27 Kasım 2008 Perşembe

2001


2001 yazı yazmışız bu bloga açıldığından beri. Gördüğüm en büyük yönetmene bu vesileyle selam durmamak olmazdı. 1968 yılında Kubrick'in Arthur C. Clarke'ın kitabından uyarladığı film gösterime girdiğinde eleştirmenler Kubrick'i yerin dibine batırmış ve filmin sıkıcılıkta yeni bir çığır açtığını belirtmiştir. Woody Allen dahi filmi ilk izlediğinde hiç beğenmediğini, 5-6 yıl sonra tekrar izlediğinde "hey bu filmde bir şeyler var" dediğini 15 yıl sonra üçüncü izleyişinde ise hayran kaldığını belirtir. Bu entellektüel bir kendini beğenmişlik değildir belirtelim, 2001: A Space Odyssey göktaşı çarpmasından dünyayı kurtaracak süper kahramanların, teen slasher korku filmlerinin, Scary Moive serisinin, 5. sınıf Türk komedi filmlerinin müptelası olanların filmi değildir. Hatta filmi bir oturuşta izlemek bile çok zordur. Filmin anlatım dilinin Andrei Tarkovskin'nin Andrei Rublev'ine çok yakın olduğunu söylemek lazım. Kontrol manyağı Kubrick filmi 4 yıl gibi bir sürede tamamlamıştır ve film gösterime girsin de parayı vuralım diye bekleyen stüdyonun "2001 filmin adı mı yoksa gösterim tarihi mi?" sorusuna maruz kalmıştır. Varoluşçuluk, insanoğlunun evrimi, tarih, makinelerin yükselişi, insanoğlunun kendi yarattığı makinelerin esirinin oluşu, evrim ilerledikçe insanın ilkelliğine geri dönmesi, paralel evrenler, zaman yolculuğu gibi bir çok konuda eşsiz saptamalar yapan filmle ilgili en sevmediğim tavır "Kubrick bu filmi elit, IQ'su yüksek, burjuva kesimi için yaptı" eleştirisidir. Aynı adam Shining'i, Dr. Strangelove'daki eşsiz soğuk savaş sahnelerini de yapmıştır ki "o da mı burjuvalar içindi?" diye sorası gelir insanın. Kemiğin bir uzay gemisine dönüşmesindeki benzerliği ve aradaki tarih zıplamasını anlayamıyorsan bunun suçu Kubrick'in değil senindir kusura bakmasın kimse. Hele insanın tüylerini Richard Strauss'un "Also Sprach Zarathustra" bestesi eşliğindeki final sahnesi ve Johann Strauss'un "An der schönen blauen Donau" eşliğindeki uzay gemisi sahneleriyle diken diken eden filmin Kubrick'e "En İyi Görsel Efekt" dalında getirdiği Oscar onun tarihindeki tek Oscar'dır ki bu akademinin ne kadar boş ve ciddiye alınmaması gereken bir oluşum olduğunun kanıtıdır. Bir rivayete göre de filmin başındaki ilkel maymunların anlatıldığı sahnelerde maymun kılığındaki insanlara o kadar iyi makyaj yapılmıştır ki, Oscar jürisi bu yaratıkları gerçekten maymun sanıp filmi "En İyi Makyaj" dalında Oscar adayları arasına almamıştır.

Nice 2001 yazıya diyip bitireyim kendimize de paye çıkararak.

9 yorum:

ich dedi ki...

Tebrikler..

varol döken dedi ki...

çok fena bir itiraf ama ben sınıfta bu filmin gösterimi sırasında uyumuştum:) yıllar sonra ayıldım woody allen gibi...

ama otomatik portakal'ı izlerken cin gibiydim ne hikmetse:)

nice 2001 postlara diyelim...

Adsız dedi ki...

The Killing,Full Metal Jacket ve Clockwork Orange'ı bir kenara koyalım,külliyatının kalanı benim için hiç bir şey ifade etmeyen filmlerden oluşuyor.

Dr.Strangelove'ın satirik anlatımı beni güldürmedi,The Shining beni zerre germedi.Space Odyssey ise bilim kurguya aşina olmamamdan olsa gerek kişisel top listemde değil.

Scorsese,Coppola,Miike,Noé gibi adamlarda bulduğum samimiyeti bulamıyorum Kubrick'in kadrajında...

