10 Aralık 2008 Çarşamba
THE THIN RED LINE
Hayatımda izlediğim en iyi 10 filmden birisi, gördüğüm en iyi savaş filmi, en iyi savaş karşıtı filmlerden birisi, Shawshank Redmeption ile beraber dış sesin en iyi kullanıldığı film gibi sıfatları vardır benim için "İnce Kırmızı Hat"ın. Akıllılık ile delilik arasındaki çizgi için kullanılan bu terim filmin ele aldığı hikayelerden sadece birisi. 40 yıllık yönetmenlik kariyerine sadece 6 film sığdıran (altıncısı yolda) Terrence Malick'in 1978'de çektiği Days Of Heaven'dan tam 20 yıl sonra sinemaya dönüş filmi. Film Saving Private Ryan ile aynı dönemde gösterime girdi. Hem aldığı ödüllerde, hem seyirci sayısında hem de yapılan yorumlarda onun gölgesinde kaldı ama bana göre Spielberg'in filminden çok daha iyi bir filmdi (o da iyi bir film olmasına karşın). Beyaz perdede her savaş filminde kopan uzuvlar, kahramanlık hikayeleri, duygusuz hedefe yönelik askerler ve yoğun Amerikan propagandasına maruz kalmış sinema seyircisi bu filme burun kıvırdı tabi. Türk seyircisi de zaten filme "aksiyon yok, vurdulu kırdılı film gelir akla savaş filmi deyince" felsefesi ile yüz vermedi.
İnce Kırmızı Hat sinema tarihinde karakter detayına en fazla inen savaş filmlerinden birisi belki de en iyisi. Film boyunca farklı yapıdaki 5-6 askerin A.B.D'nin Solomon Adaları'ndaki Guadalcanal'ı ele geçirmek için Japonlarla girdiği mücadele sırasında kendi dünyasında verdiği savaşı izliyoruz. Zaten filmin afiş cümlesi de bunu gösteriyor. "Her asker kendi savaşını kendisi verir". Filmde birçok askerin dış sesini görsek de er Witt karakterini oynayan James Caviezel'in Tanrı ile konuştuğu replikleri enfes. Savaşın sadece insanların birbirine verdiği zarar açısından değil, doğaya ve savaş kavramından haberi bile olmayan bir dolu topluma verdiği zararı harika doğa görüntüleri ile anlatan bu dingin film Sean Penn, Adrien Brody, Nick Nolte, Elias Koteas, Jim Caviezel, Ben Chaplin, Woody Harrelson, John Travolta, John Cusack, Jared Leto gibi bir dolu oyuncuyu da bünyesinde barındırıyor. 150 dakikalık, tüm insanlığın yüzüne tokat gibi çarpan bir film. Tabi Blood Diamond izledikten sonra tek taş yüzük alan, Gorillas In The Mist'i izledikten sonra kürk alan kesimin bu filmi de çözmesini beklemiyoruz ama dünya üzerindeki tüm insanların her karesini özümseyerek izlemesi gereken bir eser. Şu tatil günlerinde tavsiyemdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
dutchman, malick'in "bad lands" filmini tavsiye ederim, daha az karakter ile de sinema adina neler yapabildigini gorebilmek icin, martin sheen dokturuyor.
şu mu :))
http://vliegendenederlander.blogspot.com/2008/04/badlands.html
benim de favori filmlerimdendir.
anlattiklariniz kadar witt karakterinin kurdugu hayaller olarak algilanan kadinli erkekli,ucusan perdeli sahneler de guzeldir.saniriz ki savasin cirkinligine ve acimazligina karsi onu ayakta tuttan hayalini kurdugu gecmis guzel anlardir.ve sahnelerin esrarini cozdugumuz asil sahnenin yikiciligi:karisindan gelen mektup 'sevgili jack,sen burada yokken hava kuvvetlerinden bir yüzbasiyla tanistim.ve asik oldum.evlebilmek için,senden bosanmak istiyorum."hayir" diyebilirsin biliyorum ama yine de soruyorum.hatiralarimizin ve paylastiklarimizin hatirina.beni affet.cok yalnizdim,jack.bizim kadar birbirine yakin olanlar daima tekrar gorusurler.seninle boyle konusmaya hakkim olmadigini biliyorum ama kendimi durduramıyorum.güclü bir aliskanlik.butun o parlak yillarimin en yakin dostu senden ayrılmama yardım et.'diyordur.ve o zaman anlariz aslinda witt'in kurdugu hayaller degildir.onu dusleyerek savasa tahammul edebildigi karisi ve havaci yuzbasinin goruntuleridir.
das boot ve bad lands yaziyi okuduktan sonra aklima gelen ilk filmler oldu, yalniz degilmisim :)
Gectigimiz hafta TNT Turkiye yayinlamisti bu filmi tekrar, cok sık yayinliyorlar zaten. Muhakkak denk gelirsiniz TNT yayin akisina arada sirada goz atsaniz.
Terrence Malick kendi gizemli karakterini bu filme de katmış. Gerçekten bence de 10 numara bir film. Bu arada yaratıcılık sorunu çeken Türk basınına için de birçok kez imdada yetişmiştir film. Başlık atmakta zorlanan gazete yazı işleri müdürleri defalarca kez "ince kırmızı hat" diye başlık atmışlardır defalarca.
medgallis doStum yorumun çok güzel ve ufuk açıcı..
Fakat yanıldığın 2 husus var, söz konusu asker Er Witt değil, Er Bell. Ve daha önemlisi: Bell'in savaş sırasında düşledikleri, bizzat kendisinin de içinde olduğu hatıralar..
Yorum Gönder