17 Şubat 2009 Salı

KUMDAN KALELER TEKRAR YAPILIYOR

























Aşağıdaki resim Málaga şehrinden. İspanya'nın güneyindeki Andalusya bölgesinin en önemli şehirlerinden birisinin adı genelde futbolla anılmıyor. Akdeniz kıyısındaki bu sahil kenti İspanya'nın en önemli turizm merkezlerinden bir tanesi. Yılın en soğuk ayı olan Ocak ayında dahi sıcaklık hiçbir zaman 6-7 derecenin altına düşmüyor. Yaz aylarında bu rakam 45 dereceye kadar yükseliyor. Pablo Picasso'nun Málaga kentinden çıkma olduğuna şaşmamak gerek. Benim aklıma Málaga diyince futboldan daha önce Charles Shackleford geliyor. Ülkerspor'un yıllar önce Euroleague'de grubun son maçında İspanya'da Unicaja Málaga önündeyken Amerikalı oyuncunun meşhur "bilmeden soktuğu serbest atış" hadisesi. Málaga kentinin futbol takımı MálagaCF ise şehrin adı zikredildiğinde akla dördüncü veya beşinci sırada geliyor. Ancak yıllar sonra La Rosaleda'yı dolduran taraftarlar yeşil sahalardaki başarıyla da övünmek için bir şans yakalamış durumdalar.

Málaga CF 28 yıl La Liga'da 34 yıl Sagunda'da oynamış ve İspanya futbol tarihinde La Liga'ya yükselme sayısı en fazla olan takım. Ama buna karşılık da 12 kez küme düşmüşler. Yani "asansör takım" kelimesinin karşılığına sözlükte bakın, kulübün amblemini göreceksiniz. La Liga'da bugüne kadar elde ettikleri en iyi derece yedincilik. La Liga tarihinde en çok gol atan futbolcuları bir Panama'lı. Julio Dely Valdes. Panama'lı bu gollerini sıralarken yanındaki adam da çok yetenekliydi. Uruguay'lı Dario Silva. İkili bana göre kendi dönemlerinin fiyat/etkinlik açısından en verimli forvet ikililerinin başında geliyordu ve 2000-2003 yılları arasında forma giydikleri Malaga'nın son 10 yıldaki en iyi performansını göstermelerini sağladılar. Bu ikilinin arkasında da en iyi yıllarını yaşayan Kiki Musampa ve kaleci Pedro Contreras yer alıyordu. 2002 yılında katıldıkları Inter-toto Kupası'ndan UEFA Kupası'na yükselme şansını elde ettiler ve çok büyük bir işi başararak çeyrek finale kadar geldiler, ancak Boavisa'ya penaltılarla elenip kupanın dışında kaldılar. Teknik direktör Joaquín Peiró yönetiminde önemli işler yapan takım 2003 yılında rüya forvet ikilisinin takımdan ayrılması ile rüyanın da sonuna geldi. 2004-2008 arası ikinci ligde zor günler geçirdiler hatta bir ara üçüncü lige düşme tehlikesi bile yaşadılar. 2005-2006'da La Liga'da mücadele ederken başkan Serafín Roldán "param Málaga'nın ama kalbim Barcelona'da" şeklinde bir açıklama yaparak takıma kendisinin bile bağlılığının ne derece olduğunu ortaya çıkarmıştı. Geçen sene gelen ikincilik onları tekrar İspanya futbolunun tepesine yerleştirdi.
















Bu sene durum değişik. 2000'li yılların başındaki rüyaya tekrar dalınmak üzere. 1 0cak 2009 tarihinden beri oynanan maçlara göre yapılan puan durumunda üçüncü durumdalar. Son 8 maçta yenilgi yüzü görmediler. Attıkları 38 gol onları en çok gol atan takımlar sıralamasında dördüncü yapıyor. Avrupa vizesi basamağının bir sıra altındalar sadece ama bir başka açıdan Şampiyonlar Ligi vizesinin de sadece 2 puan gerisindeler. Sene başında takımı La Liga'ya çıkartan Juan Ramón López Muñiz teknik direktörlük görevinden istifa edip Racing Santander2in başına geçince, Snazlar 2005-2006'da takımın başında olan Antoni Tapia'ya koltuğu tekrar teslim ettiler. 22 milyon euro borçlar girdi transfer sezonuna takım. Transfer edilen 8 oyuncu toplam 1 milyon eurodan aza maloldu. Bir dolu kiralama anlaşması yaptılar ve transfer politikası ilginç bir takım yarattı. Kariyerlerinde büyük başarılar kazanamamış ama dikkatli bir politika sonucu bir araya getirilmiş bir dolu adamın oluşturduğu sinerji. Hull City'nin bu sezonun ilk bölümünde gösterdiği performansın benzeri La Rosaleda'da görülüyor. İlk onbirin önemli silahları Helder Rosario, Weligton, Apoño, Baha, Salva Ballesta, Javier Calleja ve Eliseu toplamda sadece 550.000 euroya mal oldular. Hiç bir zaman alev almayan bir kıvılcım olarak kalan Albert Luque Ajax macerasından sonra kiralık olarak İspanya'ya döndü ve 5 yıl sonra Deportivo yıllarına dönüş sinyalleri veriyor.



















