Bostancı’da, Emin Ali Paşa Caddesi’nden Minibüs Yolu’na çıkan sokakların birinde, sağ koldaydı bizim atari salonu. Üç makine vardı içeride. Bir tanesinde Street Fighter 1, diğerinde Double Dragon 2, sonuncusunda ise Golden Axe bulunurdu.
Street Fighter hepimizin malumu. Ryu ana karakterdi. Ken yancıydı. Tek jetonla oyun bitirene abi çekilirdi. Gerçi yaş 9-10 zaten, herkes abi bize... Double Dragon 2 de tuhaf bir oyundu. Oyunun başlangıcında kadının biri makineli tüfekle öldürülür, kahramanımız da bu olayın akabininde, içerisinde Skorsky benzeri bir helikopter olan garajdan çıkıp, önüne geleni sopalardı. Neyse, bizim mevzumuz Golden Axe...
Hikayemiz şu. Death Adder nam, anası belli, babası elli bir psikopat, memleketin kralını ve prensesini kaçırarak şatosuna hapseder. Durumu, öylesine yolda yürürken (Death Adder’ın tayfası tarafından darp edilen ve ölmeden önce “Onları kurtarın. Kanımı yerde komayın” şeklinde vasiyet eden) Alex’ten öğrenen esas adamlarımız maceraya başlar.
Oyunda seçebileceğimiz üç karakter vardır. Birincisi mavi don ve aynı renk çizmelerle dolaşan, kılıç kuşanmış Ax Battler “The Barbarian” İkincisi boyundan bağlı kırmızı beyaz bikiniyle arzı endam eden, yine kılıçlı Tyris Flare “The Amazon” Üçüncüsü ise “Kıyafet yeşil, saçlar ve balta sarı” şekilde, Şekerspor gibi gezen, baltalı Gilius Thunderhead “The Dwarf”
Bunlardan Ax’ın anası, Gilius’un kardeşi, Tyris’in ise hem anası hem babası Death Adder tarafından öldürüldüğü için zaten hınç doludurlar.
Klasik üç tuşlu arcade dizilimi burada da geçerliydi.
Buton 1 – Eldeki alet edevatla sopa
Buton 2 – Zıplama
Buton 3 – Büyü
Death Adder’ın adamlarına üç vurup bir sayarken çeşitli varyasyonlar denemek mümkündü. Sadece birinci tuşa iki kez üst üste basınca yapılan hareketler “Bir ters, bir düz” şeklinde olur, üçüncü hamlenin sonunda ise değişik şekiller (silahın sapını düşmanın kafasına ekleştirmek, fırlatıp atmak gibi) ortaya çıkardı. Joysticki iki kez ileri itip birinci tuşa basınca omuz, tekme, boynuz çakılırdı. Birinci ve ikinci tuşlara aynı anda basılınca ise varyetenin kralı (Commodore 64’de Barbarian oynamış ve kelle koparmış herkesin hatırlayacağı hareket) dönerdi. Ama kavganın en karizmatik hamlesi “Joystick iki kez ileri-Buton 2-Buton 1” sırasıyla yapılırdı. Rakibin beynine çivileme inilen bu hamleyi hedefe tutturmak zordu ama koyunca bayıltırdı.
Kullanılan büyüler o dönemde FRP ile tanışmamış olan bir kuşağa heves aşılamıştır. Gerçi Dwarf’ın yıldırımları ve Ax’ın alevli volkanlı görselleri öyle ahım şahım şeyler degildi ama Tyris’in full büyüsünde bir ejderha çıkıp, ortalığın anasını bellerken, ataricideki diğer oyunları oynayanlar da duraksar ve herkes hayran hayran ekrana bakardı. Bu büyüyü zor mekanları beklemeden, olur olmaz kullananlar ağır şekilde kınanırdı. Çünkü, ne kadar usta olunursa olunsun, oyun içerisindeki bazı vatandaşları sadece yumruk ve tekmeyle dövmek mümkün olmadığından büyüler çok mühim unsurlardı. Ayrıca mabadına neft yağı sürülmüş gibi, bir saniye yerinde durmayan ve “Eherehe mehekeke” diye ortada dolaşan cücelerden büyüleri toplama süreci de zahmetliydi.
Oyun içerisinde bir takım binek hayvanları ortaya çıkardı. Bunlardan neyi simgelediğini hala anlayamadığım birincisi fazla bir şeye yaramazdı ama yere doğru ateş üfleyen mavi ejderimsi ile aynı modelin ateş topu sallayan kırmızısı rakiplere karşı çok faydalı olurlardı.
