12 Kasım 2008 Çarşamba
19
Dün Arsenal'in Carling Cup'ta çeyrek finale yükselmek için Wigan karşısına çıkardığı ilk onbirin yaş ortalaması. 19. Arsene Wenger her geçen gün daha fazla dalga geçiyor bizle diye düşünmeye başladım. Kadroda bulunan Aaron Ramsey'i zaten biliyoruz ama başımıza bir de 16 yaşındaki Wilshere, Randall, 2 gol atan 20 yaşındaki Simpson, 18'lik Lansbury ve Wenger'in daha 17 yaşındayken Atalanta'ya 350,000 pound saydığı ve dün akşam Fabianski'nin yedeği olan 20 yaşındaki İtalyan Vito Mannone çıktı. Sahaya çıkan tüm oyuncu kadrosu aşağıda. 19 yaş ortalaması ile Premier Lig'de oynayan bir takımın karşısına çıkıp 3 tane salladı Arsenal. Çok değil 20 gün önce de bu yaş ortalamasından çok da yukarıda olmayan bir ortalama ile Fenerbahçe'ye 5 gol atmıştı. Hatırlatma amcımız şu. Hafta sonundaki derbi sonrası gazeteleri açıyoruz. Hıncal Uluç buyuruyor. "Galatasaray gol yedi, takımı ateşleyecek bir tecrübeli oyuncu yok hepsi çoluk çocuk, Hasan Şaş ve Hakan Şükür gibi iki tecrübeli ismi yönetim kenara itti". Şimdi ben mi yanılıyorum, tablo şu. Yaş ortalaması 25'i bulmayan bir takımın aynı sahada 5 gol attığı takımdan (bu golleri atanların yaşları 24, 23, 21, 19, 17) 4 gol yiyen takımın, basında 40 yıldır görev yapan yazarı "sahada çoluk çocuk vardı, tecrübeli oyuncu yoktu" diye dert yanıp birisi 37 (futbolu bırakmış) diğeri 32 yaşındaki adamın eksikliğinden medet umuyor. Birisi bana bir tokat atabilir mi?
Fabianski, Hoyte, Song Billong, Djourou, Gibbs, Wilshere (Bischoff 76), Randall, Ramsey, Merida, Simpson (Lansbury 76), Vela (Fonte 84).
Yedekler: Mannone, Coquelin, Ogogo, Frimpong.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
Allah, HınÇal ve onun gibilere akıl fikir versin, ben şahsen uzak duruyorum bunların yorumlarından... bugün dediklerini yarın kendi yorumlarıyla yalanlayıp farkına bile varmazlar...
Uluc yaslandikca ilginclesmeye basladi. Kosesinde her gun gazetecilik dersi vermesine elbette diyecek lafimiz yok, yillarin gazetecisidir ama Lucescu'nun galatasaray'i yonetmeye baslamasindan bugüne "yanilmisim" diyemeyip, sirf lafinin arkasinda durmak icin sacma bahaneler bulmasi ile yaptigi ise celismekte ve gun gectikce herkez icin antipatik olmakta
uluç'un eskiden yorumlarının büyük bir kısmında haklılık payı olurdu. onu en nefret edenler bile eminim ki izlerken sesli olmasa da içinden ya adam aslında doğru söylüyor derdi.
ama son zamanlarda artık yaşlılıktan mıdır bilinmez, abuk subuk konuşmaya başladı. dediklerinin arkasında durma inadından mıdır bilinmez, ısrarla tezlerini haklı çıkartmak için çok acımasız eleştiriler yöneltiyor. özellik bunlardan en fazla galatasaray nasibini alıyor. biraz haksızlık ediyor bence...
seviyesiz ve taraflı yorumlar yapıyo.o üzerindeki kendini bilmişliği ise cabası.böyle adamlardan uzak durmak en mantıklısı
Gözümde iflas etmiş bi adamdır,bir zamanlar onu ilgyle takip ederdm ama artık dediklerini anlamıyorum ve saçmalamalarına tahammül etmek cidden zor.
Ferman
bu adam spor yazarlığını bıraksın, taraflar arasında bulunan husumet yarı yarıya azalır...
dikkat edin sürekli verdiği fetvaları ile düşmanlığı körüklüyor....
"o beş atar, beriki beş yer..." sanane...
hani futbol sadece skor değildi...
hani O'nun dışındaki tüm medya tabela yazarıydı...
bu fikr-i sabit olmuş artık... takım gözetmeksizin kesiyor...
ama Fenerbahçe düşmanlığı ayrı...
Geçmiş programlarına, yazılarına göz atın... FB bir maçını hak ederek kazanmamıştır. ya hakem verdiği kararlarla maçı vermiştir, yada rakip teknik direktör fatal bir hata yapmıştır, maç FB'ye kalmıştır...
80'li 90'lı yıllarda spor basınına yeni bir nefes, anlayış getirmiş diyebileceğimiz duayen seviyesinde birinin düştüğü haller üzüntü verici...
80'lere getirdiği yeni nefes ? Karşıyaka'dan Turgut isimli bir basketbolcu G.Saray'a transfer edilmeye çalışılıyor . Oyuncuya bonservis vermek istemeyen G.Saray yönetimi oyuncunun yaşını küçültüp, Ankara'da eğitim göreceği bahanesiyle (üniversite ) orada ki bir bölgesel lig takımına ( Ayşe Abla Kolejispor - şaka gibi değil mi - ) hülle transferi yaptırıyor.Karşıyaka yönetimi " bonservisi bu şekilde delerseniz müessese kulüpleri camia takımlarını ezer geçer " diye feryad ediyor , Hıncal'da " ne bu köle ticareti mi yapılıyor , basketbol amatör bir spor , oyuncu istediği kulübe gitmekte serbesttir " diye ahkam kesiyor. Köprünün altından sular akıyor 2-3 senelik müessese takımları ( Paşabahçe , Beslen , Çukurova vs. ) ve Eczacı , Efes gibi devler 10 - 15 sene ligi süpürüyor. İTÜ ,ODTÜ, Şekerspor, Büyükdere gibi basketbolcu fabrikası kulüpler siliniyor , Fener , G.Saray , Beşiktaş ortalarda hatta G.saray Basket takımı 1 - 2 kere düşmelerden kurtuluyor. Sonra bakıyoruz bir pazartesi günü zatıalileri Haşmetle , Rahmetli Kenan Onuk'a iki gözü iki çeşme basketbolda müessese kulüplerinin - mevcut sistemde oyuncu transferinin neredeyse tamamen oyuncunun insiyatifinde olmasına da vurgu yaparak - kulüp takımlarını ezdiğini , rekabeti yok ettiğini anlatıyor. Muhterem 20 -25 yıl önce de aynıydı değişen birşey yok . Örnekler de kitaplara sığmayacak kadar çok.İşbu hikaye basketbolun profesyonel olmadığı zamanlardan kalmadır. Aytek , Hurşit , Erman , Efe , Necati kimdir bilenler bilmeyenlere anlatsınlar.
Ayrıca Hakan Şükür için Ersun Yanal'a açtığı kampanya ve milli takıma yeniden Fatih Terim'i musallat ettiği için de kendisine sevgim sonsuz ...
Yorum Gönder