Kulübün başkanlık koltuğunda Fernando Sanz var. Meşhur baba Lorenzo'dan hafiften torpilli olarak doksanlı yıllarda Real Madrid formasını işgal eden Fernando. Lorenzo Sanz 2006 yılında kulüp hisselerinin % 97'sini satın alınca, kariyerini noktaladığı kulübün başına geçti. Geçen sene elde edilen yükselma hakkında baba Lorenzo'nun Sevilla'nın B takımı Sevilla Atletico ile yapılacak maç öncesi rakip takıma yüklü bir para gönderdiği ve galibiyeti satın aldığı" söylentileri ayyuka çıkmıştı. Bu sezon ise tepetaklak giden bir kulübü 10 yıl sonra bir istikrara kavuşturdukları için övgü alıyorlar. Málaga CF'nin müzesinde tek bir kupa dahi yok. Bu sene eğer Şampiyonlar Ligi vizesini sonuna kadar kovalayıp, Kupa 1 veya 2 için bir koltuk kaparlarsa tarihlerinin en iyi derecesini elde etmiş olacaklar. Başkan Sanz "bizde niyi sadece Barcelona var" diyor. Sanırım La Liga'nın tepesinde Katalanlar rahat rahat şampiyonluğa giderken 3-4 basamak alta odaklanmak daha akıllıca birseçim olacaktır.

8 yorum:

DunaDarko dedi ki...

"Deli" Valdes ile "Sayko" Silva ekürisi unutulur mu hiç. Tadından yenmezdiler.

Yanılmıyorsam ikisi de 2-3 yıl yanyana oynayıp aynı sezon takımdan ayrılmışlardı.

sekobarbital dedi ki...

kiki musampa da bi ara malaga da oynamıştı, ufacık bi sıçrama yaptı diyebiliriz burada..

Adsız dedi ki...

Keşke Sid Lowe'dan alıntı yaptığın bölümleri de belirtseydin...

Flying Dutchman dedi ki...

@Mehmet Atıl

sadece bahsettiğin yazıdan değil genel anlamda The Guardian'dan bir kaç öğe var yazıda, e bunlarla beraber kendi bilgilerimiz de var, tek tek belirtmek biraz garip olabilirdi yazı içinde. Ama evet fikir olarak bugün Guardian'da çıkan yazının etkisi oldu, zaten çok yakından takip ettiğim bir gazetedir.Benim gibi takip edebilenleri görmek güzel öte yandan da

Adsız dedi ki...

@Flying Dutchman

Bu yorumu yayınlamana gerek yok. Açıklama için teşşekkür ederim. Bir okur olarak tuhaf bir duyarlılığım var belki de abes gelecek bu konuda. En azından insanların yararlanadığı kanakları yazması gerektiğine inanıyorum. Çoğu blog sahibi yararlandığı kaynakları yazmayıp bir de üstüne zeytinyağı gibi çıkabiliyor. Tekrar teşekkür, kolay gelsin...

Flying Dutchman dedi ki...

estafurullah hassasiyeti anlıyorum, yayınlamakta da ısrar ettim, dediğim gib genelde tek bir kaynaktan aldığım yazılarda (bir alttaki açıklamaları aldığım antu veya Hayatım Futbol gibi) belirtiyorum burada bir karma olduğu için kendi bilgilerimle birlikte not düşmedim, yine de dikkat çektiğin teşekkürler

mustafa taha dedi ki...

Flying Dutchman kardeşim şu posta yazdığım son iki yorumunu okuyunca blogunbun ve doğal itibariyle senin değerin gözümde bir kat daha arttı. Blog camiasının bir üyesi olarak da helal olsun diyorum. -:)

Yasin dedi ki...

Benim de bir maruzatım var: Bu güzel postu kaçırıyordum neredeyse; blogda yazar sayısı arttı hepsi çok güzel çok sayıda yazı oluyor ama hepsini konsantre şekilde okumak zorlaşıyor.
Belki görsel olarak daha parçalı bir yapı düşünebilirsiniz, naçizane bir önerimdir.
Bay Y.