupasında ilk sekize giren son 5 sezonun 3 tanesinde zirveye çıkmış bir takımın deplasmanda ligin en tehlikeli ekiplerinden birine karşı 1-0 önde iken henüz maçın 60. dakikaları civarı üstüste dörde üç, üçe iki gibi defans zaaflarıyla yakalanmasının hiçbir açıklaması yok. Evet Fenerbahç aynen İspanya gibi 4-5-1 oynuyor ama İspanya bu 3 mevkinin en gerideki ve en ilerideki adamı arasındaki mesafeyi 50 metreye düşürebilmişken Fenerbahçe 80 metrede tutmaya devam ediyor. defans 40 metrelik bir boşluk orta saha 40 metrelik bir boşluk ve Guiza şeklinde.

Aragones'in 34 yıllık teknik direktörlük kariyerinde tam 9 farklı takım var. Neredeyse hiç ara vermeden çalışmış İspanyol teknik adam. Kulüpler bzında kazandığı bir şampiyonluk var. 1977 yılında Atletico Madrid'le kazandığı La Liga şampiyonluğu (İspanya Kral Kupası'nı değerlendirme dışı tutuyorum). Son olarak da İspanya milli takımını 44 yıl sonra ilk kez bir uluslararası turnuvada zirveye çıkardı. Yıl 2008. 1977 yılındaki futbolun artık kırıntısı bile yok bugün. Onun 2008 yılındaki şampiyonluğunu baz alacağız. O da bunu yapıyor. Ama oyuncu kaliteleri arasında çok büyük bir fark olması halinde aynı sistemi her takım denemeniz çok zordur. Hollanda'nın Robben-Sneijder-Van der Vaart destekli Van Nistelrooy'u ileri uca koyan sistemini Isaac Promise türü forvet oyuncuları ile uygulayamazsınız çünkü ayağına hakim birebirde etkili bitirici isimlere ihtiyacınız vardır. Aragones'in İspanya'yı Kadıköy'e getirmesi için halen 4 tane oyuncuya ihtiyacı var. Bunlar gelene kadar taktiğini değiştirmek zorunda. Tabi bazı alışkanlıklarını da. Kazım-Burak değişikliği gibi. Bunu İspanya'da da yapıyordu elbette. Xavi-Iniesta ikilisi oyundan çıkıp Cazorla-Xabi Alonso ikilisi giriyordu. Tabi yukarıda bahsettiğimiz şey burada da geçerli. Ne Kazım bir Xavi ne de Burak bir Xabi Alonso.

Fenerbahçe yine de Avrupa Kupası maçlarında ligdeki kadar zorlanmayacaktır. Galatasaray'ın Lucescu zamanında Avrupa'da PSV Eindhoven'ı mağlup ederek Şampiyonlar Ligi 2. tur gruplarına kalmasının ardından hafta sonu Bursaspor'dan 5 gol yemesinin sebebi de buydu. Avrupa'daki prestij ve repütasyon takımların birbirlerine karşı çok daha temkinli olmasına yol açıyor ama Anadolu deplasmanlarında bu kural geçerli değil. Dolayısıyla ilginç gelecek ama Fenerbahçe'nin deplasmanda oynayacağı Arsenal maçında dahi Anadolu deplasmanları kadar zorlanacağını zannetmiyorum. Zamanın ne göstereceğini göreceğiz.

3 yorum:

Okechukwu dedi ki...

Fenerbahçe'nin kötü futbol oynadığı aşikar, postun neredeyse hepsiyle hemfikirim ancak Alex'in sorumluluk alması ve liderlik meziyetiyle ilgili ilk paragraf Alex'i ya yeterince izlemediğinizi, ya tv'dan maç izlerken bir çok şeyi kaçırdığınızı yada onu böyle görmek istediğinizi düşündürdü bana. Alex de Souza kaptan olmasıyla artmakla birlikte maç içinde duran topta adam paylaşılması dahil bir çok konuda takım arkadaşlarını saha içinde yönlendiren Fenerbahçe takımının tartışmasız takım içi lideridir.

peralta dedi ki...

abi ama porto maçındaki dağılma da bambaşkaydı. hakikaten ilk 20 dakikadaki görüntü arsenal karşısında olursa geçen seneyi unutturacak bir skor çıkabilir ortaya.

ya tamam bu oyuncuların kapasitesi bellidir, ispanya milli takımıyla kıyaslamamak lazım ama ne bileyim hiç soyunma odasında geçmiyor mu bu konuşmalar, birileri selçuk'a ileri çık demiyor mu, veya maldonado'ya. maldonado gerçekten fena top kullanan bir adam değil, araya güzel toplar atıyor, bu iki oyuncu da kaleye şut atmadan maçı bitiriyor.

emre de bence o 5liden biriyle eşleşebilir, deivid de. hatta belki josico da. ama bu üç oyuncunun da aynı anda formda olması gerekiyor ki üçü de sakatlıklarla boğuşuyor, iyi bir planlama yapılmamış belli. deivid temmuz ayının başında sakatlandı, hani hazırlıksız yakalanmadı fenerbahce bu duruma.