Hedefimize, yani Death Adder’ın şatosuna giderken kullandığımız yollarda oldukca enteresandı. Turtle Village (ki hareket eden bir kaplumbağanın sırtıydı) ve Fiend’s Path (Bu da sürekli tüy döken bir kartaldı) isimli mekanlarda yolculuk ederken bir yandan da gittikçe zorlaşan düşmanlarla kapışırdık.
Gerizekalı karşı taraf askerlerinin dışında, nispeten akıllı baltalı hanım kızlar ve bizim her hareketimizi yapabilen iskeletler vardı. Tabii bir de bölüm sonu adamları. Bu arkadaşlar, bir sonraki bölüm sonunda, bu kez yeni adamın yaveri olarak karşımıza çıkarlardı ki bu da başlı başına oyunu tek kişi olarak bitirmeyi zorlaştıran bir durumdu.
Son bölümde Death Adder’la karşılaşma ve onu alt etme süreci, yıllar süren atari oyunculuğu kariyerimizde karşılaştığımız en zor ve uzun süreçtir. Eldeki büyüler son seviyede olsa bile, onları kullandıktan sonra dakikalarca kapışılırdı. Bazı idealist arkadaşların yukarıda bahsettiğim “Joystick iki kez ileri-Buton 2-Buton 1” hareketini Death Adder’a oturtturmak için nice jetonlar harcadığını anımsarım.
Death Adder ölünce, oyunun mutlu sonu gelir ve kral ile prenses ayaklarından asıldıkları tavandan inerek, kerevete çıkarlardı. Sonrasında ekranın değişerek, atari salonunda Golden Axe oynayan gençlerin kadraja girmesi ve oyundaki karakterlerin bir bir ekrandan çıkarak, çocukları önüne katıp şehrin sokaklarına karışmasını gösteren son ekran ise hoş bir anı olarak hatırımızda kalmış, ılerleyen yıllarda Tumblepop’lara, Samurai Shodown’lara, Mortal Kombat’lara doğru yol alınmıştır.
by Canarino
Atari Salonlarının Efsane Oyunları Serisi
19 Mart 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Budur. Tebrik ederim.
saat sabahın 7si, günlerden cumartesi... ailece kahvaltı edilecek, evin er kişisi vd ekmek almaya atrium'a gidecek...
saat 9'u geçmiş, vd'den hala ses seda yok, meraktan çıldıran anne yollara düşmüş...
saat 9.30, cebindeki bütün paraları ve dahi ekmeklerin parasını 20 jetona yatıran vd, oyunun 2 saattir aralıksız oynadığı oyunun son bölümünde...
saat 9.35 vd kulağında bir yanma hissediyor ama herhalde sıcak bastı diye aldırmıyor, az sonra sol kulağı bayağı bir acımaya başlıyor ve vd ne oluyor lannn diye dönüyor...
saatlerin durduğu an, vd'nin annesi vd'nin kulaklarına yapışmış, fırından çıkan yeni ekmek gibi sımsıcak yapmış... vd yalvarıyor: anne oldu 1 kere, bari şu oyunu bitireyim...
vd, o gün oyunun sonunu göremedi, ayrıca kahvaltı da edemedi, üstüne 20 jetonluk harçlığı kesildi...
şimdi vd, karnı sultanahmet köftesinden şişmiş, sol kulağında bir küpe ile ekrana bakıyor, annesini özlüyor...
ya benim ilgimi ceken oyun tipi(ilgimi cekmesi becerebildigim anlami gelmez) basta futboldu tabii. yanilmiyorsam, topu ayaginda tutan oyuncunun uzerinde ACE yazan bir tane vardi ki...orta-kafa-gol fenaydi. adini hatirlayamadim simdi. tabii pek beceremedigim icin yasca bizden kucuk veletbazlarin "abi bu turu gecem mi?" sorusuna muhatap oluyordum.
Bir ara bizim gittiğimiz salonda aletler telefon jetonları ile çalışmaya başlamıştı. Yaklaşık normal jeton fiyatının beşte birine geliyordu. Bir yaz falan öyle bir kaç eleman River Raid ve Wizard of War'da kral oyuncular haline geldik. Sonra ben bir gün salak gibi boş mekana gündüz vakti girip, kafadan jeton atıp oynamaya başladım. Herifler durumu çaktılar, koşarak kaçmaya başladım. Paçayı zor kurtardım. Böylece efsanevi bir oyuncu olabilecekken, erken yaşta kariyerim sona erdi. Sonraki yıllarda aleme tekrar giriş yapma denemelerim olsa da 7-8 yaşında bebeler yandan jeton atıp beni bir kaç kere madara edince sektördeki izleyici konumuma iyice alıştım.
Şimdilerde ps3 için golden axe:beast wars çıktı. http://www.sega.co.uk/goldenaxe/uk/index.html
hafif bir nostaljik hava yaşatsa da onunla kalıyor.
Yorum Gönder