Adsız dedi ki...

Kubrick'e dehşet derecede hayran olmakla beraber evrim'e getirdiği yorum dışında hiç beğenmediğim bir filmdir (kubrick filmleri arasında saymam kendi adıma), ama zaten film kitaptan bağımsız olarak pek bir anlam da taşımıyor açıkçası. Teknik olarak her zamanki gibi aşmıştır o ayrı.

Bu arada nice 2001 postalara diyelim.

baha dedi ki...

Nice 2001 yaziya. Tum blog kadrosu saygiyi sonuna kadar hakediyor. Tesekkurler zaman ayirip da yazdiginiz gercekten iyi yazilar icin..

Kubrick'e soyleyecek soz yok. Keske daha fazla film cekebilmis olsaydi.. Sahneyi butunden yavasca oyuncuya odaklamak seklinde cikardigi yeni teknik gunumuzde pek cok kult filmde de kullanildi.

hellguard dedi ki...

Maymun adamın ilk silahı(oyuncağını) icat ettiği ve yıldız çocuğun dünyayı keşfedip gözlerini ilk defa diktiği sahnedeki müziklere dikkat. (Strauss - Also Sprach Zarathustra)

C. Clarke bu tekniği kitapta kelimeleriyle kullanmış, Kubrick ise müzikle. Hem de mükemmel bir seçimle. Parça insanda direk olarak "merak, heves, düşüncelerin hızlanması" fikirlerini uyandırıyor.

İşte bu yüzden Kubrick bir efsane canlar.

Umur Burak Ayaz dedi ki...

Üniversitedeki Uygarlık Tarihi hocamın, bu filmi izlememiz için o kadar çok telkinde bulunmuştu ki en sonunda "Neymiş lan bu film?" deyip izleyiverdim ve çok zekice hazırlanmış bir filmle karşılaştım.

Özellikle ilk başta, havaya atılan kemiğin dönüşüme uğraması "Noldu lan?" dememize sebebiyet vermiştir :)

2,5 saate yakın bir zamanda sürüyodu ve diyalog o kadar az ki. Bu filmde kırmızı rengi bolca kullanmış ki, bu da sanırım Kubrick'in sosyalizm öğretisine ilgi duymasından kaynaklanıyor.


Ekşi Sözlük'ten bir entry, #149981;
hal olan bilgisayarın adındaki harflerin hepsini bir ileri alınca orataya ibm çıkıyor
kubrick bunun tamamen bir şans eseri olduğunu idda etsede clarke bunun bilinçli yapılan bir eylem olduğunu söylüyor

jackietreehorn dedi ki...

clockwork orange ve full metal jacket'i cok sevmeme ragmen pek isinamadigim bir film olmustur bu. Woody Allen hesabi bir kere daha izlemek lazim demek ki.

Bu arada gefeliciteerd, vliegende Hollander :)

PVH dedi ki...

Uzun uzun yazarim bu film hakkinda, film asmis bir film ama ben derdimi kisaca yazacagim. Yazida belirtildigi gibi filmin temalari muthis isleniyor, aslinda filmin bilimkurgu filmi olmamasinin da bir sebebi bu. Yani ayni temalari baska bir turde, baska bir hikayeyle de anlatabilirdi ama bilgisayarin gozu olarak resmedilen kirmizi bir lambayla verilen gerilim ve kontrol etme duygusu bile filmin konusunun bu temalari islerken ne kadar basarili secildiginin kaniti. Diger yandan bu film sikici diyen kimseye de karsi cikmam. Bitmek bilmeyen o uzun sahnelerin coguna anlam veremiyoruz. Ornegin filmin ikinci yarisinda tamir yapmaya giden astronotun mutlak sessizlikte nefes alip vermesini 3 dakika kadar izleriz. O sahne sonsuzlukta insanin yerini, yalnizlik duygusunu ve hatta caresizligi uzun ve gerilimli bir surecte anlatiyor. Fakat filmin baslarinda uzayda gezen bir uzay gemisini muzik esliginde 2 dakika kadar izlememize hicbir anlam veremiyorum. Bu kadar oyuncak yaptik, tasarladik, uzun uzun gosterelim de ise yarasin demisler, tek mantikli aciklama bu. Bu kadar uzun sahneler olunca filmi izlemek zor, bazilari gereksiz olunca film sikici oluyor.