ve gerçekten en sinir bozucu durum da orta sahayı geçmeyen bu adamların savunma da yapmaması. hele selçuk. cidden iyi bir fiziği var. ama hep kaçak döğüşüyor. maç başına kaptığı top sayısı ya 1'dir ya 2. rakibin hatalı paslarını saymıyoruz, söke söke mücadele ederek aldığı top sayısı bu. hiç koşmuyor, geriye gelmiyor, ileriye gitmiyor. mesela bu oyuncu 6 yıldır fenerbahcede. rıdvan dilmen, yabancı oyuncuların yerliler kadar forma kıymeti bilmediğinden bahsederken selçuk u atlamamalı bence. gerçekten gamsız bir adam, umurunda değil sahadaki oyun. taraftar baskısını da kimse bahane edemez. 0-0 biten galatasaray maçında takımda en çok koşan oyuncuydu ve taraftar selçuk diye inletti saraçoğlu'nu. mücadeleci adamı her taraftar sever. yarın gene koşsun savaşsın, bugün yuhalanmasına rağmen ayakta alkışlnaır. bu işler böyledir, kimse taraftarı bu konuda iki yüzlülükle suçlayamaz. ama dediğim gibi bu 6.yıl.

artık hani selçuk un ne verebileceği ne veremeyeceği belli, fenerbahcede selçuk ilk 11 değil, mecbur kalındığı zaman oynatılacak bir ilk 18 oyuncusu olmalı, hatta kadroya alınmamasına şaşırılmamalı. mesela deniz için aynı şeyi diyemem, o da benzeri durumdayken, geçen sene marco'nun yanında harika maçlar çıkardı sakatlanana kadar.

aynı şeyler burak, kazım, uğur boral ve önder için de geçerli. yasin, can ve ali bilgin ise tamamen bu klasmanın dışında. hele zaten ali bilgin gibi transfer olacam diye oynamayıp takımını satan, saçım bozulcak diye koşmayan bir adamın bu kulüpte işi olmamalı.

ve işin kötüsü bütün bunlar geçen seneden belliydi. hani edu-lugano ikilisinden biri olmasa sıkıntı olacaktı. veya hadi onlar stoperdir, takımın temel taşlarıdır, fenerbahce nin ideal 11inden alex i çıkarırsak bütün kurgu dağılıyor, bir başka oyuncuyu çıkarırsak da yerine gelen kesinlikle onun yarısı kadar bile olmuyor. ve deniyor ki, bu takım ligde şampiyon olacak, avrupada da en az çeyrek final oynayacak. çocuk kandırıyorlar.

bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de disiplin sorunuyla uğraşıyor fenerbahce. ofans oyuncusu burak her maçta sarı kart görüyor, artık gerçekten fenerbahce kalesine yakışmadığını düşünmeye başladığım volkan demirel akıl almaz işler yapıyor. sadece formasını fırlattğı için değil, saha içnideki genel görünümü itibariyle kazım mental olarak ne kadar geride olduğunu adeta bas bas bağırıyor.

eğri oturup doğru konuşalım, bu takım ligdeki trabzon dahil büyükler içinde en alternatifsiz kadroya sahip. hele hele mevcut şartlar altında 8-10 tane sakatı olmasına rağmen kimsenin gözünün arkada klamadığı bir ilk 11 sahaya sürebilen ezeli rakibinden ise fersah fersah geride başladı lige kadro derinliği açısından.
hedeflerinizn olması güzeldir ama kitleleri de kandırmamak lazım. çeyrek finalin üstü hedefleniyordu fenerbahce yönetiminde. acaba bugün hangi fenerbahceli grup 3.lüğünden emin? ya da lig ikinciliğinden?

ayrıca mali açıdan rakiplerini katbekat aştığı iddia edilen kulübün de maddi nedenler yüzünden sadece deivid'de yarattığı mucize için bile kalması sağlanması gereken zico ile yollarını ayırması yanlış seçimdi. emre'ye 3,5 veriyorsun, zico neden almasın ki? ama işte zihniyet yanlış, "yürüye yürüye" deniyor. bu zihniyetin hocaya çok para vermesi düşünülemez. nasıl olsa fenerbahce'nin ölüsü şampiyonluğa oynar deniyor, belki haklı tarafları da vardır ama yine de zico yu göndermek hataydı.

abi kusura bakma bir yoruma göre çok uzun oldu, doluymuşuz demekki. kısaca;fenerbahce nin sorunu yanlış sezon planlaması, aragones in bence hiçbir suçu yok. bazı oyuncu değişiklikleri eleştirilebilir, ama çok yüzeysel kalırız. bugünkü durumda topu yönetime atmak zorundayız, hatta aragones i eleştirmek bel altından vurmak olur bugün.

Adsız dedi ki...

Sonunda birileri çıkıp, Fenerbahçe'nin çeyrek finali "tesadüftü" diyecek. Aziz Yıldırım bu lafı sonuna kadar haketti. Sistem, programlı olmak, istikrar deyip durdu, çok belli ki erken konuşmuş. Ne oldum demeyecekmişsin. Ne olacağını da hep beraber göreceğiz.

Londra'da zorlanmaz da Kadıköy'deki Arsenal maçından puanla çıkamaz.

AB..