2000 yılı UEFA Kupası yarı finalinde İstanbul'da ve İngiltere'de gözlerimizle kanlı canlı görene dek Leeds United hakkında bildiğimiz kelimeler Eric Cantona, Tomas Brolin, Anthony Yeboah ve Rio Ferdinand gibi isimlerden ibaretti. Ancak o iki ayaklı mücadlede gördüğümüz genç kadro imrenilmesi için yeterli bir sebep oldu ve 1 yıl sonra Beşiktaş'ın Elland Road'da aldığı 6-0'lık mağlubiyet Leeds kelimesini akıllara çıkmamak üzere yerleştirdi. Aslında 2000'li yıllların başında gelen ub çıkışın temelleri 1996 yılında atılmıştı. George Graham'in göreve gelmesi ile kulüpte bir dönüm noktası gerçekleşti ve Graham 18 yıl Arsenal'de top koşturduktan sonra kariyerini Leeds United'da noktalayan David O'Leary'i yardımcılık koltuğun oturttu. 1998'de Graham Tottenham'ın başın geçmek için Londra'nın yolunu tutunca başkan Peter Ridsdale ilk olarak Leicester efsanesini yaratan Martin O'Neill'e teklif götürdü. Ancak anlaşma sağlanamayınca Daivd O'Leary takımın başına geçti ve Leeds'in 1992'deki şampoiyonluğundan sonraki en verimli dönemlerinden birini yaşattı. 1998-99 yılında lig dördüncülüğü ve ardından gelen UEFA yarı finali, 1999-2000 sezonunda gelen üçüncülük ve 2000-2001 sezonunda gelen Şampiyonlar Ligi yarı finali. Rüya gibi bir 2 yıl geçirdiler. Ancak 2001 yılının Nisan ayında Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Valencia'ya elendikleri alan sonun başlangıcı oldu. O'Leary iki sezondur sürdürülen çıkışı devam ettirmek için transferlere 100 milyon pounda yakın bir para harcadı, başkan Ridsdale bu talebi karşılamak için birçok kredi anlaşmaları yaptı ancak Leeds'e başarıyı getiren o genç jenerasyon birer birer takımdan ayrılınca yeni gelen transferler takımı ileriye taşıyamadılar. O'Leary takımı hiçbir zaman ilk beşin dışına düşürmemesine rağmen Ridsdale tarafından kovuldu. 2001 yılında Şampiyonlar Ligi yarı finali ve lig üçüncülüğü gören takım 2004 Mayısında ikinci ligi boyladı. Çöküş Ridsdale'i de koltuğundan etti ve Leeds 80 milyon poundluk bir borçla konsorsiyum tarafından iadre edilen bir kulüp halini aldı. Sportif başarının yokluğunun maddi çöküşe yol açması, onun da daha büyük spotif başarısızlıkları getirmesi şeklindeki kaçınılmaz çember Leeds'i içine çekti ve 2006-07 sezonunda bir kademe daha düşerek 3.ligi gördüler.İdari usülsüzlükler sebebi ile 15 puanı silinen Leeds buna rağmen geçtiğimiz sezon play-off'ları gördü ancak Wembley'deki finalde Doncaster'e 1-0 mağlup olarak Championship biletini alamadılar.
İki yıl süren o rüya dönemin iskeletini oluşturan Jonathan Woodgate, Lee Bowyer, Alan Smith, Harry Kewell, Stephen McPhail, Eirik Bakke, Ian Harte and Danny Mills gibi oyuncuların en yaşlısı 23 yaşında idi ve yaş ortalaması 21.8'di. Kulübün şu andaki CEO'su Shaun Harvey geçmişteki başarının kaynağını iyi analiz etmiş görünüyor ki haft içinde genç yeteneklerin Premier Lig takımları tarafından ellerinden alınmasının hem kendi klüplerine hem de o gençlere zarar verdiğini dile getirdi. Geçen hafta içinde Belarus ile mücadele eden İngiltere milli takımının ilk onbirindeki oyunculardan dördü kariyerine alt düzey takımlarda başlamıştı ki (David James-Watford, Matthew Upson-Luton Town, Theo Walcott-Southampton ve Frank Lampard-West Ham United) eğer Ashley Cole (kariyerine Arsenal oyuncusu olmasına rağmen Crystal Palace'da kiralık olarak başladı) sakat olmasaydı bu sayı 5 olacaktı. Yani nerede ise takımın yarısı. Kısacası genç oyuncuların büyük kulüplerde yedek beklemesinin yerine kendilerini geliştirebilecekleri orta karar kulüplerde barınabilmelerini sağlamak Harvey'e göre yapılması gereken ilk iş. Bu anlamda futbolcuların en azından 17 yaşına kadar sadece kendi yetiştikleri kulüplerle anlaşma imzalamaları şartı öneli bir engel olabilir. Zira bu konuda Harvey geçtiğimiz günlerde Chelsea CEO'su Bruce Buck ile federasyon toplantısında önemli bir tartışma yaşamıştı. Haksız sayılmaz
Chelsea Reggina'nın antrenman sahasına helikopter ile inip genç oyuncu kaçırma gibi bir işe de imza atmış, hafiften gaspedici karakterde bir genç oyuncu politikasına sahip. Harvey'in iddialarından Chelsea'nin işinin ehli futbolcu avcısı Hollandalı Frankl Arnesen de nasibini aldı.
Bu arada Leeds United İskoç futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en büyük isimlerden olan ve Liverpool'ın 2002 yılında Gerard Houllier ile yaptığı hat-trick'te (UEFA Kupası, FA Cup, Lig Kupası) büyük pay sahibi olan Gary McAllister'ın komutasında League One'da beşinci sırada. En azından play-off biletini alacaklardır. Zira İngiltere'nin en sadık seyircilerinden olan Elland Road'un bulunduğu seviyeye kulübe hiç mi hiç yakışmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder