17 Kasım 2008 Pazartesi

ISSIZ ADAM





















Yaşlanıyorum galiba. Bu duygusallık onun eseri olmalı. Nicelerini gördü bu gözler, çok yıkıcı olanlarını da izledi. Babam ve Oğlum’dan taş gibi, dimdik çıkmıştım halbuki. Ama bu sefer ki dağıttı beni. Boğazımı düğümledi.

Bizim kuşağın aklında siyah-beyaz karelerden oluşan Ediz Hun’lu, Hülya Koçyiğit’li “Nayır, n’olamazlı”, pembe panjurlardan ibaretti Türk usulü romantizm. En güzelini, en etkileyicisini de ecnebiler yapardı hep. Ancak, o klişe Çağan Irmak’ın Issız Adamı’yla cumartesi akşamı sona erdi adıma.

Burada filmi uzun uzadıya anlatmayacağım. Zira, iş güç sahibi çapkın bir bekarın günün birinde karşısına çıkan birisiyle yaşadıkları ve gel-gitleri üzerine şekillenen sade ve mütevazi bu aşk filmini bir yandan Cemal Hünal ve Melis Birkan’ın oyunculuk başarıları, diğer taraftan da 70’li yılların Ayla Dikmenlerinin, Semiramis Pekkanlarıını, Nil Buraklarıını biraz da kıyıda köşede kalmış o müthiş şarkıları bu hale getirmiş.

Tüm salonu “Gözüme bir şey kaçtı” moduna sokmasına tamam da, beni bile bu kadar zorlaması pek normal gelmedi bana.

İşin özü; izlenmeli.

by forzabrian

5 yorum:

haute_couture dedi ki...

sevgili forzabrian,italya'ya her zaman beklerim senle birgün sinemaya da gideriz sana her sinemada bu film ile aynı konulu müzikli çekim teknikleri kullanılmış 2 film göstermezsem adam değilim :)
çok sahte ve uydurulmuş geldi o yüzden bana

peralta dedi ki...

abi ya sen yaşlanıyorsun ya da ben çok duygusuz, çok katı bir adamım. bana kalırsa film çok sıradandı.

Ortega dedi ki...

Aşağı yukarı herkesten aynı eleştiriyi okudum. Daha çok ilgimi çekti bu film bu sebeple.

Adsız dedi ki...

filmi bir kez daha benimle izlemek ister misin?tek kelimeyle muhteşemdi..

biletler benden:)

Sosyal_FB dedi ki...

Istanbul'dan Almaty'ye donmeden hemen once, Taksim Meydani'na bakan Marmara Otel'in onunde bin beterini yasadim o son sahnenin. O vaziyetten hareketle ve cumle cemilin affina mahcuben yemisim Issiz Adam'i. Seviyorum ulan!